Bölüm: 17(MEKTUP)Kırılmış bir dalın kurumuş bir yaprağıydım. Öylesine bitkin öylesine çaresiz... Yine de her şeye rağmen umudum vardı. Bu ameliyathaneden sağ çıkabilme ihtimalim vardı. Olabilirdi. Hem ne denirdi? 'Duan kadar umudun var.' Benim de öyleydi.
Fakat karşımda böyle çaresizce bana bakan ailem beni ameliyat olmamdan daha da çok ürkütuyordu. Ölmeden ölmüş gibi hissediyordum kendimi. Teselli etmek artık zor geliyordu bazen, ama... Elhâmdülillah! Halimden şikayetçi olmak haddime değildi. Sadece ailem beni üzüyordu. Benimle birlikte fazlasıyla yıpranmışlardı biliyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu.
''Ameliyattan bir iki hafta sonra eve geleceksin artık Diyar.''
''Bakıyorum da benden daha da heyecanlısın Eren.''
''Evde kavga edecek adam yok kızım canım sıkılıyor, ne yapayım?''
İğneleyici sesi gülmeme neden olurken Eren'in arkasında oturan Ömer abimin ayağa kalkıp Eren'e doğru gelmesiyle gülmeye başladım. Tam arkasında durup tepeden ona bakarken ellerini hızla Eren'in omuzlarına yapıştırıp sıkmaya başladı.
''Hayırdır abicim, canın dayak mı istiyor? Yoksa sadece kaşınıyor musun?''
''Şakasına abi ya şakasına.''
Kuyruğu sıkışmış kedi gibi köşeye kaçan abim kahkaha atmama neden olurken uzun zamandır ilk defa bu kadar içten güldüğümü anımsadım. İnsan gülünce bile şükretmeliymiş halbuki. Her zaman nasip olmuyormuş.
''Diyar burdan çıktıktan sonra sana harika bir haberim var abicim.'' Serdar abim heyecanla konuştuğunda istemsizce bende heyecanlanmaya başlamıştım. Onu bu kadar heyecanlandıran şey ne olabilirdi?
''Abi ben m zamana kadar meraktan çatlarım, biliyorsun. Söyle lütfen..."
"Olmaz söyleyemem, sürpriz.''
''Ama abi ya lütfen dedim lütfen anlamını bilmez misin?''
''Bilmem ki Diyar lütfen ne demek.''
''Rica etmek abi rica, kibarca talep etmek."
"Güzel bir şeymiş ama yine de söyleyemem.''
''Abi kendini naza çekmek sadece biz kadınlara özgüdür. İnat etme de söyle.''
Serdar ağzını açmış tam bir şeyler söyleyecek iken odanın kapısı çalındı. Babam 'Gel' demek yerine kapının kulpunu indirerek kapıyı açtı. Doktorum yavaş bir şekilde içeriye gelirken herkese önce kafasıyla selam verdi. Daha sonra ağzından küçük bir 'Hoş geldiniz.' cümlesini duydum. Şaşkınlıkla ona bakarken bir anda yüzünü bana çevirdi. Toprak rengi gözleri pür dikkat gözlerime bakarken çamurlaşmıştı. Ağlamıştı! Yemin ederim ki ağlamıştı. Gözleri kızarmış ve göz rengi açılmıştı.
Ne olduğunu sormak istedim ama bunu yapamadım. Sadece yüzüne bakakaldım...
~~~~~#####~~~~~
Elimdeki mektupla hızla odama doğru giderken tüm dikkatim mektubun içinde yazılanda kalmıştı. Diyar bu kağıda neler yazmıştı da o adama vermişti? Bana vermeyip de ona verebileceği ne olabilirdi?
Masama doğru geçip sandalyeme otururken vakit kaybetmeden kağıdı açıp okumaya başladım. Daha ilk cümleden ne yazdığını anlamıştım. Bu kız ne yapmıştı böyle...
Canım ailem... Biliyorum, bu ayrılık biraz erken oldu ama benim de ömrüm bu kadarmış demek. Bu hastalık benim ve bizim sınavımızdı. Ve siz bu mektubu okuyorsanız eğer bu artık sadece sizin sınavınız.
![](https://img.wattpad.com/cover/47733829-288-k496726.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİ GERİ VER
Ficción GeneralKalbim mühürlenmiş bir kapıydı. Gelen her anahtarı tek bir darbeyle dışarı atarken ona yenilecek kadar dirayetsiz olmayacaktım. Onun da anahtarını kıracaktım elbet sert bir dokunuşla. Açılması zordu; açılması imkansızdı mühürlerimin. Ta ki sen haya...