Olduğum yerde kalakalmıştım. Arkama dönüp kimin alkışladığına bakamıyordum. Kalbimin atışını tüm vücudumda hissediyordum.
Herbir vuruşuyla sırtıma bir bıçak saplayan alkış sesi durdu. Yerini ayak seslerine bırakmıştı. Yaklaşan ayak sesleri ensemdeki ürpertici nefesin başlamasıyla son buldu.
"Sirk cambazımız eve dönmüş." diye zehrini akıttı kulağıma. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. "Demek hiç birşey bilmiyordun." Yüzündeki alaycı sırıtmayı görmek için arkamı dönmem gerekmiyordu.
Odaya çöken sessizlikten kendisine dönmemi beklediğini biliyordum. Kaçışım olmadığını biliyordum. Derin bir nefes alıp tuttum ve yavaşça döndüm. Bir an attığım bakış bana yetmişti. Yüzü zafer ile parlıyordu. Bu ışıltı gözlerimi acıttığı için bakışlarımı kaçırmıştım.
"Görmek için sabırsızlanıyorum." dedi. Neden bahsettiğini anlamamıştım ama yaptıklarıma ilgili olabilirdi. Hiçbir şey yapmadığımı görünce, "Evet, seni bekliyorum." dedi.
Sesimi kaybolduğu derinliklerden çekip aldım, "Neden bahsettiğini biliyorum." dedim.
Cevap olarak aldığım kahkaha korkudan sinmeye zorliyordu beni. Sol elini başımın yanından kapıya uzattı ve ordan destek aldı. Ve aramızdaki sadece nefes almaya yetecek daracak mesafeyide kapattı. Kendime boş alan açmak için geriye adım attım ama sırtım kapıya değdiğinde kaçacak yerim olmadığını anladım. Kalan eli ile çenemin altından tuttu ve kendisine bakmam için yukarı kaldırdı. Yavaş yavaş bakışlarımı kaldırdım. Göz göze geldiğimizde hızlı olan kalbimin daha da hızlandığını hissettim. Ve asıl tuhaf olan korkudan olmadığını düşünüyordum, ve sebebini bulmak için zaman ayıramazdım. "Evet, biliyorsun." dedi boğuk bir fısıltıyla.
Bunun fizyolojik olarak mümkün olup olmadığını bilmiyordum ama kalbim daha da hızlanmıştı. Cevap veremiyordum. O her zaman tetikte bekleyen bahane ve yalanlarım şuan neredeydi?
Bir süre daha gözlerimi gözleriyle hapsettikten sonra ellerini indirdi ve bir adım geriye çekildi. "Madem uzun yolu seçiyorsun sen bilirsin." dedi yan dönüp kollarını tutup duvara yaslanırken. "Benim zamanım var."
Acaba kaçmanın bir yolu var mıydı? Ama nereye? Bu akademide tıkılıp kalmıştım. Neresine saklanırsam saklanayım Luke'un beni bulabileceğinide biliyorum. Yine de ben söyleyecek yalan bulana kadar ortalıktan yok olsam harika olurdu. Acaba görünmez mi olsam? Ne saçmalıyorum ben. Görünmez olabiliyordum ama kapılardan veya duvarlardan geçemiyodum. Kapıyı açtığım an beni görmesede yakalardı.
İkimizde ne konuşuyor ne de hareket ediyorduk. Eh, kaçacak yer yoksa 'En güzel sevunma saldırıdır.' felsefesini uygulamaya geçirmek zorundaydım.
Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı yerden kaldırdım. Kalbim heyecanla atıyordu. "Neden benimle bu kadar ilgileniyorsun?" dedim soğuk bir sesle.
Sözlerinden irkilerek bakışlarını kaldırdı. Bakışlarındaki şaşkınlığı yakalamıştım, ama hemen maskesini geri taktı ve her zamanki ifadesiz haline büründü. "Sen benim öğrencimsin." dedi.
"Tüm öğrencilerinin odasına girer misin böyle?" diye sordum. Saldırıyı bırakmaya hiç niyetim yoktu.
"Hayır," dedi kendinden emin bir sesle. Gözlerindeki zafer parıltısını görmüş olsa gerek "Ama tüm öğrencilerim senin gibi değil. Güçlerini gizlemiyorlar, aileleri hakkında yalan söylemiyorlar, aldığı eğitim belli olmasına rağmen ben eğitim almadım diyerek direnmiyorlar. Diğer öğrencilerim kimseye yakalanmadan okuldan kaçmıyorlar!" dedi, kelimlerinden adeta ölüm akıyordu. Zafer sırası ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...