Şişeyi indirmemle birlikte hayret ve endişe çığlıkları geldi kulağıma. Doktor Mary ise endişeyle bana bakıyordu. Bense ilacın o garip etkisindeydim. Bu ilaç içine eklediğim Kurtkaçıran bitkisi etkisiyle uyusukluğa neden oluyordu. Bu karışımı çok gerekmedikçe yapmazdım ve az miktarda kullanılmasını isterdim yoksa günün hafif uyuşuk ve fazlaca gülümsemeyle geçerdi. Karışımın etkilerini bilmeme rağmen biraz fazla içtim sanırım, sırf kendimi kanıtlama uğruna içtiğim dozu abartmış olabilirim. Ama sorun değil daha öncede Tyler yüzünden defalarca başıma gelmişti, sırf onunla gezmeyi kabul edeyim diye gizlice çadırımdan çalıp yemeklerime katardı, bu yüzden bu ilacın etkileriyle baş etmeyi öğretmiştim. Sınıfa baktığımda herkesin iri gözlerle beni izlediğini gördüm ama kimse kıpırdayamıyordu, Doktor Mary bile. İlk harekete geçen Aiden oldu.
"İyi misin?" dedi endişeli gözlerle, ardından Doktor Mary'e dönerek "Birşeyler yapın," dedi.
"Aiden sakin ol ben iyiyim." dedim ama içimden kahkaha atmak geliyordu. Saniyeler işkence verircesine yavaş akarken zil çaldı. Hızla sırama gittim ve kitaplarımı aldım, sınıfsa hayvanat bahçesindeki ilginç bir hayvanı izler gibi büyülenmişcesine bana bakıyordu. Üzerimdeki gözlere aldırmadan sınıftan çıktım.
Hızla elimdekileri dolaba bıraktım ve bir sonraki dersin olduğu sınıfa gittim. Sınıfa girene kadar hakkımda konuşulan fısıltılara maruz kalmıştım, önceki ders yaptığım hemen yayılmıştı. Konuşulanlara umursamadan sınıfa girdim.
Bugün sıraların hepsi arka tarafa istiflenmiş, yere çember halinde matlar dizilmişti. Hemen birine oturum gözlerimi kapattım. Savaşçı Ying sınıfa girene kadar birkaç kişi konuşmak ve soru sormak için yanıma gelmişti ama meditasyon yapıyormuş gibi numara yapıp hiçbirine karşılık vermemiştim. Savaşçı Ying sınıfa girdiğinde fısıldaşmalar durmuş, bende gözlerimi açmıştım.
Savaşçı Ying matlardan birine oturup hızlı bir yoklama aldıktan sonra söze başladı, "Bugün meditasyonlarla başlayıp ardından içimizden bulunan enerjiyi hissetmeye çalışacağız." dedi ve meditasyona başladı. Onun ardından da ben gözlerimi kapatıp meditasyona geçtim.
Zil çalana kadar zaman nasıl geçti anlamamıştım, güç bulma işinide pek becerememiştim zaten. Dersin bitmiş olmasından pek mutlu değildim, çünkü diğer dersi Luke ile geçirecektim. Isteksizce ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Merdivenlerden aşağıya inerken ayaklarım sanki geri geri gidiyordu.
Açık havaya çıktığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Hava çok güzeldi bugün, içini ısıtan güneş ve ara ara seni okşayan rüzgarın uyumu hakimdi. Durumun çok da kötü olmadığını kendime söyleyerek spor salonuna adım attım. Bugün biraz daha geç geldiğim için yalnız değildim. Soyunma odasına kadar birçok kişiyi gruplar halinde konuşurken görmüştüm. Soyunma odası da oldukça kalabalıktı. Kimseyle göz göze gelmeden dolabıma ilerledim ve dün giydiklerimi çıkardım. Dolabımın duvara yakın olma avantajını kullanmaya karar vererek kapağını açık bıraktım ve arkasında üstümü değiştirdim. Sessizliğimi koruyarak kapağı kapatıp soyunma odasından çıktım.
Ders başlayana kadar bir köşeye çekilip bekledim. Başımı ellerime koyup yeri izlerken "Naber," sözleriyle başımı kaldırdım. Sesin geldiği tarafa bakınca yanımda oturan Aiden'ı gördüm.
"Selam," dedim.
"Akşam geleceksin, değil mi? Yoksa odana gelir zorla götürürüm seni." dedi gülümseyerek.
"Gelmeye çalışırım, saat sekizdeydi değil mi?" diye sordum inandırıcı olmak için.
"Evet, ama daha önce gelirsen sevinirim." dedi gülümsemeye devam ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantastikSirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...