BÖLÜM: 2

10.7K 694 305
                                    

Bölüm: 2( Edeb bir taç imiş Nur-u Hüda'dan, Giy o tacı, emin ol her beladan...)

Herkesin kendine göre bir sınırı vardı ki benim çizgim ileride duruyordu. Şimdi karşımda duran bu dar pantolonlu adam bana resmen elini uzatmış ve benden onun elini tutmamı mı bekliyordu? Tutunca ne olacaktı ki? Mahramiyet alanıma girmiş olacaktı ki bundan ciddi anlamda rahatsız olmaya başladım. Düşüncesi bile beni geriyordu.

"Ee tutmayacak mısın narin kız?"

Yüzüne bakmadığım adamın alaycı sesi kulaklarımda çınlarken aniden verdiğim tepki ile adam yerinde hızla iki adım geriledi.

"Çık önümden."

Elimdeki çanta ile adamın eline öyle bir vurmuştum ki gerilemekte haklıydı tabi. Ama elimden bir şey gelmiyordu bu tavrından rahatsız olmuştum ve ben bana koyulan sınırların aşılmasını istemiyordum. Hayır bu yobazlık değil! Allah'ın emri bu kadar keskin iken itiraz etmek ne kadar doğru olurdu?

"Sakin ol!"

Adama cevap vermeden hızla yanından geçerken istemediğim bir şekilde göz göze geldik. Dikkatini dağıtmak amacıyla sinirle elimi götürdüğüm eşarbımı düzeltirken bir an önce karşı kaldırıma geçmenin derdindeydim. Bu hiç iyi olmamıştı. Hem gereksiz yere ne olduğu belli olmayan bir adamla muhatap olmuştum hem de fazla vakit kaybetmiştim. Akşama hazırlayacağım çok yemek vardı bense hala kasaba uğramamıştım.

"Diyar!"

Ebru'nun duyduğum sesi ile sözleştiğimiz yere benden daha önce geldiğini gördüm. Halbuki büfe daha yakındı buluşacağımız yere.

"Nerde kaldın, hadi!"

"Geldim geldim, al su iç."

Hızla şişeyi elimden kapan kuzenim ilerde -bakkalın önünde- boş duran sandalyeye çömelip elindeki su şişesini hızlı bir şekilde üç yudum da içti. Fırsat bu fırsat diyerek Ebru'nun kalktığı yere oturup aynı şekilde bende suyumu büyük bir iştahla içtim. Allah'ım sen kimseyi susuzlukla terbiye etme! Çok zordu gerçekten.

"Ez teyşunubi Diyar." ( Çok susamışım Diyar.)

"Ez bi." ( Ben de )

"Akşama ne yapacaksın?"

"Içli köfte, yaprak sarması, etli fasulye vaktim kalırsa bir de karnıyarık yapacağım."

"Yoğurt çorbası yapmayacak mısın?"

Yaz mevsiminde olduğumuzdan insanın aklına direk olarak yoğurt çorbası geliyordu ve ne yalan söyliyeyim ben o çorbayı o kadar çok seviyordum ki benim için mevsimi farketmezdi. Yeter ki naneler içinde cirit atsın.

Geldiğimiz kasaba alel acele girerken gözlerim direk Murat Amca'yı aradı.

"Diyar?"

Arkamdan gelen ses ile hızla arkama dönerken Murat Amca'nın gülerek bana baktığını gördüm. Vakit kaybetmeden yanına gidip elini öperken yılların bu adamı yaşlandırmadığına kanat getirdim. Bazı insanlar ciddi anlamda yaşlanmıyordu.

"Murat Amca babam bir şeyler sipariş etmiş onları alıp gideyim hemen."

"Bekle kızım, getiriyorum."

Ebru ile kasiyerin olduğu bölümde beklerken içerinin aşırı kalabalıktan boğucu olduğunu yeni fark etmiştim. Giren çoğu kişi tanıdıktı ve nerdeyse hepsine başımla selam verip tebessüm ediyordum. Ne de olsa tebessüm sadakaydı ve hiç paran olmasaydı bile bu şekilde bir nevi sadaka verebiliyordun.

KALBİMİ GERİ VER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin