Başımı arabanın camına yaslamıştım. Beni köprüden çekmişti. Neden ölmeme izin vermemişti? Ben ölüme hep yaklaşıyordum ama hiç gerçekleştiremiyordum.
Konağa varana kadar tek bir kelime bile etmemiştik. Konağa vardığımızda hızla arabadan inip büyük demir kapıdan içeri girmiştim.
Konağa girdiğimde kolumdan çekilmişti. Çeken kişi Berktan abimdi. Bana sarılması ile bende ona sarılmıştım. Berkta abim her zaman beni herkesten kıskanır, korur kollardı. Bana bir şey olmasına, üzülmeme dayanamazdı.
Ayrıldıktan sonra ben hemen ağlamaya başladım. Küçüklüğümden beri sulu gözün tekiydim. Bütün bu olanlar beni çok kötü etkiliyordu. "A..abi beni evlendirecekler." dedim. Abim tekrar kollarını bana sardı.
"Şhh, ağlama. Geçecek. Bunların hepsi Burhan'ın bok yemeleri!" dediğinde göz yaşlarımı elimin tersi ile silmeye çalıştım. Ama yenileri yerini buluyordu.
"Abi köprüden atlayacaktım. Ölecektim, kurtulacaktım. Ama yapamadım. Kurtardı beni. Abi... ben evlenmek istemiyorum. Bunu senden istemem saçma ama lütfen ölmeme yardım et." abim kaşalarını çatıp kollarımdan tuttu ve sarstı.
"Kendine gel Belinay! Ölmene izin vermem. Yardım da etmem. Dayanamam toprağa karışmana." abimin toprak demesi ile o adamın bana toprak gözlü demesi gelmişti aklıma. Bana öyle demesi hoşuma gitmemişti. Kendini ne sanıyordu?
Ama haklıydı, toprak rengindeydi gözlerim.
"Şimdi gidip uyumanı istiyorum. Dinlen." dediğinde başımı sallayıp 'İyi Geceler' dedim. Odama doğru ilerlerken Burhan abimin odasından kırılma sesi gelmişti. Panik vücuduma yayılmaya başlamıştı. Aklıma bir sürü kötü düşünce yerleşmişti.
Hemen odaya koşup kapıyı açtım. Abim aynaya yumruk atmıştı. Elinden akan kanlara bakıp gözlerimi irileştirdim. Ayna parçalara ayrılmıştı, birkaçı abimin eline batmıştı.
Hemen yanına koşup elini elimin içine koydum. "Abi sen ne yaptın?" dediğimde abim sarsılarak ağlamaya başladı. Abimi hiç ağlarken görmemiştim. Şaşırmıştım. Elim ayağıma dolaşırken hemen elbisemden bir kumaş parçası yırttım. Ağlamasını istemiyordum.
Abimin eline saplanmış camları ilk çıkartıp sonra kumaş parçasını sardım. Pansuman yapılması gerekiyordu. Ablamı çağırmalıydım.
"Beni affet. Bunu sana nasıl yaptım? Özür dilerim kardeşim. Çok özür dilerim." abim bunları deyip ağlamaya devam ederken abime sarıldım. İkimizde yere oturmuş birbirimize sarılmıştık. Başımı omzuna yaslamıştım.
"Abi, ben sana küsemem ki. Ağlama abi. Daha fazla üzme beni." dedim ve daha sıkı sarıldım abime. Bende abim gibi sarsılarak ağlamaya başladığımda odaya ablam girmişti.
Şaşkın bir şekilde bize baktığında hemen yanımıza koştu. Ablam da bize sarıldı. Üçümüz sarılmıştık.Ayrıldıktan sonra ablam bizi sorguya çekmişti ve pansuman yapmak için malzeme almaya gitmişti.
"Abi, haydi artık uyuyalım. İyi geceler." dediğimde abim de bana iyi geceler demişti. Hemen abimin yanındaki kendi odama girip kapıyı arkamdan kapatmıştım.
Odamdaki boy aynasındaki yansımam perişan haldeydi. Yaşayan bir ölü gibiydim. Nefes alıyordum ama aynı zamanda her nefesim ölümü yaklaştırıyordu. Bir gün ölmek için her gün yaşıyorduk. Her gün acı çekiyorduk, mutlu oluyorduk. Ama bana şu zamanlarda en çok acı uğruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Küçük Hanımağa-
Teen FictionBir insanın hayatını söndürmek aslında çok kolaydır. Acı çekmesini sağlamak, üzmek kolaydır. Bütün hayatı sönen bir kız. Bütün mutluluklarını okyanusun derinliklerinde kayıp eden. Töreye kurban giden bir kız. Ya mutlulukları için o okyanusun içinde...