BÖLÜM: 10

4.1K 326 49
                                    

Bölüm: 10(Helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.)

Geçmez dediğim tüm acılar zamanla geçmişti. Zaman, kalbimde bir kor misali yanan acılara yavaşça su serperken bu hayatta hiçbir acının ölene dek kalbimde kalmayacağını küçük yaşta anlamıştım fakat dün Rehman'ın yüzüme karşı söyledikleri ruhuma acımasızca bir çizik atarken gün geçtikçe o çiziğin büyüyüp ruhumda koca bir yarık oluşturacağını bilememiştim. Belki de ruhumun yarısını alıp götüreceğini biliyordum ama bazı şeyleri gözardı etmem gerektiğini daha da iyi biliyordum.

Gözlerimi her kapayışımda 'Sen benim sevgimi hak etmezsin Diyar!' deyişi geldikçe içimden bir şeylerin kopup gitmesine mani olamıyordum yine de. Haklıydı belki de. Belki de beni benden çok severdi ama ben, beni çok seveni değil Rabbim'i çok seveni istiyordum. Oysa o bırak Rabbin'i sevmeyi onun varlığını dahi inkar ediyordu.

Ben sadece gözü bende gönlü O'nda olsun istemiştim ama o her şeyim senin olsun demişti.

Bu hayatta ilk defa yaşadığım duygular beni bilinmez bir buhran havasının içine sevk ederken 'Ya Baki Entel Baki' (Baki olan yalnızca Allah'tır.) diyerek yan tarafımda olan dolabımın kapağını açıp içinden Kur-an'ın Türkçe Meali yazan kitabı elime aldım. Ihtiyacım olan şey tam da buydu işte: Hakikatler.

Başımdaki yazmayı daha uygun bir şekile sokarken 'Bismillah' diyerek kitabı açtım. Gözüme çarpan ilk yeri tam okuyacakken kapım yavaş bir şekilde çalındı.

''Girin.''

İki gündür benimle konuşmayan doktorum içeri teşrif ederken trip atarak ne kadar gereksiz davrandığının farkında bile değildi. Ben yanlış bir şey yapmamıştım ki! Hatta yanlışa düşmemizi engellemiş doğru olanı yapmıştık. En azından bu benim açımdan böyleydi ama Rehman onun duygularına karşılık vermediğim için bana kızgındı. Belki de kırgın. Ama bu durum harama girmemizden daha da iyiydi. Rehman beni elbet anlayacaktı, biliyordum. Çünkü seven gönül her şeye razı olurdu. Çünkü seven adam anlardı.

Koluma bağlı olan seruma şırınga yardımı ile ilaç veren doktorum beni görmemezlikten gelirken bende onun yaptığını yaparak açtığım Kur'an Meali'ni içimden okumaya başladım. Bir süre sonra Rehman'ın gitmediğini üstüne üstlük bir de pür dikkat elimdeki meal kitabına baktığını görünce hafifçe kaşlarımı çattım. Konuşup konuşmamak arasında kalsam da yine de konuşmanın daha iyi olacağını düşünerek yüzümü yüzüne döndürerek konuşmaya başladım.

''Bakmak ister misin?''

Anlamadığını gösteren bakışları üzerimde yer edinirken daha iyi anlaması için yan tarafta duran dolabımdan hem Arapça hem de Türkçe meali bulunan Kur'an-ı elime aldım.

''Bak bunda hem Arapça var hem de Türkçe.''

''İyi canın sıkıldıkça kendi kendine okursun.''

''Senin için bir sayfa okumak istiyorum.''

''Gerek yok, sen kendine oku.''

''Lütfen Rehman, sadece bir defa. Kur'an-dan bir sayfayı öylesine açacağım ve gözüme ilk çarpan yeri senin için okuyacağım.''

Yumuşak tonda çıkan sesim ile mağrur bakışlarım bir arada buluşunca Rehman'ın söz geçirmez gardını bir an indirdiğimi sandım ama ne yazık ki adam beni takmamıştı bile.

Arkasını dönüp adımlarını kapıya doğru yön verirken bir anda ağzımdan çıkanlara ben bile inanamadım.

''Beni sevdiğini söylüyorsun ama beni sürekli kırıyorsun. Senden bir şey rica ettim ya! İstediğim şeyin senin için hiçbir değeri yok mu Rehman?''

KALBİMİ GERİ VER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin