Barmenin gözleri sonuna kadar açılmış bana bakıyordu. Ben ise ne yapacağımı bilmeden öylece ayakta dikilmiştim.
Barmen aniden harekete geçti, arkaya doğru hafif geriledi ve hızla bar masasının üstünden atladı. Ben kaçma isteğiyle geri geri adım atarken o bana doğru koşuyordu. Son bir umutla arkamı dönüp koşmaya başlamışken yakalandım. Kolumdan tutup beni kendine doğru çevirdi ve kollarını bana doladı.
Heyecandan mı yoksa beni çok sıktığından mıdır bilmiyorum nefesim kesilmişti. Soluk alış verişim hızlı ve kesik kesikti. Ama düşüncelerim ve duygularım nefes alışverişimden daha karmaşıktı. Kaçık gitmeyi çok istemem rağmen bu tanıdık ve güvenilir kollar arasında kalmayı da istiyordum, ama hangisi ağır basıyordu ayırt edemiyordum. sanırım sebebi oksijen yetersizliğindendi.
"Tyler beni bırakmalısın." diye fısıldadım.
"Asla! Bir daha asla bırakmam!" diyerek karşılık verdi daha sıkı sarılırken.
"Tyler, bırakman lazım." dedim nefes almaya çalışırken.
"Seni bir daha kaybetmeyi göze alamam. Benden gitmene izin veremem." diyordu başını boynuma gömdükten sonra.
"Eğer beni bırakmazsan istesen de istemezsen de gideceğim. Ölüm Meleği şuan bana göz kırpıyor. Nefes alamıyorum." dedim son kalan nefesimi kullanarak.
Sözlerimin ne ifade ettiğini anlayınca kolları gevşedi ve benden uzaklaştı ama kolları hala çevremde sarılı vaziyetteydi. Loş ışıkta dahi gözlerinin içindeki acı ve mutluluğun dans edişini görebiliyordum. "Seni çok özledim. Neredeydin?" diye sordu. Tam ağzımı açmış bir şeyler uyduracaktım ki "Cevap verme, önemli olan şuan burada, yanımda olman." dedi. Dünya üzerindeki beni en iyi tanıyan insan olmasından dolayıdır ki bakışlarımdan anlamıştı. "Umarım yanılıyorumdur." dedi hüzünle titreyen sesiyle. Cevap olarak olumsuz anlamda başımı iki yana sallamakla yetindim. Beni tekrar kendine çekip "Hayır, izin vermiyorum. Bir daha gidemezsin." dedi.
"Üzgünüm," dedim, sesimdeki ağlamaklı ton beni şaşırtmıştı. Neden artık gitmek istemiyordum? Neden beni seven bu kolların arasında kalmaya devam etmek istiyordum? Neden gözlerimden yaş akıyordu?
Tyler, "Lütfen! Lütfen gitme!" diye fısıldıyordu kulağıma.
Yaşadığım duygu karmaşasından olsa gerek kollarımı sıkıca sardım Tyler'ın bedenine. Güç bulmaya çalışıyordum, gözyaşlarımı durdura bilmek için. Daha sıkı sarıldım işe yarar umuduyla ama burnuma gelen Tyler'ın sıcak ve tanıdık kokusuyla gözyaşlarım daha hızlı akmaya başlamıştı, çünkü bunun bir veda olduğunu biliyorlardı. başka yerde bulamayacağım kokuyu son kez içime çekmek için başımı boynuna gömdüm ve derin bir nefes aldım. yavaşça geri çekilirken benliğim burada, tüm dünyanın yabancılığına tezatlık oluşturan gerçekliğimde, bana ait olan bu bedende kalmam için yalvarıyordu ama Tyler'ın yanında geçirdiğim her saniye ayrılmak daha zorlaşacaktı bunu biliyordum.
"Tyler, bırak beni lütfen." dedim.
"Asla!" dedi.
"Gitmem gerekiyor." dedim.
Geri çekildi kollarını serbest bıraktı. Benden uzaklaştığı sırada gitmeme izin verdiğini düşünerek geriye adım atıyordum ki beni bacaklarımdan sarıp kaldırdı ve omuzlarına aldı. "Madem gitmek istiyorsun o zaman birlikte gideriz." dedi.
Arkasını döndü ve yürümeye başladı. Baş aşağı yaptığım bu yolculuk beni endişelendirmeye başlamıştı, ben nasıl kaçacaktım? "Tyler, beni yere indirir misin lütfen?" dedim ama Tyler'ın beni dinlemeye niyeti yok gibiydi. Tyler yana ümidimi kesince çevreye bakındım, eminim birçok insan bize bakıyordu. Ama yanılmıştım, bir kişi dahi bakmıyordu. buradakiler alışıktı herhalde. Zaten buradaki insanların kendilerinden başkalarını düşünceklerini düşünmüyordum, hepsi tuhaf görünümlü soğuk bakışlı insanlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...