Sabahın hoş esintisi penceremi tıklatırken, yüzümde tatlı bir gülümseme belirdi. Gözlerim hala kapalıydı. Kuşların cıvıltıları o kadar güzeldi ki ötüşlerine kulak verdim. Güneş odamı selamlarcasına içeriyi aydınlatırken annemin sesini işittim.
"Hala uyuyormusun sen? Dershanen yok muydu bugun? Yoksa hala yataktamısın? Kalk artık geç mi kalmak istiyorsun ilk günden?"
Soruların ardı arkası kesilmeyecek gibiydi. Annemin sesi resmen odaları dolduruyordu ama uyanmak istemiyordum. Başımı yastığa gömerken dershaneye gitme gibi bi düşünceyi beynip silip çoktan çöpe atmıştı bile. Zihnim yavaş yavaş açılırken annemin odaya geldiğini farkettim. Gülücüklerle donanmış bakışları beni yerimden doğrulturken, onunla tatil olmasına rağmen ne zamandır beraber vakit geçirmedigimi düşündüm. Koyu kahve saçlarını arkasında topuz yapmış her zaman ki hakim yaka beyaz gömleklerinden birini giymişti. Altında siyah dar paça pantolonu ve o renkteki toplusuyla yüzüme bakıyordu. Biraz samimi birazda kızgındı."Uyan bakalım küçük hanım. Dershanen var ve sen hala hazır değilsin. Abin kahvaltı yapıp çıktı bile. Tabi babanın söylenmelerini duymadığın için sanslısın. Hadi hazırlan bakalım."
" Anne " dedim sesim uykuluydu. " Bugün dershaneye gitmesem olmaz mı? Seninle birlikte zaman geçirsek tatil boyunca doğru düzgün görüşemedik bile sürekli şehir dışındaydın. Geleli bir hafta oldu dinlenmişsindir. Belki sinemaya gideriz? Anne kız başbaşa? Onunla zaman geçirmeyi gercekten özlemiştim. Bu yaz çok yoğun geçmişti onun icin.
"Kızım" dedi yumuşak bir sesle yanıma otururken. " bu sene lise son sınıf öğrencisi olacaksın." Saçlarımı okşamaya başladığında, kocaman bir nasihatin başlama cümleleri bana göz kırpmıştı bile.
"Sen bu sene sınava odaklanmalısın. Sıradan bir öğrenci değilsin. Eylül Kayıran olduğunu herkese derece yaparak ispatlamalı ve abin gibi bizi mutlu etmelisin." Ah ne güzelde söylemişti. Onları mutlu edecektim. Onlar sevinecekti peki ya ben? Benim mutluluğum ne olacaktı. Hem abim tam bir zeka küpüydü. Ona nasıl yetişecektim ki? Sonunda dayanamayıp çıkıştım.
" Anne bizim maddi durumumuz gayet iyi hatta baya iyiyken neden sınav derdine düşüyorum ki? Babam beni çok rahat bir şekilde özel bir üniversiteye yazdırabilir. Ben neden sınava hazırlanmalıyım ki? Bu sencede çok saçma değil mi?" Cevabını bilsemde söylemek istedim çünkü cevabı çok saçmaydı.
"Babanı bilmiyormuş gibi konuşma kızım. lütfen. Bu konuları defalarca konuştuk." Sesi pürüzlü çıkmıştı aslında oda sevmiyordu babamın başarı takıntısını. Ama oda onu öyle kabullenmişti. Yapacağı pek bişey yoktu.
"Biliyorum anne" dedim çaresizce. Babam takıntılı bir adamdı. Dünyanın en zeki çocukları olmak zorundaydık. Bu çok saçmaydı. O kendi yaptığı hastanenin başhekimiydi. Bize her zaman bu konuma gelmek için bütün heveslerinden ve gençliğinden vazgeçtiğini söylerdi. Başarı..... Neydi ki bu başarı? Neden bu kadar önemliydi? Ah baba geçmişinden neden hiç bahsetmezsin ki? Onu anlamıyordum, onu gerçekten anlayamıyordum. Bana sürekli en iyi notları almam için baskı uyguladı ve şimdide bu derece meselesi. Zayıf bir nota, düşük bir puana tahammülü yoktu. Başarılı olmalıydım. Herkesin gözbebeği olmam buna bağlıymış. Hıh sanki bunu ben istiyormuydum? Tabikide düşüncelerimi umursamıyorlardı. Ona kalsa türkiye birincisi olmalıyım. Hahaha bu çok komik ve imkansız. Sahi bu türkiye birincileri nasıl alıyorlardı bu puanları dahi falan olmalılardı. Bu düşüncelerimden habersiz annem yüzüme boş boş bakıyordu. Sonunda içimden geçeni söyleme kararı aldım.
"Benden çok fazla şey istiyor" dedim sıkıldığımı belli ederek.
