KAYA ANLATIYOR:
Aralık 15'te TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve İlk-Sen önderliğinde Türkiye'de bir ilk geçekleşiyor, öğretmenler kitlesel bir boykota gidiyordu. Bu, ihtar boykotuydu. Katılım yüksekti. TÖS'ün bu oranın kimi yerlerde yüzde 98 olduğunu söylemesine rağmen Hükümet katılımın yüzde 20'yi dahi bulmadığını iddia etmişti.
Öğretmenler, daha iyi bir toplum ve eğitim düzeyi için bu dört günlük boykotu yapacaklardı. Hükümetin TÖS temsilcileriyle ortak bir protokol imzalamasını, yabancı uzmanlar ve barış gönüllülerinin Milli Eğitim'den çıkarılmasını, maaşların hayat pahalılığına göre yeniden düzenlenerek kanunlaştırılmasını, suçsuz yere cezalandırılan, sürülen öğretmenlerin yeniden görevlerine dönmesinin ya da kendi isteyecekleri bir işte çalışmalarının sağlanmasını, çeşitli reformların yapılmasını ve çeşitli öğretim sorunlarının çözülmesini istiyorlardı. Zaten maaşlarını alamadıklarını söyleyen öğretmenler için 'Maaşlarınızı keseriz.' tehditleri işe yaramamıştı. Hükümet, boykotla ilgili haberlerin radyoda verilmesini yasaklamıştı.
Üniversite ve liselerden de bu boykota hemen destek geldi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Gazi Eğitim Enstitüsü destek veren ilk kurumlardı. Genel İhtar Boykotu bittikten sonra Boykot Merkez Komitesi şimdilik bu ihtar boykotunun yeterli olduğunu, 125 bin öğretmenin boykota katıldığını, iki bin öğretmenin açığa alındığını, yapılan suçlamaların aksine öğretmenlerin demokrasi aşığı olduklarını, bu boykotu kendileri için değil toplum için yaptıklarını söylemişti. Kimi gazeteler 3000 kadar öğretmen için soruşturma açıldığını yazmıştı.
Aralık başında İstanbul'da Yıldız Mühendislik ve Mimarlık Akademisi'nde sağcılarla solcular arasında çıkan bir çatışmada solcu bir öğrenci bir araçtan açılan ateş sonucunda hayatını kaybetmişti. Bu olayın üzerine devrimci öğrenciler Yıldız Mühendislik ve Mimarlık Akademisi'nde nöbet tutmaya başlamışlardı. O olaydan 6 gün sonra camiden çıktığı söylenen yaklaşık 150 kişilik bir kalabalığın baskınına uğrayan devrimci öğrenciler kurşunların hedefi olmuş, bir öğrenci daha hayatını kaybetmişti. Söylenenlere göre kalabalığı harekete geçiren şey camiden Kur'an-ı Kerim'in yakıldığı iddiasıyla yapılan vaazlar ve cihad çağrılarıydı. Bu olayın üstüne yakalanan sağcıların birinin üzerinden 23 kişilik bir 'öldürülecek devrimci öğrenciler listesi' çıkmıştı. Biz İstanbul'dan uzak olduğumuz için haberleri radyodan, gazeteden ve oradaki arkadaşlardan alıyorduk. Yaşamadan, sadece duyduklarımızla dahi dehşete kapılır olmuştuk. Korkunç olaylar oluyor, sağ-sol çatışmaları gittikçe şiddetleniyor, çatışmalar gün geçtikçe daha da kanlı bir hal alıyordu.
Belki de silahlanma şarttı...
Sağcılar çoktan silahlanmıştı. Bu olaylar yıpratıcı olsa da şaşırtıcı değildi. 69 başında Türkeş Hürriyet gazetesine komünistlerin karşısında olduklarını söylemişti. 68 yazında kurulan ve 1000'in üzerinde CKMP'li genç, komando kamplarında boks ve judo öğrenmiş, spor yapmış, bir mitingin nasıl dağıtılacağı, nasıl karşılanacağı ve benzeri konularda eğitilmişlerdi. Bu kamplarda Hitler'in 'Kavgam', Mussolini'nin 'Kara Gömlekliler İhtilali' kitapları okutulmuştu.
İstanbul Üniversitesi'nde tüm fakülteleri kapsayan genel bir boykot başlatılarak saldırılara tepki gösterilmişti. Bir süre sonra olaylı geçen bir arama sonrası Yıldız Mühendislik ve Mimarlık Akademisi kapatıldı.
Olaylar üzerine İnönü bir konuşmasında aşırı sol serserilerinin memleketi çamura sokmak istediğini, aşırı sağ canilerininse memleketi kana bulamak istediklerini söylemişti. Onlar caniydi, bizse serseri... Bu kadar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEPYA
Historical FictionSepya, geçmişin tozlu sayfalarında kalan umudun rengi... Zorluklara, yoksulluğa, baskılara, haksızlıklara karşı direncin, inadına gülümseyebilmenin hikayesi... 68'in isimsiz kahramanlarının inançla bakan çocuk gözlerinin ışığı altında yazılmış bir k...