Yaralarım yaralarından kanar
"Ellerimi tut!
Yaraları -ki yaralarından kanar,
Yaralarımı kendinden sar."Azel bir kez daha notu okudu. Günler günler önce, Miae'nin ona verdiği eski el yazmalarından birinde bulduğu bu satırlara aslında sandığından çok daha aşinaydı. Füruz, Ortak Salonda bir düelloyu ayırmak zorunda kalan Miae'nin kara büyüyle dağlanan ellerini sıkıca tutmuş; yaralarını öperek iyileştirmişti. Azel o günden bugüne değişen bir şeyler olduğunu biliyordu elbette... Ama satırlar, satırların hissettirdiği o nefes aldıran his hala aynıydı. Gülümsedi. Gözleri satırların üzerinde bir kez daha dolaşırken, yazdığı mektubu koyduğu zarfın içine Füruz'un el yazısıyla daha da güzelleşen bu notu da ekledi. Miae'ye yazmıştı; burada daha fazla kalamazdı. Onun savaşı bitirmek için teslim olduğunu bilerek, Hollengard'ın güvenli duvarlarının arasında daha fazla saklanamazdı. O da bir şey yapmak zorundaydı. Savaşmalıydı; en azından Füruz'u -hala yaşıyorsa elbette- bulup Miae'ye getirmeliydi. Zarfı kapatırken küçük bir kıvılcımla yanında duran kırmızı mumu yaktı, giderek eriyen ve azalan mumu zarfın kapandığı yerin üzerine getirip birkaç kırmızı damla akıttı. Bir yandan da Miae'nin ona öğrettiği büyüyü mırıldanıyordu, böylece kadın hariç hiç kimse mektubu açamayacaktı.
"Hazır mısın?"
"Gelmek zo-runda değilsin-sin." Kuzgununun başını sevgiyle okşadıktan sonra zarfı bacağını bağladı. "Ailen bu-bu savaşa katılmanı istemeyebilir Ez-ezra."
"Ve ben de en iyi arkadaşımı savaşa tek başına mı yollarım?"
"Ölebiliriz."
"Ailemden pek çok kişi cesurca savaşarak öldü." Omuz silkerek nazikçe güldü. "Bir kahraman gibi ölürsem havamı düşünebiliyor musun?"
Gözlerini devirerek kuzgunu dışarıya saldı ve yeniden dostuna dönerken "Övgüleri kabul et-etmek için," diye homurdandı. "Biraz faz-la ölü olmayacak mı-sın?"
"Karizmatik bir ölü ama..."
"Budala!"
İki arkadaş sohbete devam ederek dışarıya çıktıklarında Luna'nın bir duvara yaslanmış, ıslak gözlerle boşluğu izlediğini görerek istemeden de olsa durdular. Azel ağzında acı bir tat hissediyordu. Miae'nin teslim olduğu gün; o ve Luna bir tartışmanın tam ortasındalardı. Ve adam ağzına gelen her şeyi söylemekten çekinmemişti; düşünmediği şeyleri bile söylemişti hatta. Bu garip bir şekilde hala canını sıkan şeylerden biriydi. Bir diğeri de... Haberi aldıktan sonra kızı hırpalamaya devam etmekten vazgeçmemiş olmasıydı. İçinde büyüyen öfkenin zararını gören, zaten kırık dökük olan zavallı Luna'dan başkası değildi. Ezra ile kısa bir bakışı paylaştıklarında genç adam sessizce yanlarından uzaklaştı.
"Gidiyorsunuz?" Başını sallayarak onayladı. "Mi'nin..." Gözünden sızan bir damlayı telaşsızca kuruladı. "Miaetilra'nın yanına mı?"
"Hayır." Tatsızca omuz silkti. "Areas'a dair herkesin emin olduğu bir şey varsa; o-o-o da Mi'nin yanına kimseyi yaklaştırmayacağıdır."
"Öyleyse..."
"Füruz'u arayacağız." Cesur bakışları kızın üzerinde dolandı. Sahiden bir bıçak içinde dönüyordu. Öyle ki, Azer kızın harap halini fark ettikçe söylediği bütün o sözlerden pişman oluyordu. "Luna daha evvel söylediklerim için-için..."
"Haklıydın."
"Bu-bu sana saldırmam iç-in yeterli değil-di." Kızın dudaklarında daha kıpırdamadan ölen gülümsemeyi fark ettiğinde içi acıdı. "Aranızda ne-ne yaşanırsa yaşansın, Miae'nin sen-ni sevmekten vazgeçmeyeceğine emin-im." Elini kızın omzuna dostane bir tavırla dayadı. "Ve ben-bence, geçmişte yaptığın hatalardan ders alıp-alıp onun sevgisi iç-için savaşmalısın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Kraliçe 2: Gelincik Mevsimi
FantasiMiae güzel bir düş gördü. Güzel bir anıya benzer... Herkesin hayatta olduğu, mutlu oldukları sıcak bir bahar günüydü. Ruth yaşıyordu. Yıldızlarla dolu bir gökyüzü gibi yaşıyordu. Gülümsedi. Füruz'un elleri ellerindeydi. Algos, Azel, Darlene, Luna...