Her şey hiçlikten var oldu

4.3K 432 92
                                    

Her şey hiçlikten var oldu

Darlene bitkin düşmüş küçük kızın saçlarını sevgiyle okşarken gözlerini yorgunca kapattı. Algos 'geleceğim' diyeli haftalar geçmişti. Bir kez daha ümitsizliğe kapılıyorlardı. Ya adam buraya gelirken başına bir şey geldiyse? Acıyla dişlerini sıktı. Lütfen Tanrılar, diye fısıldadı. Hala oradaysanız, bizi duyuyorsanız sevdiklerimizi bize bağışlayın!

Aynı anda koza yırtılınca yere doğru düşmeye başladılar. Çığlığı İsra'yı uyandırırken İsra içgüdüsel bir şekilde Miae'nin önceden yaptığı gibi düşüşünü yavaşlatarak nazikçe yere indi. Oysa Darlene o kadar şanslı değildi. Düşmesini engelleyemiyor, kendini toplayamıyordu. Ağacın yüksekliğini göz önünde bulundurarak yaşayacağı acıyı tahmin ettiğinde midesi bulandı ve gözlerini sımsıkı kapatıp düşmeyi bekledi. Kozanın nasıl yırtıldığını anlayamıyordu. Bekledi, bekledi, bekledi. Yere çakılmamıştı. Bir yere takılmış olmalıydı. Gözlerini araladığında Algos'un yara bere içindeki yakışıklı yüzünü yanı başında buldu. Gözleri irileşmiş, dudakları hayretle aralanmıştı. Adamın gerçekliğinden emin olmak için uzanıp adamın yanağını dokundu.

"Reflekslerin yavaşlamış, Darlene." Genç kızın şaşkınlığını oldukça sevimli bularak gülümsedi. İsra bu sırada neşeyle şarkılar söyleyerek ve dans ederek çevrelerinde dönüyordu. "Seni yakalayamasaydım ne olacağını tahmin edebiliyor musun?"

"Işığım," diye mırıldandı şaşkınca. "Işığım azaldıkça büyümün gücü de zayıflıyor." Avuç içini adamın yanağına dayayarak sevgiyle iyileşmeye çalışan eski bir yarayı okşadı. "Sahiden buradasın."

"Gecikme için özür dilerim." Genç kızı nazikçe yere bıraktıktan sonra kucağına atlayan İsra'yı yanaklarından öpüp omzuna aldı. "Yolda gelirken birkaç kişiyle karşılaştım." Bakışları ağaçların arasında ürkekçe hareket eden gölgelere döndü. Islık çalarak "Çıkabilirsiniz," diye seslendi. "Oldukça sakin!"

İsra adamın saçlarına asılırken "Senin için endişelendik," diye homurdandı. Adamın acıyla kıvranmasına aldırmadan azarlarcasına devam etti: "Neredeydin?"

"Bizimleydi."

Herkes bir anda susmuştu. Darlene, güzelliğini yitirmiş, oldukça berbat görünen, üstü başı çamur ve kan içindeki Luna'ya bakarken gözlerinin dolduğunu hissetti. Ona kızgın mıydı? Ya da kırgın? Önemi var mıydı? Yaşıyordu. Yaşıyor, nefes alıyor ve tam karşısında duruyordu. Kollarını açtığında Luna koşarak kolları arasına girdi. 

"Özür dilerim," diye fısıldadı. Kızın sesi titriyordu. Kalbi gibi. Kendisi gibi. Luna bir yaprak gibi titriyordu. Kendisine teyelli bir uçurtma gibi savruluyordu. Ürkekçe yüzünü Darlene'in boynuna sakladı. "Özür dilerim. Bütün o budalaca tavırlarım için bağışlayın beni."

"Önemli değil, Luna." Sevgiyle kızın saçlarını okşadı: "Ejri." 

İsra'nın ilgisi hala Algos'taydı. Luna'yı gördüğüne sevinmemiş ya da  şaşırmamıştı. Eğer onlar yaşıyorsa Luna da yaşabilirdi. Tatsızca suratını ekşittikten sonra bir yara izine daha parmağını sürterek "Ya bu?" diye sordu. "Bu nerede oldu?" Genç adam gülerek yanıtlarken, Luna ve Darlene'den bakışlarını çekmemişti. Çok zaman olmuş, çok şey yaşanmış, çok kişi yitirilmiş olabilirdi. Yine de hayatta kalmanın, hayata tutunmanın ve sevmenin bir yolunu bulabiliyorlardı. Kızıl karanlığın çökmesine birkaç saat vardı. Yeryüzü yaratıkları günün bu saatlerinde toprağa çekildikleri için bir yerden bir yere gitmek kolay olmasa da olasılık dahilindeydi. Tedirgince onları izleyen Cyren ve Miriam'a bakarken elini havada savurarak "Buraya gelin," diye seslendi. "Uzak durmanıza gerek yok."

Kızıl Kraliçe 2: Gelincik MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin