Biraz ilerleyip başka bir odaya girdik burası da bir tür ofisti ama yaşlı bayanınki kadar süslü değildi. Herşey daha sadeydi.
İki tane sade kitaplık, orta boy bir çalışma masası, sade ve rahat görünümlü bir sanalye ve çok rahat görünen iki adet tek kişilik koltuk ile bir tane çift kişilik koltuk.
Luke gidip masanın üstündeki bir dosyayı inceledi, dolaplara gidip birşey alıp cebine attı ve geri yanıma geldi, biraz durduktan sonra birşey söylemeden yanımdan geçip kapıdan çıktı, bende peşinden gittim.
Merdivenlere doğru yöneldik. Üç kat tırmandıktan sonra sol koridora döndük.
Bellli aralıklarla kapılar vardı, bir çoğu süslüydü. Kapıların yanından hızla geçtik ve koridorun sonuna yakın sol taraftaki bir kapının önünde durduk. Üstünde anahtar takılıydı. Luke anahtarı çıkardı ve bana uzattı, iki tane vardı. Ne yapacağımı bilemeyerek aldım. İçeri girdik.
İçeride iki tane büyük yatak vardı. İki tane çalışma masası ve sandalyeleri vardı. İki tanede komidin yatakların ortasında yanyana duruyordu, giriş kapısının olduğu duvarda iki gardolabı yanyana duruyordu. İçeride bir kapı daha vardı, dikkatli bakınca kapının yanında duvara asılı bir boy aynası görünüyordu. Ama başka hiçbir şey yoktu, ne masaların üstünde kişisel bir eşya, ne yatakların üstünda çarşaf, ne de bir yaşam belirtisi.
"Odana hoşgeldin." dedi ve sırt çantamı bir köşeye bıraktı.
"Şimdi benle gel sana çarşaf felan alalım." dedi.
Odadan geri çıktık. Yanından geçerken bir odanın kapısı açıldı ve dışarı bir kaç erkek ve kız çıktı. Bana çok garip bir ifadeyle bakıyorlardı. Neden acaba? Eğilip kendime baktığımda sebebini anladım, hala o vampir kıyafetini giyiyordum. Kostümün başlığını iyice yüzüme doğru çektim, çünkü bu kılıkta kimseyle göz göze gelmek istemiyordum.
Ama fısıltılar her geçen dakika artıyordu. Birinin "Bu kızda kim ve Savaşçı Luke'un yanında ne işi var?" dediğini duydum.
Savaşçı mı? O da ne?
Koridorun sağ kanadının sonundaki odaya gelmiştik. Luke cebinden bir anahtar çıkardı ve içeri girdik.
İçeride sıra sıra raf vardı ve raflarda çarşaflar, battaniyeler, yastıklar ve bir kaç şey daha diziliyi. Birde dev gibi kapaklı bir dolap vardı.
Bana hemen iki yastık, bir çarşaf ve bir de batteniye verdi ve kapaklı dolaba döndü. "Kaç beden giyiyorsun, ama boşver bunların hiçbirine bedenleri doğru düzgün belirten birşey koymamışlar, boşuna söyleme." dedi ve dolabı açtı. İçinde okul etekleri, süveterleri, kazakları, gömlekleri, kravatları va pantalonları vardı. Hepsinin üstüne bir arma işlenmişti, birbirine geçmiş üç hilale benziyordu. "Ders bir; ders saatlerinde akademinin armasını taşıyan bir şey giymek zorunludur, hepsini aynı anda giymek zorunda değilsin, en azından birini giysen yeter." dedi çıkardığı forma parçalarını üstüme doğru tutarak.
"İstersen deneyeyim," dedim.
"Gerek yok sonra giyersin olmazsa getirir değiştirirsin." dedi.
"Kime söylemem gerekecek?"diye sordum.
"Bu gün girdiğimiz ikinci odaya gidersen sana yardım ederler." dedi.
Elimdekilerle odadan çıktık. Luke kapıyı kilitlerken bende etrafa baktım ve karşılaştıklarım hiç hoş değildi. Koridor genç kaynıyordu ve hepsi bana bakıyordu. Başlığı iyice yüzüme çektim, sadece gittiğim yeri göreceğim kadarını açık bıraktım.
Anahtarı yeleğinin cebine koydu, "Hadi," dedi Luke ve yürümeye başladık.
Odama gidene kadar tüm gözler üstümdeydi ve hepsi birşeyler söyleyip duruyorlardı. Odaya girdiğimizde durduklarını hiç sanmıyordum ama en azından bunları görmek veya duymak zorunda kalmayacaktım.
Cama yakın olan yatağı seçmiştim. Eşyalarımı yatağın üstüne koydum ve oturdum. Luke ise bana dönük bir şekilde diğer yatağa oturdu.
Bir süre sessizliğin ardından "Başlığını çıkarmayı düşünüyor musun?" diye sordum merakıma yenik düşerek.
"Ne önemi var ki?" diye sorumu soruyla cevapladı.
"Madem bana yardım edeceksin, kimle konuştuğumu bilmeliyim." dedim.
"Ben böyle iyiyim," dedi.
"Çok mu çirkinsin?" diye sordum.
"Ne?!" Luke'u şaşırttığım sesinden anlaşılıyordu.
"Yüzünü gizlerken kendini daha rahat hissettiğine göre kimsenin görmesini istediğin birşey olmalı." diyerek düşüncelerimi dile getirdim.
"Evet, kimsenin görmesini istediğim birşeyler var. Ama başlığı bunun için kullanmıyorum. Ayrıca çirkin olduğumu da düşünmüyorum." dedi.
"O zaman neden takıyorsun?" diye sordum.
"Seni ilgilendirmez," dedi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Şimdi sana anlatmaya nereden başlayalım," dedi Luke kendi kendine konuşarak.
"Mesela Druid dediğinizin ne olduğunu tam olarak açıklamakla başlayabilirsin." diyerek öneride bulundum.
"İyi fikir. Gidip kapıyı kilitle, bir işin başındayken bölünmesinden hiç hoşlanmam." dedi.
Ben gidip kapıyı kilitledim. Yerime dönerken onunda kapşonlu yeleğini çıkarmak için yeleğinin önünü açtığını gördüm. Yüzünü çok merak ediyordum. Yeleğin önünü açmıştı ama hala başlığı takılıydı. Ellerini başlığına götürdü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...