Mi'nin Merhameti

4.2K 458 30
                                    

Bölüm biricik ve sevgili @theuglygoddess 'a :) 

Merhamet

Her şey çok önce başladı.

Her şey, bütün bu olanlardan çok daha önce başladı.

Kıyametten bile önce.

Miae'den bile önce.

Her şey henüz hiçbir ırk yaratılmamışken başladı. Önce yeminler ve dualar fısıldandı. Yeryüzüne önce, yaşayan her şeyden önce, efsunlar dağıtıldı. Biraz mucize olmadan var olamayacak canlılara sonrasında can üflendi. Tanrılar onlara Ninovia dedi. Ninov'dan geliyordu soyları. Ninov 'dua' demekti.

İlk dua yaratıldı.

Kıyametten bile önce.

Sonra Miaetilra'nın ruhu üflendi. Yaşayan, yaşayacak her şeyin göğsüne ilk onun eli değdi. Tanrılar, her ırkın Tanrıları, dua ile kıyameti art arda yarattı. Yaratılanlar, var olan her şeyin yok olacağını anlasın diye. Ölümün kendisinin bile öleceği bir gün gelecek diye.

Miaetilra ölümü ve yaşamı göğsüne eken ilk ruhtu. Doğması, büyümesi milyonlarca yıl sürdü. Cılız, ateşin kızılında saçları olan, kendi soyunun ilk tohumuydu. Büyüdü. Tanrılar, onun soyunun inandığı Yedi Tanrı, onu kırdı. Ta ki tek bir sağlam parçası kalmayana kadar. Ta ki ilk gün kaderine damlayan kara leke bütün damarlarına yayılıp en yeşil anında dallarını kurutana kadar. Sevmenin ve ölmenin bir arada düğüme dönüştüğü o güne kadar Miae'yi kırdılar.

Önce sevmeyi öğrettiler.

Sonra sevilmeyi.

Peş peşe acımasızca ikisini de söküp aldılar. Bir kıyamet ancak son sevgi kırıntısı dahi ezilip yok olduğunda doğar. Miae'nin kıyameti gibi. Miae'yi kırk gün boyunca yakacak olan, onu soyup, yaralarını yeryüzüne dağıtacak olan her şey gibi. Kara bir efsun gibi.

Her şeyden önce 'dua' vardı. Sonra kıyamet doğdu.

Ölümü, kalbi sağ yanında atan birinin gövdesine sakladılar. İsmine 'lanet' denmesinden çok önce ona 'sevgisizlik' dediler. Merhameti yarattıkları kıyametten söküp aldılar.

"Mi, uyan!"

Ruth'un sesi gün ışığında eriyordu. Cılız, yumuşacık, okşarcasına konuşuyordu. Sanki dokunsa genç kadını uyandırabilir gibiydi. Merhametliydi. Doğan günün kadını öldürmek için ele geçebilecek en büyük koz olacağının farkındaydı. Miae yanıyordu. Kendini sönmekten koruyamazdı. Dualardan, efsunlardan, karanlığın yok edici tahribatından koruyamazdı. Ruth yeniden genç kadının alnına dokundu.

"Uyan! Senin için geliyorlar."

"Seni duyamaz, sevgili Ruth." Önce kanat seslerini ardından genç kadının zehir karası kanatlarını gördü. "Oldukça derin ve tatsız bir uykuya hapsolmuş durumda."

Ruth doğruldu. Hayatta kalanların çığlıklarını duyabiliyordu. Yeryüzünün canavarları yeniden toprağa saklanırken, onun gibi yarı-etler henüz tam olarak uyanmadıkları için gün ışığında kalabiliyorlardı. Öldürülemezlerdi ama birini öldürecek güçler de henüz onlara bahşedilmemişti. "Onu öldürecekler," diye mırıldandı. Ruhbaz'ın simsiyah tüyleri çevresinde oluşan hava akımının içinde beyazlayarak yok oldular. "Burada kalamaz."

Ruhbaz zehir karası ışıklar yayan mühründen vücuduna dağılan acıyı bastırabilmek için elini mühre bastırdı. Dudaklarında alaylı bir gülüş kıvrılmıştı: "Sahiden mi?" Istırabı gözle görülebilecek kadar aleniydi. Ruth, Miae'nin yanından doğrulurken gözleri hastalıklı bir sarıya dönmüş kadına baktı.

Kızıl Kraliçe 2: Gelincik MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin