Gözlerimi açtığımda karşımda Deniz'i gördüm. Karşımdaki koltukta oturuyor ve birkaç fotoğrafa bakıyordu. Yanında beyaz bir poşet vardı.
Yattığım yerden kalkarken gözleri bana dönmüştü. Camdan gördüğüm kadarıyla gece olmuştu.
"Gel." dediğinde yanına ilerledim. "Bak. Tanıdık geldi mi?" dedi ve baktığı fotoğrafları bana gösterdi.
Şaşkın bir şekilde fotoğrafa baktım ve ardından tekrar ona baktım. Fotoğrafta 3-4 yaşındaki halim vardı ve yanımda da Deniz. Çocukluk arkadaşım Deniz. Çok değişmişti. Hiç o olduğunu tahmin edemedim.
Kenan ile benden önce arkadaşlardı. Benim yüzümden kavga ettiklerini bile hatırlıyordum. Her kavga ettiklerinde ağlayarak eve koşardım.
Eski günler aklıma gelince bir garip olmuştum. Gösterdiği fotoğrafta Deniz'in yanaklarını sıkıyordum. Küçükken yanakları çok tombul ve yumuşaktı. Bende sıkmayı çok seviyordum.
Diğer bir fotoğrafta ise Kenan, Deniz ve ben vardım. Ortalarında ben oturuyordum. Hepimiz gülüyorduk.
Başka bir fotoğrafı gösterdi. Bu fotoğrafta sadece ben vardım. Elimde papatyalarımla poz vermiştim.
Son fotoğrafı gösterdi. Bu fotoğrafta 18 yaşındaydım ve İstanbul'da bir kafede yalnız başıma oturuyordum.
"Deniz." dedim ve yüzüne baktım. Bir şey demedi ve beyaz poşetten bir defter çıkarttı.
Büyük kahverengi bir defterdi. İçini açtı ve sayfaları çevirdi. Bu deftere hep bir şeyler çizerdik. Küçükken ikimizin defteriydi bu. Canımız sıkkınsa karalardık. Hayallerimizi çizerdik.
"Bunu sakladın mı?" diye sordum. Gözlerim eski günlerin anısıyla dolmuştu.
Son sayfaya geldi hızlı bir şekilde. Son sayfada bir portrem vardı. Çok güzeldi.
Ayağa kalktı ve bileğimden tuttu. Beni salondan çıkarırken "Nereye?" diye sordum. Yine hiçbir şey demedi.
Koridorun sonundaki odanın anahtarını cebinden çıkarttı ve kapıyı açtı. İçeriye geçtiğimizde arkamızdan kapıyı kapattı.
Odaya baktığımda büyük bir şaşkınlık daha yaşadım. Bütün oda benim fotoğraflarım ile kaplanmıştı. Küçükken, şimdiki. Her halim vardı.
Okuldan çıkarken, kafede otururken, alışveriş yaparken, küçükken top oynarken. Hepsi vardı. Beni mi takip etmişti? Bu fotoğrafları o mu çekmişti?
"Sen her zaman benimleydin." dediğinde ona döndüm.
"Bunlar...nasıl?" diye şaşkınlıkla sordum.
"Hep seni çektim. Seni izledim. İstanbul'da yaşıyordum. Sırf senin için. Senin izini kaybedince buraya yerleştim. Tekrar seni bulmak için Mardin'e gittim. Evlendiğini öğrendiğim günün gecesi İzmir'e dönüyordum. Allah tekrar karşıma seni çıkardı." dedi ve gözlerini gözlerime dikti. Ne diyeceğimi merak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Küçük Hanımağa-
Teen FictionBir insanın hayatını söndürmek aslında çok kolaydır. Acı çekmesini sağlamak, üzmek kolaydır. Bütün hayatı sönen bir kız. Bütün mutluluklarını okyanusun derinliklerinde kayıp eden. Töreye kurban giden bir kız. Ya mutlulukları için o okyanusun içinde...