"Ne gerçeği?" diye sordum sakince.
"Seni bırakan yaşlı bayan hakkında," dedi.
Kalbimin hızı sesime vurmasın diye büyük bir çaba harcıyordum. "Yani?" dedim.
"Seni bırakan yaşlı bayan onlara seni almaları karşılığında birkaç mücevher vermiş. Sirktekiler bunları satmışlar, fakat zihinleride bir tane yüzüğün hala onlarda olduğunu öğrendim."dedi. İçimdeki telaş her saniye dahada büyüyordu. Eğer Luke bunları biliyorsa o yüzükten ailemi bulabilirdi. Austin düşüncelerimi okumuş gibi "Bu öğrendiklerimi kimseye anlatmadım." dedi.
"Peki yüzük kimdeymiş? Gördün mü?"diye sordum.
"Hayır, Luke fark etmesin diye fazla oyalanmadım zihinlerinde. Bu haftasonu yüzüğü aramaya gideceğim, benimle gelmek ister misin?" diye sordu.
Kesinlikle benim de gitmem gerekiyordu. "Evet, ama kimseye görünmeden nasıl gideceğiz?" diye sordum. "Benim dışarı çıkmam yasak değil miydi?" diye de ekledim.
"Sen o kısmı merak etme." dedi gülümseyerek.
"Ne zaman gideceğiz? Yani, tam olarak hangi gün?" diye sordum.
"Cuma günü, gece." dedi Austin.
"Neden ertesi gün sabah yola çıkmıyoruz?" diye sordum merakla.
"Çünkü her saniyenin önemi var." diyerek açıkladı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Ne içersin?" diye sordu mutfağa yönelerek.
"Ben birşey içmeyeyim, artık gitsem iyi olur." dedim kapıya dönerek.
"Nereye gidiyorsun? Bekle plan yapacağız," diye seslendi mutfaktan.
"Tamam," dedim ve içeri girerek çiftli koltuğa oturdum.
Mutfaktan döndüğünde elinde iki tane teneke kola vardı. Birini bana uzattıktan sonra yanıma oturdu.
"Evet, plan nedir? Genel olarak ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordum kolamı yudumlarken.
Birkaç saniye düşündükten sonra "Öncelikle buradan çıkmalıyız. Ben hava elementinde ustalaştığım için uçabiliriz. Ejderha kulesine gidersek kimse bizi göremez, oradan havalanırız. Buradan çıktıktan hemen sonrasında Rusya'ya gideceğiz. Sonrasında ise ailenin düşüncelerini kurcalayarak yüzüğü bulacağız." dedi.
"Hımm, peki bütün bunları bir günde yapabilir miyiz?" diye sordum.
"Sanmıyorum, pazar gününü de bu işe ayırmamız gerekebilir." dedi ve kolasından bir yudum daha aldı.
"Bizim yokluğumuzu fark etmezler mi?" dedim.
"Cumartesi geri döneriz, biraz etrafta görünür tekrar gideriz." dedi. Bir süre ikimizde sessizce içeceklerimizi yudumladık. Tabii bu süreç oldukça rahatsız ediciydi çünkü Austin'nin gözleri üstümden bir an olsun ayrılmamıştı.
Elimdeki kolanın son yudumunu da içtikten sonra "Ben gideyim artık," dedim ve ayağı kalktım.
"Biraz daha dur, konuşuruz." dedi Austin.
"Ne konuda?" diye sordum.
"Bilmem," dedi gözlerinde kalmamı çok istiyormuş gibi bir ifade vardı.
"Başka zaman, izninizle." dedim ve kapıya yöneldim. Tam elimi kapıya atmıştım ki arkamı dönerek "Herşey için teşekkür ederim." dedim ve kilidi açarak kapıdan çıktım.
Kapıyı kapattıktan sonra teneke kutunun hala elimde olduğunu fark ettim. Koridorun birkaç metre ilerisinde duvarın yanında küçük bir çöp kutusu vardı. O yöne gittim ve elimdekini çöpe attım. Tam doğrulmuş geri dönecektim ki aşağı inen birkaç öğrencinin sesini duydum. Bulunduğum yer onların arkalarına düştüğü için beni fark etmemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...