Bölüm 32

13.3K 894 72
                                    

Ben kendimi nasıl kurtaracağımı düşünürken Luke'un bakışlarında ani bir değişim oldu. İnsanın gözleri dalar da birden silkinip kendine gelir ya aynen ona benziyordu. Gözleri aniden daha anlamlı bakmaya başlamıştı.

Ben ne tepki vermem gerektiğini düşünürken Luke geriye sıçradı. "Ben... ben... Bana ne oldu bilmiyorum." diyerek kekeliyordu. Şoku atlatamadığım için cevap dahi veremiyordum. Luke birden aklına bir fikir gelmiş gibi bakışlarını zeminden kaldırdı ve fısıltıdan farksız bir kısıklıkta "Austin," dedi.

Austin?! Ne?! Burada ne olduğunu biri bana açıklanabilir mi?

Sesimi düştüğü kuyudan çıkarmayı başardığımda "Luke, sen iyi misin?" diye sordum. Ama o beni duymamış olsa gerek Austin'nin adını sayıklayarak hızla odadan çıktı.

Bir süre olanları sindirdikten sonra kendimi yatağa attım.

Bugün ne kadar çok şey olmuştu böyle! Eğer her günüm bugün ki gibi olacaksa ben birkaç güne ölürüm herhalde.

***

Ne zaman uyumayı başarabildim hatırlamıyorum ama uyandığımda üstümde dün girdiğim kıyafetlerim vardı.

Hızlı bir duşun ardından üstümü değiştirip içimdeki canavarı beslemek için yemekhaneye indim. Odama geri döndüğümde kapını altından odama sürülmüştü. Üstüne aceleyle yazıldığı belli olan karmaşık bir yazı karalmıştı; bir telefon numarası ile "Ben Seth, bir saate eve dönüceğiz. Bana bu numaradan ulaşabilirsin." yazıyordu. Kağıdı sırt çantama attıktan sonra kütüphaneye yol aldım.

Tüm günüm kitap okmakla geçti, diğer iki hafta da onu takip etti. Günlerce farklı hiçbir şey olmadı. Yemek yemek ve uyumak için ayrılmak zorunda kalmam dışında kütüphaneden dışarı çıkmıyor, tüm günümü kitap denizinde yüzerek geçiriyordum. günlerdir ne Austin'i ne de Luke'u görmüştüm, ama yemekhanede birkaç kişiden duyduğuma göre özel bir göreve gönderilmişlerdi ve dersler başlayana kadar geri dönmeyeceklerdi. Eğer merak ediyorsanız diye söylüyorum Tyler beni birkaç gün daha aradıktan sonra şehre dönmüş ve kendine bir iş ile ev bulmuş. Ben ona nerede olduğumu söyleyene kadarda orada kalacakmış, onun demesine göre eninde sonunda ona olan aşkımı inkar etmekten vazgeçecekmişim. Bu arada sirk Rusya'ya gösteriye gitmiş.

***

Anonsu duyduğumda şaka olduğunu sandım ama telefonumun takvimine bakınca aslında acıda olsa gerçek olduğunu anladım. Yarın derler başlayacaktı ve öğrencileri aşağıya, danışmaya, ders programlarını almaları için çağırıyorlardı.

Hızla elimi yüzümü yıkayıp üstüme bir şeyler aldıktan sonra aşağı indim ama karşılaştığım sıra beni pek mutlu etmedi.

Hemen ardımdan sıraya ilk gün yemekhanede karşılaştığım kız, adı yanlış hatırlamıyorsam Olive gibi bir şeydi, geldi. Ona ne kadar aldırmak istemesemde bakışlarını ensemden aşağı doğru inen bir ürperti olarak hissediyordum. Bir süre sessizce bu işkenceye katlandıktan sonra Olive konuşmaya kara vermiş olsa gerek hafifçe omzuma dokunarak kendisine doğru dönmem için beni teşvik etti.

"Efendim," diyerek cevapladım.

"Şey sen de sıkıldın mı, yani ben çok sıkıldım, burada böyle durmakta yani. Belki konuşursak sıra daha az sıkıcı olabilir diye düşündüm. Yani eğer sen de istersen. Ee, nasılsın?" dedi nefes almaksızın.

En başta ne diyeceğimi bilemediğim için sadece baktım fakat sonra cevap vermemenin daha iyi bir fikir olacağını düşünerek geri önüme döndüm.

"Şey peki konuşmak istemiyorsan," dedi yavaşça sesi alçalarak. Bir dahada konuşmadı, ama şu Ally, galiba, ve yanında onun gibi birkaç süslü kız daha gelince arkadında onca kişi olmasına rağmen yanında sıraya dalmalarına izin verdi. Gerçekten çok garip, onun gibi bir kızın o kızlarla ne gibi bir arkadaşlıkları olabilir ki? Neyse beni ilgilendirmez.

Druid AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin