Nişan yüzüklerimizin kırmızı kurdelesi kesilince büyük bir alkış tufanı koptu. Herkes bizim sirke satan suratımızı görüyordu ama aldırmıyordu.
Ne kadar acı değil mi? Kimse tarafından umursanmamak. Ailem bile mutluydu. Parmağımdaki alyansa bakıp iç geçirdim.
Keşke her şey birer kâbus olsa. Uyansam ve eski hayatıma devam etsem. Mutluluğa ersem tekrar. Çok şey istediğimi sanmıyorum. Sadece eskiyi istiyorum. Mutlu olmayı, gülmeyi özledim.
Benim gibi her gün ölen tek kişi Esin'di. İkimizde çökmüştük. Beni hiç bırakmamıştı. İyi ki vardı. Tek beni düşünen kişiydi.
Nişan salonu büyük ve gösterişliydi. Bordo ve altın sarısı hakimdi salona. Şık ve fazla gereksiz.
Gidip masama oturdum. Buradan kalkmayı düşünmüyordum.
Göğüs kafesim daralmaya, içime bir sıkıntı oturmaya başlıyordu. Bitiyordum artık tükeniyordum. Geriye küllerim bile kalmayacaktı.
Parmağımdaki alyansa baktım. Bitişimin bir kanıtıydı sadece. Gözüm Emre'ye kaydığında bir masada oturan kıza baktığına gördüm.
Öyle güzel bakıyordu ki kıza... Anlam içeren bakışları vardı. Kıza aşık olduğunu anlamıştım.
Kızda Emre'ye kaçamak bakışlar yollayıp duruyordu. Kızı incelemeye başladım.
Güneş sarısında uzun saçları vardı. Ela gözlerindeki kırgınlık belli oluyordu. Seviyorlardı birbirlerini. Bunu çok iyi anlamıştım.
Kız zayıf ve çelimsizdi biraz. Dokunsalar kırılır biçimdendi. İri gözleri vardı. Uzun sarı kirpikleri ve bembeyaz teni. Çok narin görünüyordu.
Önüme dönüp başımı yere eğdim. Emre'nin de sevdiği vardı. O da acı çekiyordu. Sevdiğine kavuşamıyordu.
O kızı öldürmek istedim. Benim yaşadığım acıyı yaşamasını istedim. Aklıma gelen bu delice fikir irkilmeme sebep oldu.
Bir insanın canına kıyabilir miyim? İntikam için? Elim titremeye başladı birden. Gözlerimi hızlıca kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Ancak bu fikir çok hoşuma gitmeye başlamıştı.
İntikam almak istiyordum. Canını yakmak istiyordum. Benim yaşadıklarımı yaşamasını istiyordum.
Kıza baktığımda ayaklandığını gördüm. Lavobaya doğru ilerliyordu.
Bende hızla yerimden kalktım. Bunu yapacaktım. Bitirecektim bu işi. Alacaktım intikamımı.
Bir masada silah gördüğümde duraksadım. Evet işte bu! Düğünde ateş ederlerdi burada. Sevinçlerini duyurmak için çılgınca kurşun yağdırırlardı.
Masaya gidip kimseye çaktırmadan silahı aldım. Silahı saklamaya çalışırken gülümseyip hoşgeldiniz dileklerimi sunuyordum.
Silahla beraber lavobaya ilerlerken bütün soğuk kanlılığımı yerleştirmiştim kendime.
Lavaboya girip beklemeye başladım. Kız kabinlerden birindeydi ve ikimizden başka kimse yoktu.
Kapıyı kilitleyip elimdeki silaha baktım. İntikamım acı olacaktı! Canı yanacaktı!
Elim hafif titrediğinde kendime gelmeye çalıştım tekrar. Yapabilirdim!
Kız kalbinden çıkıp ona doğrulttuğum silahı görünce duraksamıştı. İri gözleri kocaman açılmıştı ve suratı korkar bir hâl almıştı.
Silahı ateş etmek için hazırlarken kız ağlamaya başlamıştı. "A-anlamıyor..um. Ben ne yaptım?" dedi kesik kesik.
"İntikamımı alacağım! Emre'nin canı yanacak anlıyor musun?" diye tek seferde soludum.
Kız dehşet içinde kalmıştı. Elimdeki silah titrerken konuştum "Benim sevdiğimi öldürdü o adî herif! Ben de onun sevdiğini öldüreceğim! İntikamımı alacağım anlıyor musun?!"
"Benim bir suçum yok. Yapma." dediğinde alayla güldüm. "Murat'ın ne suçu vardı?! Bitirdiniz beni! Hepinizden tiksiniyorum!" dedim.
Kız hıçkırarak ağlamaya başladığında gözümden bir damla yaş süzüldü. "Bu kaderi kabullenmeyeceğim anlıyor musun? Hiçbir zaman razı gelmeyeceğim. Tükensemde, ölsemde razı gelmeyeceğim!" diyerek birkaç yaşa daha izin verdim.
"Siz insanlar çok bencilsiniz! Hepiniz kendinizi düşünüp duruyorsunuz! Dünya sizin etrafınızda dönmüyor adiler!" nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Zar zor konuşuyordum.
Silahı başıma dayadım ve kızın kızaran ela gözlerine baktım. "Ben bittim zaten! Yaşamama gerek yok. Ama sen yaşayacaksın. Sevdiğin kişi ile mutlu olacaksın. Bir yuvan olacak... B..ben ise ölü bir varlığım zaten. Yaşasam da bir faydası yok." diyerek tetiğe yüklendim.
"Haaayır!" diye haykıran kızın sesi büyük bir ayaklanmaya sebep olmuştu.
Bedenim yere sert bir şekilde düşerken elimdeki silah da yere gürültülü bir şekilde düştü.
Silahtan gelen yakıcı koku ve bütün bedenimin uyuşma anı dehşet vericiydi. Beynime saplanmış olan kurşunu hissedebiliyordum.
Fazla acı yoktu. Sevdiğini kayıp etmekten daha az acıtıyordu fiziksel acı.
Güneş birdaha benim için doğmayacak, yağmurun güzelliğini izlemeyecektim.
Artık yaşayan bir ölü değilde gerçekten bir ölü olacaktım.
Bütün hayatım gözümün önünden geçerken kesik kesik nefes alıyordum.
Doğmam, büyümem, okul hayatım, arkadaşlarım, sevdiklerim, sevmediklerim, ailem, anılarım gözümün önünden bir şerit gibi akıp gitti.
Murat'ın bana gülümseyişini gördüğümde son kez kalbimin ritmi hızlandı ve sonsuza kadar durdu.
Kendime ölümün kollarına teslim edip gözlerimi sonsuzluğa kapattım. Elveda...
°°°
Beyaz bir elbise yerleştirilmişti üstüme. Uzun güzel bir elbise. Renk renk çiçeklerin olduğu kır bahçesinde koşuyordum.
Yanımda bana aşk ile bakan bir adamla. Murat'ımla.
-SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Küçük Hanımağa-
Teen FictionBir insanın hayatını söndürmek aslında çok kolaydır. Acı çekmesini sağlamak, üzmek kolaydır. Bütün hayatı sönen bir kız. Bütün mutluluklarını okyanusun derinliklerinde kayıp eden. Töreye kurban giden bir kız. Ya mutlulukları için o okyanusun içinde...