Günlerdir dağ evinde tek başımaydım. Kimse gelmemişti, sormamıştı.
Bu süre içinde çok fazla düşünmüştüm. Kafamın içindeki soruları yanıtlamaya çalıştım.
Çok fazla çıkmaza girdim. Düşüncelerim bir okyanus gibi birikti ve ben içinde boğuldum.
En çok da Emre Ağa üzerine düşündüm. Ölene kadar yanımda olacak tek kişiydi belki de. Hayatımı onunla paylaşıyorum. Yaptıkları aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum. Çok fazla şey yaşanmıştı. Bunları unutmak mümkün değildi ama bir tarafım ona şans vermek istiyordu. Kararsızdım. Ne yapmak istediğimi bilmiyordum. O zümrüt gözler aklıma geldiğinde kendimden nefret ediyordum. Ancak bazen de o zümrüt gözlere doya doya bakmak istiyordum. Bu zorla bir evlilikti. Onu tanımıyordum bile. Şimdi tanıyordum. Yavaş yavaş tanıyordum. Sert ve korkutucu biri gibi görünse bile içinde iyi birisi olduğunu görmüştüm. O iyi tarafını hissetmiştim. Bir bakıma ona bağlanıyordum. Her zaman yanımda olmasını istiyordum. Hâlâ bir sonuca varamamıştım.
Şimdi ise camın kenarına oturmuş karşıdaki ormanı izliyordum. Kimsem yokmuş gibi geliyordu. Kim vardı ki cidden? Kimim vardı?
Ormana doğru dalgın bir şekilde bakmaya devam ederken kapının çalınması ile kendime geldim.
Gidip kapıyı açtığımda kapıyı hemen geri kapattım. Deniz gelmişti. İrice açılmış gözlerimle kapattığım kapıya bakarken kapının arkasından konuştu. "Belinay...Kapıyı aç."
"Git. Seni görürse öldürür. Kendin için git." dedim.
"Ölümü göze alarak geldim zaten. Seni görmek istiyorum. Günlerdir seni takip ettim. Aç kapıyı lütfen." dediğinde gergin bir şekilde kapının koluna baktım. Açmalı mıydım?
"Deniz açamam. Git buradan. Ölmene göz yumamam." dedim.
"Belinay aç şu kapıyı." diye diretmeye devam etti.
Kapı koluna elimi koydum ve derin bir nefes aldım. Kapı kolunu aşağı doğru çektim ve kapıyı açtım.
Yüzünde yara izleri vardı hâlâ. Buraya gelmemesi gerekiyordu. İçeri geçtiğinde kapıyı geri kapattım.
"Neden geldin?" diye sordum.
"Seni görmek istedim. Senden ayrı kalmak istemiyorum." dediğinde hâlâ gergindim.
"Burada olmaman gerekiyor. Git..Lütfen git." dediğimde arka cebinden bir silah çıkarttı. Silahı görünce bir adım geriye gitmiştim. Ne yapıyordu bu böyle?
"Ölümümün senin elinden olmasını istiyorum. Seninle yaşayamadım. Seninle öleyim. Senin yanında. Senin elinden." dedi ve silahı bana doğru uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Küçük Hanımağa-
Teen FictionBir insanın hayatını söndürmek aslında çok kolaydır. Acı çekmesini sağlamak, üzmek kolaydır. Bütün hayatı sönen bir kız. Bütün mutluluklarını okyanusun derinliklerinde kayıp eden. Töreye kurban giden bir kız. Ya mutlulukları için o okyanusun içinde...