Bölüm: 12(YARALI!)
Sonbaharın narin tutuşu, kışın hırçınlığıyla karışmış bütün bedenimi acımasızca tesiri altına alırken üzerime giyindiğim beyaz, uzun elbiseye inat nefessiz kalana dek koşmaya başladım.
Yüzüme çarpan dalgalı saçlarım çığlık atmama neden olurken ilk fark ettiğim şey belki de bu oldu:
Başım da eşarp yoktu!
Hızımı artırıp karanlık ormanda nefes nefese koştururken burada, bu karanlık ormanda ne işim olduğuna bir türlü anlam veremiyordum. Ben en son hasta yatağımda yorgunca yatarken bir anda bu labirent gibi ormanın içine nasıl girebilmiştim?
Bilinmezlikler, içimde korku namına heybetle volta atarken yapabildiğim tek şey hızla koşmaktı. Ayağıma batan küçük taşlar canımı yakarken bir an önce buradan kurtulmanın derdine düştüm.
Karanlık hava da üzerime çöken kasvet nefesimi daraltırken etrafımda oluşan sis bulutlarını önümü görmek için elimle itmeye başladım. Derinden gelen uğultular hızımı artırmamı gösterirken bir anda şiddetlenen rüzgar ile etrafta yapraklar uçuşmaya başladı. Genzimi yakan ağlama hissi boğazımı tırmalarken ayağıma takılan elbiseyle sert bir şekilde yerdeki çamurlu suyun içine düştüm. Sol yanağım boydan boya çamur olurken ağzıma gelen iğrenç tatla müthiş bir çığlık attım.
Ben buraya nasıl gelebilmiştim ? Kim getirmişti beni buraya? Benim hastanede, yatağımda olmam gerekiyordu burada değil!
Ağlaya ağlaya düştüğüm yerden kalkarken tekrardan koşmaya başladım ama orman o kadar büyük ve karanlıktı ki nereye gideceğimi kestiremiyordum.
Korkudan titreyen bedenim, yönünü sağ taraftan öteye seçerken çekinerekte olsa oraya doğru gitmeye başladım. Bir yerden devam etmek zorundaydım... Ansızın aklıma gelen duayla içim rahatlarken belki de onuncu defa tekrarlamaya başladım. Usanmadan ve bıkmadan.
''Bismillahirrahmânirrahîm.
Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te'huzühu sinetün velâ nevm, lehu mâ fissemâvâti ve ma fil'ard. Men zellezî yeşfeu indehû illâ bi'iznih, ya'lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bi'şey'in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel ard, velâ yeûdühû hıfzuhümâ ve hüvel aliyyül azîm. (Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur.
Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama.
Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur.
O'nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (Hiçbir şey O'na gizli kalmaz.)
O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar,
O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez.
O, yücedir, büyüktür.) ''
Her adımda ve her nefeste tekrarladığım Ayetel Kûrsi dilimden düşmezken, bir anda yer beşik gibi sallanmaya başladı. Kabaran toprak parçaları yer kabuğunun parçalanacağına işaret ederken koşmayı bıraktım. Korku dolu gözler ile yalnızlığın verdiği hüzünle olacakları beklemeye başladım. Belki de ölecektim...
![](https://img.wattpad.com/cover/47733829-288-k496726.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİ GERİ VER
General FictionKalbim mühürlenmiş bir kapıydı. Gelen her anahtarı tek bir darbeyle dışarı atarken ona yenilecek kadar dirayetsiz olmayacaktım. Onun da anahtarını kıracaktım elbet sert bir dokunuşla. Açılması zordu; açılması imkansızdı mühürlerimin. Ta ki sen haya...