21. BÖLÜM: Zorlu Yaşam

7.7K 660 74
                                    

Çağrının kücümseyici sözleri üzerime kara bulut gibi çöktü. Yeter artık. İnsanlar için çabalamaktan yoruldum. YETER ARTIK.
Taksiye atladığım gibi evin yolunu tuttum. Gözlerimden akan yabancı sıvıya aldırış etmeden içimde fırtınalar koparıyordum. Evin önüne geldiğimde hatice abla kapıyı açtı.

"Hoşgeldin canım"

Sahte bir tebessümle onu geçiştirip yukarı çıktım. Yatağımın altından valizimi çıkardım. Neyim var neyim yoksa içine tıkıştırdım. Dolabımın rafında duran kumrayıda bavula fırlatıp merdivenlere yöneldim. Burnumdan soluyordum. Herkes hayatıma darbe indirmekten başka birşey yapmıyordu. Herkes bana karşıydı. Kimse doğruyu bulmama yardımcı olmuyordu. Deli gibi merdivenleri inip dışarıya fırladım. Kapının önüne çıktığımda dönüp evime baktım. İki katlı saray gibi evime. Aslında burayı bırakıp gitmek istemiyordum. Zor geliyordu kalbime.
Kalsam burada islamiyeti yaşamama müsade etmeyeceklerdi. Babam ne kadar saygı duysada annemin rahatsızlığından sonra sırf annem için bana karşı çıkabilirdi. Düşünceler beynime hücum ederken telefon tiredi.

"Selamun aleylum Eylül."

"Aleykum selam."

"Nasılsın?"

"Cok kötüyüm. Evimi terk etmek üzereyim ve çok zorlanıyorum."

"Bak Eylül. Efendimiz (s.a.v.) Mekke'yi çok severdi. Orada kabe olmasına rağmen orayı bırakmak zorunda kaldı. Çünkü Mekke'de islami hayat yaşayamıyorlardı ve mecburiyetten Medine'ye hicret ettiler. Öyle ki Medine'ye hicret ederken peygamberimiz dönüp Mekke'ye sesleniyor.
Ey Mekke.! Eğer müşrikler beni buradan çıkartmasaydı seni asla terk etmezdim."

"Oda çok üzülmüştür dimi?"

"Evet canım. Çok üzüldü. Ve sen şimdi kendine O(s.a.v.)'nu örnek almalısın."

"Ama ben O'nun kadar güçlü değilim."

"Sabredeksin Eylül.
-Allah sabredenlerle beraberdir.-
Sende bu yaşadıklarına sabredeceksin."

"Peki birşey sorabilirmiyim.?"

"Tabiki?"

"Allah beni sever mi?"

Bikaç saniye durdu. Ama bana o kadar uzun geldi ki. Neden sustuğunu tekrar konuştuğunda anladım.

"Elbetteki sever Eylül. O tüm insanoğlunu seviyor ve bu dünyadaki rızkını veriyor. Ama insanlar nankörlük edip O'nu (c.c) üzüyor."

Sesi titremişti. Ağlamış bile olabilir. Biz insanlar gerçekten nankörüz. Bizlere hayat vereni hayatımız boyunca hiç hatırımıza getirmiyoruz. Bu çok üzücü.
Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattık. Ardından Hilal'i aradım.

"Alo. Selamun aleykum."

"Aleykum selam Eylül sen misin?"

"Benim tabiki başka kim olacak."

"Ne bileyim sen öyle selam vermezdin, şaşırdım."

Elif hoca'dan çabuk etkileniyordum. Ben bile selam verdiğime şaşırdım ama hoşuma gitmişti.

"Ya onu bunu bırakta nerdesin söyle geleyim."

"Lokantadayım. Padronla konuşuyordum. İşi bırakıyorum."

"Nedeeen???"

"Elif hoca garsonluk yapmamı doğru bulmadığını söyledi. Bir genç kızın erkeklerin olduğu ortamda iş yapması caiz değilmiş."

KiMSiNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin