Bolum 25

8.7K 678 2
                                    

25.BÖLÜM

Kollarıma yığılan küçük bedeni görünce şoka girdim. Bu gerçek olamazdı, olmamalıydı. Çığlığım haykırışlarıma karıştı. "Valeriaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa"
Onunla beraber yığıldım yere. Göğsünün hemen üzerinde akan kana odaklandı yaşlı gözlerim. Omzuna yayılan kırmızılıkla canımın bedenimden çıktığını hissettim. Onun beni terk ettiğinde yaşadığım açımıydı, şimdi kollarımda yığılan hareketsiz bedeni ile canımın parçalandığını hissettim. Ellerimi yüzüne koydum. Bana gülümsüyordu her şeye rağmen.
"Valeria, bebeğim bir şey söyle." Öksürük dudaklarında çıkan öksürük oldu. Bağırdım bilinçsizce bağırdım.

"Biri yardım etsin. Yalvarırım biri yardım etsin." Gözlerimden akan yaşlarla onun yüzünü görmeye çalıştım." Biri yardım etsin." Sesim fısıltıya dönüştü ve ben onu sıkıca kollarıma sardım.Her şey o kadar çabuk oldu ki. Ne yapacağımı bilemedim. Dimitri'nin silahından çıkan kurşunun önüne Valeria o kadar hızla atladı ki. Bakışlarım, Damon'un kucağına yığılan bedenine, Dimitri'nin dizlerinin üzerine çöküşüne kaydı. Damon'un acı çığlığı sardı her yeri. Kardeşim o kadar kendini kaybetmişti ki olaya hemen el koydum.
"Raynold, kapıyı aç."

Raynold birkaç dakikalık şokun ardından koşarak gelip arabanın kapısını açtı. Kucağımdaki yeğenimi yavaşça yatırdım.
"Git şu herifin elinden silahı al. Bu iş burada bitmeyecek. " Adamlarıma döndüm.
"Sen arabayı çalıştır. Sende benimle gel." Valeria'yı sıkıca saran abimin kollarından zorlukla ayırdım ve hemen araca koyduk. Raynold Dimitri'nin araçlarından birini alıp bizi takip etti. Yeğenim araçta benim kollarımda yatarken, Valeria bilinçsizce Damon'un kollarındaydı. Abimi ilk defa bu kadar çaresiz gördüm. Karısının yüzünü severken, gözünden akan yaşları engellemiyordu bile.

Hastane koridoruna onu kucağımda taşıdığımda tek istediğim bir an önce iyileşmesiydi. O kurşun bana isabet etmeli ve beni vurmalıydı, akan kan benim olmalıydı. Yüce tanrım, eğer bana bir iyilik yapacaksan şimdi tam sırası... Onu bana ver, yaşamama izin ver. O olmadan var olamam. Kucağımdaki halsiz bedeni sedyeye yatırırken hastaneyi birbirine kattım. Lanet olsun karım vuruldu, aşkım vuruldu. Canım acıyor... Tek yönüm o, tek yaşama sebebim... Hemşireler sedyeyi uzaklaştırırken parmaklarım elinden ayrıldı. Arkasından koştum. Sesim koridorda çınlarken ona koştum.
"Valeria, seni seviyorum. Beni duyuyor musun." ayaklarım beni daha çok taşıyamaz ve olduğum yere yıkılırken son bir kez çaresizlikle bağırdım.
"Tanrı şahidim, seni çok seviyorum." Ellerimi yere koydum ve başımı eğip katılarak ağlamaya başladım. Ben, anne ve babamın ölümünde bile metanetini korumuş, önce ailesini düşünmüş ben Damon Konitopolous, küçük, aşık karımın için ağladım. Aşkımız için, onu sevdiğimi söyleyemediğim için...

Özlemim için ağladım. Gözlerimde tek bir görüntü belirti. Dün sabah kollarımda yatarken bana seslenişi. "Seni seviyorum." Hıçkırarak haykırdım.
"Bende seni seviyorum Valeria, çok seviyorum." Omzuma dokunan elle başımı kaldırdım. Antonio hüzünlü gözlerle bana bakıyordu.
"O ölemez." dedim. Kardeşim yanımda olduğunu belirtircesine daha çok sıktı omuzumu.
"Her şeye razım Antonio, beni terk etmesine, kafamı kırmasına, bağırmasına.... Yeter ki ölmesin...Onu seviyorum. Tanrım onu çok seviyorum." Kardeşim yavaşça önümde eğildi ve iki elini iki omzuma koydu.
"Biliyorum kardeşim. Onu ne kadar sevdiğini biliyorum ve başka neyi biliyorum, öğrenmek ister misin?" Islak gözlerimle şaşkınca ona baktım. "Artık, bir baba olduğunu biliyorum ve oğlun uyandı." Oğlum, onu aklımdan çıkarmıştım. Tüm dünyamı saran tek kadına odaklanmıştım. Derin bir nefes aldım ve yavaşça ayağa kalktım. Ellerimle gözlerimi sildim.

"Oğlum nerde?"Antonio'nun bakışlarına odaklandı bakışlarım ve onunla beraber başımı çevirdim. Küçük oğlum, şaşkın bakışlarla Raynold'un kucağında etrafa bakıyordu ve dudağının altı titriyordu. Her an ağlayacakmış gibi... Aynı Valeria gibi. Gözlerimiz birbirini bulunca beni süzdü ve ben dudaklarından duyduğum kelime ile acımı unuttum. Yalnızca bir anlığına. "Baba..." Valeria'nın sevgi sözcüğünden sonra canımı verebileceğim bir söz daha. Adımlarımı hızlandırdım ve Raynold'un yanına geldim. Ürkekçe bana bakan küçük adama elimi uzattım. Bir kaç defa gözlerime bakıp elini korkusuzca uzattı ve ben onu sevgiyle kucakladım. Boynuma sarılan küçük ellerini hissettim. Daha çok sarıldım ona acımı almasını istercesine. Kanayan yaramı kapatmasını bekledim.
"Annemi istiyorum." İstediği içimi deldi. Kulağına fısıldadım.
"Bende evlat, bende onu istiyorum." Bir saat sonra huzursuzca koridorda gezinirken Valeria hala ameliyathanedeydi.

Oğlum, sanki her şeyden haberdarmış gibi sessizce Antonio'nun kucağında oturuyordu. Güçlü, zeki ve güzel...Ona baktıkça Valeria'yı görüyordum. Yavaşça ona yaklaştım ve eğildim. "Acıktın mı?" İri gözleri ile bana baktı ve yavaşça başını salladı. Bir şey söylememe gerek kalmadan Raynold fırladı. Güç almak istercesine ellerini tuttum oğlumun.
"Kim olduğumu biliyor musun?" diye sordum. Onunla konuşmak aklımı dağıtıyordu. Yavaşça başını salladı. Yarım konuşması ile cevapladı beni. "Babam sın?" Kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. Sorar gözlerle Antonio'ya baktım. Âmâ oğlum şaşkınlığımı alan ve karıma daha çok âşık olmamı sağlayan cevabı verdi.
"Annem söyledi." Kulaklarımda sesi çınladı tekrar. "Çünkü her gece ona seni anlattım." Valeria beni terk etmesine rağmen, beni oğluma anlatmış ve tanıtmıştı. Sulanan gözlerimi gelen sesle Ameliyathanenin kapısına çevirdim. İçeriden çıkan doktoru gördüğümde hızla doğruldum ve doktorunun önünün kestim.
"Karım nasıl?" Doktor önce bana ardından koridorda giyinmiş adamlara ve son olarak oğluma baktı. "Çok kan kaybetmiş, fakat neyse ki ölümcül bir yere isabet etmemiş kurşun. Biraz sonra odaya alacağız. Burada beklemenize gerek yok. Ancak yarın uyanır." Adamı omuzlarından tutup sarstım.

"Yaşıyor, Yüce Tanrım,yaşıyor."

Bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Bakışlarımı gülümseyen kardeşime çevirdim.
"O yaşıyor Antonio. İnatçı cadı." Kardeşimin gülümsemesi yüzüne yayılırken cevapladı beni. "Biliyordum Damon. O Valeria...Azrail'in kıçına tekmeyi basmayı bilir." Bu söz üzerine bir kahkaha daha atıp sevinçle oğlumu kucakladım.
"Evlat, yakında evimize gideceğiz."

Gözlerimi yavaşça açtığımda güçlü ışıkla sersemledim ve gözlerimi hemen yumdum. Tanrım, sanki kafamda onlarca davul çalıyordu. Tekrar gözlerimi açmaya çalıştım. Bu kez ışık daha az canımı yaktı. Kuruyan boğazımı ıslatmak istercesine dudaklarımı yaladım. Bembeyaz bir yerdeydim. Ölmüş müydüm? Babamın silahı Damon'a doğrulttuğu sahne canlandı gözüme. Onu öldürecekti. Bunu gözlerinde gördüm. İntikamı gördüm. Buna dayanamazdım. Onun ölmesine, onun canın yanmasına dayanamazdım. O an tek istediğim, Damon'a bir şey olmamasıydı. Sonra ise tek hatırladığım. Islak yeşil gözler... Üzgündü, hem de çok. Beni seviyordu, sesini duydum sanki. Bağırışını... Yâda insanlar ölürken en çok duymak istedikleri şeyi duyarlarmış ya, bana da öyle olmuştu. Oğlumu düşündüm.

Eğer öldüysem, oda annesiz yetişecekti. Tıpkı benim gibi. Gözlerimden akan yaşları hissettim. En azından o şanslıydı. Asla Damon benim babam gibi olmazdı. Âmâ ya sevmediği bir kadından çocuk sahibi olduğu için onu istemezse. Âmâ sonra aklıma Damon'un Klaus'u kucağında sevgiyle taşıması geldi. Hayır, Damon iyi bir adamdı. Oğluma iyi bakardı. Ölüm, böyle miydi? Neden hala canım yanıyordu. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve kuruyan boğazımı temizlemek için öksürdüm. Hala buna ihtiyacım var mıydı? Sonra sesi kulaklarımda çınladı. "Valeria." Yavaşça başımı çevirdim. Sakalları uzamış ve üstü başı darmadağınıktı. Gömleğinde kan vardı. Vurulmuş muydu? Odamı ölmüştü. Gözaltlarını mor halkalar sarmıştı. "Damon." dedim kalınlaşmış sesimle. Hemen yanıma geldi ve elimi tuttu.
"Söyle bebeğim." Gözlerim yine gömleğine kaydı. "Kanıyorsun." dedim fısıltıyla.
"Öldük mü?" Bakışları gözlerimden üzerine kaydı. Sonra gülümseyerek bana baktı.
"Düğün yapmadan mı? Asla olmaz." Elimde olmadan gülümsedim. Âmâ gözlerimden akan yaşlara engelde olamadım. Parmakları yanağımdan akan yaşları silerken, gözlerimi yumdum.
"Valeria, bana bunu neden yaptın. Sana bir şey olursa ben ne yaparım." Hızla açılan gözlerimle şaşkınlıkla ona baktım.
"Damon, ben öldüm değil mi?" Çatılan kaşlarla bana yaklaştı.
"Bir kez daha bunu söylersen, yemin ediyorum Valeria.Bu hastaneyi yakarım." Tekrar gülümsedim. Elimi bıraktı ve iki avcunu ile yüzümü sardı.
"Eğer sana bir şey olursa ben yaşayamam. Beni duydun mu?" Yavaşça başımı salladım.
"Seni çok seviyorum Valeria Elena Konitopolous. Beni duyuyor musun, seni o kadar çok seviyorum ki. Saçının bir teli için hayatımı feda ederim." Hıçkırıklar boğazımdan çıkarken, ağlamama engel olamadım. Bu gerçek miydi? Beni sevdiği gerçek miydi?
"Ağlama sevgilim, çok canım yanıyor. Dayanamıyorum,lütfen ağlama." Düğümlenen boğazımla konuştum. "Bu bir rüyamı? Eğer öyleyse..." Daha fazla bir şey söyleyemedim. Gözyaşlarından ıslanmış dudakları dudaklarımı bulduğunda tekrar bayılacağımı sandım. Öpücüğü ile hayata döndüğümü hissettim. Tekrar yaşama tutundum sanki. Dudakları dudaklarımdan uzaklaşırken fısıldadı. "Sen söyle, rüyamı?"

Konitopoluos serisi 1 Kacak GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin