Buradasın!
Büyük savaşın çok öncesinde, kıyametin, mutsuz günlerin, mezun olmaların çok öncesinde Miaetilra mutlu bir çocuktu. Sten Diyarı'nın altını üstüne getirir, tanıştığı herkesi sever, her canlıyla dost olurdu. Doğaya duyduğu saygı, içindeki sevgiyi ve mutluluğu beslerdi. Ağaçlarda, tarlalarda, sarayda, sokaklarda dolaşır; Ruth ile birlikte sık sık diğer diyarlara kaçardı. Şarkılar söylerdi. Danslar ederdi. Miaetilra mutlu olmak için yaratılmıştı. Kabarık, kıvırcık saçlarına dolanan sarmaşık her mutlu olduğunda çiçek açar; her mutsuz olduğunda yavaş yavaş solardı. Bazen, mevsim dönümlerinde yaprak dökerdi. Beyaz çiçekleri bazen rengarenk olurdu. Kız sinirlendiğinde kızarırdı. Gözleri, kızın eşsiz su yeşili gözleri, kırıldığında bozuk paraya benzerdi. Üzüldüğünde gümüş rengine dönerdi. Bazen, en içinden, göğsünün, yeryüzünün, kalbinin en içinden yaralandığında elektrik mavisi olurdu. Kızın kendisi dört mevsim gibiydi. Mutluluğu, mutsuzluğu, kırgınlığı, kızgınlığı, sevgisi... Tanrılar biliyor ya; nefret etmenin ne demek olduğunu hiç öğrenmemişti. Füruz'u sevmese bile sevmişti. Hep. O ilk günden, son güne kadar. Onu ormanda düşürdüğü o ilk andan, kalbini avuçladığı o ilk ana kadar. Her gün. Artarak. Kanayarak. Özleyerek. Yetinemeyerek sevmişti.
Sonra büyüdü.
Büyümenin Miae'ye getirdiği şeyler de oldu tabii. Aşık oldu. Aşık olmadığını anladı. Sonra gerçekten aşık oldu. Kalbi acıdı. Öyle bir aşktı ki bu; Tanrılar aşkına! Kızın kalbi acıdı. Fazla sevgiden, fazla sevilmekten ölebilirdi. Yine de, kendiyle mücadele etti. İnandığı şeyin, hissettiği şeyin aksini yaptı: Pan'a geri döndü. Miaetilra, Füruz'u yoksaydı. Sayabilirmiş gibi... Aralarındaki şey, birbirine doğru hızla koşan iki kişinin çarpışmasının kaçınılmaz olduğu kadar gerçekti. Miaetilra, Füruz'a çarptı. Bir göktaşı gibi. Adamı delip geçti. Ve adam da onu deldi. Deldi ama geçmedi. Kaldı orada. Göğsünün orta yerinde, kaburgaları arasında. Kalbine dolandı. Saçlarını saran sarmaşıkları andırırcasına, kalbine sarıldı. Miaetilra aşık olmayı öğrendi. Bir bütün olabilmeyi, sevilmeyi, sadakati, güvenmeyi -Ruth'tan başkasına güvenmeyi, sevmeyi öğrendi. Miaetilra kaybettiklerinin acısını böyle hafifletti. Bale'yi, Lu'yu yitirmesini, onların sevgisinden soyutlanmayı böyle hafifletti. Algos ile. Ruth ile. Füruz ile. Sevgili ve biricik Füruz ile. Sese, Lorns, Medus, Lunaby, Dave ile. Hayatına değen, hayatına dahil olan, onun dostu olan herkes ile birlikte genişledi. Miaetilra küçücük bir galaksiden devasa bir evrene dönüştü.
Sonra...
Kalbini saran ilk kilidi kaybetti. Hayal kırıkları, cam kırıkları gibi saplandı her yanına. Sonra ikinci bir kilidi daha kaybetti. Yalnızca bir ihtimalle: Ruth'u kaybetmiş olma ihtimaliyle. Tanrılar aşkına! Yeryüzünün tanık olduğu, olabileceği, olacağı en korkunç ihtimaldi. Öyle ki, genç kızın yanmış bir ağaç gibi karartmıştı.
Sonra bir gün, en çok korktuğu şey geldi başına. Miaetilra kendi canını alsalar, kendi canına kastetseler böyle ölemezdi. Öldü. Kucağında Ruth ile, panayır alanında belirmeden dakikalar önce, Ruth'a onu terk etmemesi için yalvarırken öldü. Yeryüzünün tanık olduğu, olabileceği, olacağı en korkunç acıydı. İki kilidini kırdı Miae'nin. Kemiklerini kırar gibi. Kaburgalarını söker gibi. Etini soyar gibi. Ruth'un ölümü, Miae'nin ruhunu çaldı. Kızın neşesini, ağaçlarını, kahkahalarını, mutluluğunu çaldı. Sevilme ve sevme umudunu çaldı. Yeryüzünün tanık olduğu, olabileceği, olacağı en karanlık acıydı. Üstelik Füruz da yoktu.
Sevgili ve biricik Füruz da yoktu.
Dudaklarından ayrılıp da havada kaybolan nefesi gibi yoktu. Kalbinin bir atım önceki sesi gibi yoktu. Ellerinden kayıp suya kapılan bir yaprak gibi yoktu. Hiç olmamışçasına, hiç var olmamışçasına, hiç sevmemişçesine yoktu. Genç kadın artık tek başınaydı. Tıpkı bir kömür gibi. Kapkaraydı. Umutsuzdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Kraliçe 2: Gelincik Mevsimi
FantasiMiae güzel bir düş gördü. Güzel bir anıya benzer... Herkesin hayatta olduğu, mutlu oldukları sıcak bir bahar günüydü. Ruth yaşıyordu. Yıldızlarla dolu bir gökyüzü gibi yaşıyordu. Gülümsedi. Füruz'un elleri ellerindeydi. Algos, Azel, Darlene, Luna...