Bolum 9

9.4K 788 11
                                    

9.Bölüm

Gözümü açtığımda bir yatakta buldum kendimi. İlk başta tüm yaşadıklarımın bir rüya olduğunu düşündüm önce. Sonra etrafı incelediğimde odamda olmadığımı algıladım. Dahası gelinliğimin içine giydiğim beyaz dantelli takım iç çamaşırımla yatıyordum. Hızla doğruldum. Geniş odaya baktım ve şık sandalyedeki kıyafetleri gördüm. Yeniydi. Kot pantolonu ve tişörtü giydiğimde üzerime olan kıyafetlerle rahatladım. Sonra gerçek acı gibi vurdu beynime.Damon beni bu otel odasında bırakıp gitmiş olabilir miydi? Tanrım o zaman ne yapardım. Acizliğime kızdım bir an. Âmâ ona ihtiyacım vardı. Karşımdaki iki kanatlı sürgülü kapıya baktım ve gidip hızla açtım. İşte o anda onu gördüm ve nasıl rahatladığımı hissettim. Tüm heybeti ile sırtı bana dönük cam kenarında durmuş telefon ile görüşüyordu. Beni hissetmişçesine yavaşça arkasını döndü ve bana bakıp gülümsedi. Ardından telefonunu kapattı ve ben kendime engel olamadan ona koşup sarıldım. Başımı geniş göğsüne yasladım ve sonsuz korunma, huzur duygusunu hissettim. Saçıma dolan eli ve belimi saran kolu ile gözlerimi yumdum. Evet, lanet olsun ki acizdim ve korumasına ihtiyacım vardı. Boğuk sesini duydum kulağımda.
"Günaydın kızıl, bir an hiç uyanmayacaksın sandım."
Başımı yavaşça göğsünden kaldırım ve omzuna bir yumruk attım.
"Lanet olsun Damon!Beni burada bıraktın sandım." Elleri ile saçlarımı okşadı yavaşça.
"Ben sözümü tutarım kızıl! Sana yardım edeceğime söz verdim unuttun mu?" Gülümsedim. Dudaklarımı büzerek konuştum. "Acıktım." Bir kahkaha attı ve bana daha çok sarıldı.
" Neden şaşırmadım acaba!" Sonra elimi tuttu.
"Gel hadi gidip bir şeyler yiyelim. Odadan çıkıp lobiye indiğimizde şaşkınlıkla etrafa baktım. Oldukça lüks bir yerdi. Ona bakarak konuştum yürürken.
"Buraya nasıl geldiğimizi bile hatırlamıyorum." dedim. Durup bana baktı. Gülümsedi.
"Tatlım, bir fil gibi yiyiyor ve bir ayı gibi uyuyorsun." dedi. Karşılık olarak sinirle yüzümü buruşturdum.
"Sen tam bir pisliksin." dedim ama nedense buna daha çok güldü. Yemek bölümüne girdiğimizde bir an durup etrafı inceledi ve birine el sallayıp beni o tarafa sürükledi. Bizi görünce oturduğu masadan doğrulan adama baktım. Esmer ten, siyah saçlar ve aynı yeşil gözler.. Damon'a oldukça çok benziyordu ama nedense onun kadar yapılı değildi. Masaya yaklaştığımızda gülümseyerek iri elini bana uzattı.
"Günaydın Valeria,tam olarak tanışamadık. Ben Antonio."dedi. Sonra bana neden tanıdık geldiğini anladım.
"Sen, dün akşam helikopterle gelen adamsın." dedim şaşırarak. Gülümsemesi daha da yayıldı.Damon sandalyemi çekip oturmamı sağlarken açıkladı.
"Evet,en azından hatırlıyorsun. Ben Damon'un kardeşiyim." Gülümsedim. Benzerlik inanılmazdı.
" Memnun oldum." dedim. Elimden geldiğince kibar olmaya çalışarak. Bir an beni süzdü sonra bakışlarını Damon'a çevirdi.
"Her şey hazır. Kahvaltıdan sonra havaalanına gidiyoruz. Sonrada Yunanistan'a" Şaşkınlıkla bakışlarımı ikisi arasında dolaştırdım. Sonra rahat bir nefes verdim.
"Hele şükür.!" dedim yavaşça. Sonra aklıma geleni söylemek için Damon'a döndüm.
"Babam oraya da gelir Damon!Beni bırakmaz." Gözlerim doldu. Onu ve ailesini nasıl bir riske attığımın farkına vardım bir an. Geride dönemezdim.
"Beni başka bir uçağa bindirseniz. Ben başımın çaresine bakarım. Sizinle olamadığımı anladığında babam sizi rahat bırakır." Bana bakan yeşilleri birden çatık kaşların ardına gizlendi."Hayır!"dedi. Sesi o kadar otoriterdi ki. Şaşırdım. Sinirlenmemeye çalışıyordum ama elimde değildi.
"Damon,babamın tam olarak kim olduğunu bildiğini sanmıyorum. O bir mafya! Rus mafyasının başı. Beni anladın mı? Beni almak için, aileni yok eder."