"Ama abin-- diye başlayan cümleyi kestim ve "yeter artık anne. Abim de abim. Sırf babam için kendi hayallerini çöpe atan bir aptal o. Sırf babam istedi diye huhuk okuyor bunu ikimizde biliyoruz. Bambaşka hayalleri vardı onun. Hepsini elinden aldınız. Benimde doktor olup ömrü billah dizinin dibinde tutmak istiyor ama ben bunu istemiyorum. Kan görmeye bile tahammül edemezken benden nasıl bir doktor olmamı bekliyor acaba? İstemiyorum.!! Sinirlerim beyin hücrelerime doğru tırmanırken yataktan çıkmış elbiselerimi alıp banyonun yolunu tutmuştum bile. Annemin arkamdan söylediklerini duymuyordum artık. Çok yorulmuştum stresten ve babamın takıntılarından. 3 yıldır aynı cümleler beynimi kemiriyor. Sınavda izmirin birincisi olacaksın. En güzel üniversiteyi kazanacaksın ki oda izmir dışı olmayacak kesinlikle. Ve başarılı bir doktor olacaksın. Bu sözler midemi tekmelerken banyodan çıkıp merdivenleri seri bir şekilde geçtim. Mutfaktaki kahvaltı masasına gözlerim takıldı. Dün akşamdan beri bişey yiyemediğim için terettüt etsemde daha fazla evde durmak istemiyordum. Annemi sözlerimle daha çok üzmeden kendimi dışarı attım. Esen buz gibi hava beynimi uyuştursada düşünceler oraya yapışmış beni bırakmıyordu. Elbette ki doktor olmayacaktım. Hayallerim var benim. Onları gerçekleştirmek için babamı ezer geçerdim. Kimse için kendi hayallerimden vazgeçmiyecektim. Yağmurun geceden yağıp etrafa sunduğu toprak kokusu burnuma dolarken düşüncelerim yatışmaya başladı. O kadar güzel bir parfümdü ki bu Eylül ayının bana hediye ettiği saf ve doğal bir parfümdü. Adaşımın en sevdiğim parfümüydü.
Sahil kenarına doğru ilerlerken ayaklarım itiraz ediyordu. "Ne tabiki dershaneye gitmeyeceğim bugun olmaz." dediğimde karşıdan gelen çiftin bana bakıp kıkırdadıklarını duydum. İstem dışı bende kendime güldüm.
Kendi kendine konuşan bir deli olduğumu düşünmüşlerdir kesin.Sahile yaklaştığımda her zaman ki ahşap bank'ım bana el sallıyordu. Burası benim en sevdiğim yerdi. Denize karşı otururken dalgaların kıyıya vuruşunu izliyordum. İşte huzurun mekanı dedim kendi dünyama seslenerek.
Birden gözlerim küçük tatlı bir kızın tebessümüne takıldı. O kadar güzel gülüyordu ki en son ne zaman içtenlikle güldüğümü anımsamaya çalıştım. Ama geçmişimin diplerinde kaltığı için onu bulamadım. Tekrar kıza bakmaya başladım. Ne kadar da tatlıydı. Hep bir kızkardeşimin olmasını istemişimdir. Bunu annemede söylemiştim ama onunla dalga geçtiğimi falan düşünmüş olmalıydı ki bütün bu lafıma gülmüştü. Halbuki ne kadar güzel olurdu her gece dertleşeceğim bir kız kardeşimin olması. Karşımda duran bu kızın güzelliği karşısında hayran kalmıştım. Uzun açık kahve renginde ki saçlarını geriye atmış ama bağlamamıştı. Askılı kırmızı elbisesine aynı renkte ayakkabılarını giymiş elindeki pamuk şekeriyle denize bakıyordu. Ne kadar tatlı göründüğünün farkındamıydı acaba? Bir tarafım gidip onu sarıp öpmek istesede, diğer yanım küçük olduğu için korkabilir düşüncesiyle beni vazgeçirdi.
Gözlerim etrafta annesini ararken burdaki insanların ne kadar mutlu göründükleri yüzüme çarpıyordu. İnsanmarın neşeli yüzleri beni tekrar düşünce kuyusuna çekiyordu. Baktığım insanların yüzlerinde gülücükler vardı. Sanki hiç bir dert onlara bulaşmamıştı. Az ileride denize olta atmış balıklardan bi haber telefonla konuşurken ağzı kulaklarındaydı muhtemelen sevgilisyle konuşuyordu. Birden önümden el ele tutuşmuş yaşlı bir çift geçince afalladım. Ne kadar da mutlu görünüyorlardı. Koca bir ömrü böyle mi devirmişlerdi acaba? Etrafta koşuşarak oynayan çocukların bile yüzlerini koca bir kahkaha kaplamıştı. Hepsi mutluydu. Başarmışlar diye fısıldadı iç sesim.. BAŞARMIŞLAR..
Peki neyi başarmışlardı bu sorunun cevabını çok merak ediyordum. Dur dur en iyisi kendim cevaplayayım giden yaşlı çift dönemin en iyi profesörleriydi. Balık tutmaya çalışıp telefonda kahkaha patlatan genç ise ünlü bir kalp cerrahı şu koşan çocuklarda çoçuk yarışmalarında birincilik ödülleri almış. Bu düşüncelere gülerken küçük bir çoçuğun "Anneee" diye bagırdığını duydum. Düşüncelerime darbe gibi inen bu sese doğru döndüğüm az önceki küçük kızın düşüp ağladığını görunce yerlmden fırladım. Tam ona doğru yaklaştığım esnada birinin "Eylüül " diye attığı çığlıkla olduğum yerde donup kaldım. Ardıma dönüp ismimi haykıran kadını görünce şaşkınlığım iki katına çıktı. Başında lacivert bir başörtüsü, ayaklarına kadar uzanan kahverengi bir kaban vardı. bu kadında kimdi böyle.? Adımı nereden biliyordu. Daha önce den tanıdığımı hatırlamıyorum. Kesinle bu kadını tanımıyordum. Ama neden adımı bağırarak bana doğru koşuyordu ki? Gerçekten kimdi bu kadın..?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KiMSiN
SpiritualArafta kalmış milyonlarca genç kızdan biri Eylül.. islamiyeti tanımak için attığı adımlar, yuttuğu dertler var. Gel gitler içerisinde bir hayat, vazgeçme cesaretinden yoksun bir gönül. Doğruyu bulduğunda herşeye rest çeken bir nadide çiçek Hilal.. ...