İçeri girmek ile arkamı dönüp gitmek arasında büyük bir ikilemde kalmıştım. Eteği giyersem okulun ezik kızı rolünü üstlenmiş olacaktım, ama içeri girersemde...
Kararı vermekte oldukça zorlansamda sonunda kararımı verdim. Derin bir nefes alıp kapıdan girdim ve arkamdan tekrar kapattım. Sesin kaynağı beni fark etmemiş olsa gerek benden tarafa dönmedi.
Şansın bu gün için benden yana olduğunu umut ederek sessiz adımlarla soyunma odasına ilerledim. Kum torbasını soyunma odasının birkaç metre ilerisinde duvara asmış olması benim için iyi sayılmazdı ama henüz fark etmemişti beni.
Büyük bir korkuyla kum torbasını parçalamak istercesine yumruk atan devin yanından geçtim. Soyunma odasına birkaç adım kala arkamdan bir öksürük sesi gelmesiyle duraksadım. Korkuyla yavaşça arkamı döndüğümde karşımda duvara yaşlanmış alaycı ve sorar bakışlı adamla karşılaştım.
Ne cevap vereceğimi daha önemlisi cevap vermeli miyim diye düşünürken onunda gözlerinde meraklı bir hal aldı.
Bir süre sessizce baktıktan sonra birden saatin ilerlediği aklıma geldi. Yavaşça soyunma odasına doğru dönüp ilerlemeye başladım. Soyunma odasından içeri girer girmez arkamdan kapıyı kapatıp ne zamandan beri tuttuğumu bilmediğim nefesimi bıraktım. Birkaç saniyelik nefes düzenleme bekleyişinden sonra dolabımın bulunduğu alana ilerledim. Dolabıma geldiğimde hemen pantalonumu alıp geri kilitledim.
Dolabın kapağı kapanmasıyla gerçeğin beynime hücum etmesi bir oldu. Bu kapıdan çıkar çıkmaz onunla karşılaşacaktım. Gerceklerden kaçış yoktur. Derin bir nefes alıp acı gerçeğe dogru adım attım.
Kapının önüne gelene kadar Polyanacılık oynayarak kendimi avutmaya çalışsamda tüm çabalar boşunaydı. Kapının kulbunu çevirip kapıyı aralar aralamaz gözlerini uzerimde hissetmiştim. Göz temasi kurmadan odadan dışarı çıkıp kapıyı arkamdan çektim. Elimde pantolonumla salonun çıkışına yönelmistim ki uyarı amaçlı yapılan öksürük sesiyle durdum.
"Nereye, sirk palyaçosu?" diye sordu sakince.
"Akademiye," diye cevapladım arkam hala adama döndükken.
"Peki burada ne işin var?" diye sordu sakin ses tonunu koruyarak.
Hafifçe kolumu kaldırıp pantolonu gostererek, "Burada unutmuştum." diye cevapladım.
Salona bir sure sessizlik hâkim olduktan sonra kum torbasindan darbe sesleri gelmeye basladı. Anlaşılan bana haber verme gereksinimi duymadan antrenmanına dönmüştü. Iyi öyle olsun. Daha fazla oyalanmadan hızlı adımlarla spor salonundan çıktım.
Spor salonunun dışına çıkar çıkmaz bir dağa carptım, o ana kadar başımın eğik olduğunu fark etmemistim. Carptigim dağ beni omuzlarımdan tutarak düşmemi engelleyince başımı kaldırıp çarptığım kişinin kim olduğuna baktım. Gördüğüm kişiyle birlikte bir nebzede olsa sakinlestim.
Hafifçe gulumsedikten sonra "Bu acelenin sebebi nedir?" diye sordu Austin.
"Kahvaltıya yetişmem lazım. " dedim elimdeki pantolonu göstererek.
"O zaman ben seni meşgul etmeyeyim." dedi anlayışlı bir tonlamayla.
"Teşekkürler," dedikten sonra yanindan ayrıldım.
Aramızda fazla mesafe olmamıştı ki "Bu arada Luke'u gördün mü?" diye sordu.
"Spor salonunda," diye cevaplayıp yoluma devam ettim.
Akademin içine girdiğimde yemekhaneden gelen sesler kahvaltı saatinin bitmediğini gösteriyordu. Merdivenleri koşar adım çıkıp odama gittim. Üstümü değiştirip aşağı indiğimde kahvaltı saatine ucu ucuna yetişmiştim. Öğrenciler yatakhaneye çıkmaya başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantastikSirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...