Elini uzatıp masadaki elimi tuttu. "Kızıl, beni biraz hafife almıyor musun? Baban bir orduyla bile gelse seni benden alamaz." Sonra gözlerinden bir ışıltı geçti.
"Özellikle benim karım olduktan sonra." Antonio ile aynı anda bağırdık.
"Ne?" Tanrı aşkına biri bana tokat atsın ve o arabada annemle öldüğümü söylesin. Çünkü şu anda bundan başka bir isteğim yok.Hızla sofradan kalktım ve aynı anda Otel'den dışarı attım kendimi. Etrafa baktım. Ben neredeydim? Bir an şaşkınlıkla kalakaldım. Trafik akışı o kadar hızlıydı, caddeler o kadar kalabalıktı ki. Sudan çıkmış balığa döndüm adeta! Sonra kolumdaki baskıyı hissettim. Yavaşça başımı ona çevirdim. Endişeli yeşil gözlere odaklandım sulanmış gözlerimle. Gidebilecek hiç kimsem yoktu, param ve sığınabileceğim hiç kimsede yoktu. İstemediğim bir evlilikten kaçan bir gelinken... Başka bir tanesinin kucağına düşmüştüm. Dudaklarımı büzdüm çocukça, içimdeki haykırışları, çığlıkları yuttum ve bana bakan gözlerden gözümü ayırmadan yaşlarımı serbest bıraktım. Hiç adil oynamıyordu hayat oyununu. Bana karşı hep acımasızdı. "Kızıl." dedi puslu sesi ile. Kaçırdım bakışlarımı ve omuzlarım titredi hıçkırığımdan. Yalnızca yarım saat önce beni bırakmasından korkmuştum. Şimdi ise içimdeki korku bambaşkaydı. Beni hiç bırakmamasından korkuyordum. Bu nasıl bir tezatlıktı böyle. Parmağının sıcaklığını hissettim yanağımda, ardından çeneme süzüldü sıcak parmaklar ve hafifçe başımı kaldırdı ama hazır değildim ona bakmaya." Özgür olmak istiyorum "dedim titrek sesle. Başını başıma yasladı.
Başımı hafifçe çevirdim ve ardından kesik nefesini duydum kulağımın dibinde.
"Senin özgürlüğün için kendiminkinden vazgeçiyorum kızıl." dedi puslu bir sesle. Bakışlarımı yeşil gözlere çevirdim şaşkınca. Parmakları usulca akan yaşlarımı sildi. İşte o anda anladım. Hiç bir mecburiyeti yoktu oysa. Bana bakmaya, sahip çıkmaya mecbur değildi. Soyadını bana vermeye de mecbur değildi. Zengindi, zekiydi, çok yakışıklıydı. İstediği kızı elde edebilirdi ama beni kurtarmak için özgürlüğünden vazgeçiyordu. Kızdım, kendi bencilliğime kızdım. Onu hiç düşünememiştim ve bu işe zorla sokmuştum. Vicdan azabı kavurdu her yerimi işte o an, ona gerçekten teşekkür etmek istedim. Yüzümdeki ruh halime göre değişen ifademi dikkatle inceliyordu. Ona yaklaştım, ellerimi omuzlarına koydum ve yavaşça yükseldim. Onun şaşkın bakışları arasından dudaklarımı onun dudaklarına yaklaştırdım ama değdirmeden konuştum fısıltıyla. "Teşekkür ederim." Nefeslerimiz kesik halde birbirine karışırken. Bir an gözlerime baktı, ardından bakışlarını dudaklarıma çevirdi ve ben ilk kez dudaklarıma kapanan dudaklara istekle cevap verdim.Yüce Tanrım bana acımalısın... Masada evlilikten bahsederken kesinlikle ondan bir tepki bekliyordum. Âmâ bu kadar sert ve acımasızca değil. Evlilik lafını duyar duymaz kaçan ben olurdum hep. Şimdi ise çekinerek söylediğim bu sözle kaçanın karşıdakinin olması egomu yerle bir etti. Koşar adımlarla ardından gittim ona yetişmek için. Âmâ kapıdaki şaşkın hali içime dokundu. Bu kadar güçlü ve bu kadar zengin bir adamın kızı dış dünyadan bu kadar bir haber olamazdı. O şaşkınca caddeye ve insanlara baktıkça bir kez daha fark ettim onu bırakmamam gerektiğini... Kolunu tuttum sıkıca sonra ıslak ürkek mavi bakışlarında kayboldum. O iri gözler hapsetti beni. Başını eğişi, hıçkırışı dağladı içimi, o zaman dudaklarında duyduğum yalvarış yıktı beni. Bende ona anlattım özgürlüğümden vazgeçişimi. Esas şok dalgasını bana teşekkür edişinde yaşayacaktım. Dudakları dudaklarımın üzerinde teşekkür ettiğinde durduramadım erkek tarafını ve kapadım bal dudaklarına ve bana açlıkla cevap verişi ile titredim adeta.

Konitopoluos serisi 1 Kacak GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin