KAYA ANLATIYOR:
1 Nisan tarihinden beri Mimarlık Fakültesi öğrencileri okulun Amerikan yanlısı politikalarını, iktidarın tutumunu ve çıkarılmak istenen baskı kanunlarını protesto amacıyla derslere girmiyordu. Bu öğrencilerin içinde biz de vardık. Bir süre sonra boykot pasif bulunmaya başlandı, bu şekilde sesimizi duyuramamıştık. Bir süreden sonra boykotlar da alışkanlık yapıyordu, devamlı hale geldikçe anlamını yitirerek olağan karşılanıyor, amacına ulaşamıyordu. Günlerdir derslere girmiyorduk ve üniversite yöneticileri ne istediğimizi sormak yerine üniversiteyi nasıl kapatacaklarının yollarını tartışıyorlardı. 7 Nisan Pazartesi sabahı Mimarlık Amfisi'nde yapılan bir forum sonucunda oybirliğiyle fakülte yönetimine el konulması kararı alındı. Mimarlık Fakültesi işgal ediliyordu!
Öğretim üyelerinin odalarına giderek görevlerinin ve kurumsal statülerinin sona erdiğini bildirdikten sonra onlardan dışarı çıkmalarını rica ettik. Ardından dekan odası da dahil olmak üzere tüm dekanlığı boşalttırdık. Yaptığımız açıklamada öğretim üyelerinin ve yönetim kurulunun boykotumuzu ciddiye almadıkları ve sorunlarımızla ilgilenmedikleri için Mimarlık Fakültesi öğrencileri olarak işgal yoluna başvurduğumuzu belirttik.
Karşılıklı eleştiri ortamı yaratılmak suretiyle öğretim üyeleri açık tartışmaya davet edildi. Bizim bu tutumumuz boykot ve işgallerin kamuoyunda çizilmeye çalışılan imajın tam tersi bir niyetle yapıldığının en açık kanıtıydı. Boykot ve işgaller eğitimden çıkma amacıyla değil, eğitimimizi daha sağlıklı şartlar altında sürdürerek yönetime aktif olarak katılabilmek için yapılıyordu.
İşgal kararının ardından kendisinin dekanlıktan çıkarılması üzerine Mimarlık Fakültesi dekanı istifa ettiğini açıkladı. Bunun üzerine biz de evrakların korunması için dönüşümlü olarak Dekanlık'ta nöbet tutmaya başladık. Benim nöbet tuttuğum esnada Dekanlık'a girmek isteyen bazı fakülte çalışanları oldu. İçeri girmek isteme sebepleri inandırıcı gelmediği için onları almadım. Onlar da ısrarcı olmadı. Tüm fakülte çalışanlarını binadan çıkardıktan sonra fakülteyi tamamıyla ele geçirmiştik.
Şimdi gidip öğretim üyelerinin sıcacık, rahat odalarında oturup sıcak bir çay içmek vardı!
Hemen attım bu düşünceyi kafamdan. Böylesi bir davranış işgalin amacını tamamıyla saptırır, maksatlı çevreler tarafından günlerce kullanılırdı. Üstelik devrimci arkadaşların tepkisini çekerdim.
Ertesi sabah daha geniş katılımlı bir forum düzenlendi. Kimisi Beyaz Saray'ın (Rektörlük binası) işgalini isterken kimileri buna gerek olmadığını savunuyordu. Nasılsa işgal cumartesi günü bitecekti, Rektörlük'e kadar gitmeye gerek yoktu. Bunun gerekli olduğunu düşünenlerse çoğunluktaydı. Sonuç olarak işgalin büyütülmesine ve Rektörlük binasının işgaline oy çokluğuyla karar verildi.
Kararın ardından yürüyüşe geçerek (Herhalde bin kadar öğrenci vardı yürüyüşte.) Rektörlük'e geldik. Binanın etrafını çevirdik, giriş çıkışları kontrol altına aldık. İçeridekiler de direniyor, kapıları kilitleyerek binadan çıkmadıkları gibi bizi de içeri almıyorlardı. Camları kırarak içeri girmeyi başaran arkadaşlar oldu. Biz de bu sırada etrafını çepeçevre sardığımız Beyaz Saray'a yaraşır İngilizce sloganlar atıyorduk. Memurlardan başlanarak boşaltıldı bina. Ardından öğrenci olaylarının görüşüldüğü senato toplantısı basılarak rektör ve senato üyeleri de dışarı davet edildi. Rektörün bina koridorunda görülmesiyle sloganlar artmıştı. Olayın coşkusuyla ona saldırmak isteyen öğrencilerin olabileceği düşüncesiyle Rektör, devrimci arkadaşların koruması eşliğinde dışarı çıkarıldı. Çıkarken de kendisinin satılmış ve Amerika'nın adamı olmadığını, bu davranışlarımızla rejim düşmanlarının ellerine koz verdiğimizi ve hareketlerimizi tasvip etmediğini söylemiş. Diğer fakülteler de büyük bir direnişle karşılaşılmadan öğrenciler tarafından boşaltıldı. ODTÜ bizimdi şimdi, öğrencilerin! Bizim olmalıydı zaten, işgallere gerek kalmadan bizim olmalıydı. Rektörlük binasına kocaman bir "Bu Amerikan üssü ele geçirilmiştir" yazılı pankart asıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEPYA
Historical FictionSepya, geçmişin tozlu sayfalarında kalan umudun rengi... Zorluklara, yoksulluğa, baskılara, haksızlıklara karşı direncin, inadına gülümseyebilmenin hikayesi... 68'in isimsiz kahramanlarının inançla bakan çocuk gözlerinin ışığı altında yazılmış bir k...