bolum 3

11.4K 821 6
                                    

3.BÖLÜM

Bir başka adamın emirlerinden kaçmışken bu herife aldırış edeceğimi sanıyorsa yanılıyor.Ben özgürlüğüm için her şeyi göze aldım ve beni bu iri adam bile durduramaz.domuz herif!Arkasına bile bakmadan beni burada bırakabileceğini sanıyor.etrafıma bakındım.Çok karanlık,hiçbir şey göremiyorum.Yere eğilip el yordamı ile bir şeyler aradım ve elime gelen sert şeyi aldım.Bir taş,büyükçe bir taş...Ardından hızla aklımı çalıştırdım.Bir çığlık attım,sonra bekledim..nasılsa gelecekti.Merak,insanların en zayıf noktasıdır.Yaşadıklarım,bana bunu öğretti.Sonra hızla kendimi yere attım ve baygın numarası yaptım.gözlerimi sıkıca yumdum.Biraz bekledim.Taşı avucumda sıkıyordum ve gelinliğimin eteğinin altına gizlemiştim.Sonra ayakkabılarının toprakta çıkardığı sesi duydum.Evet,şimdi körleri daha iyi anlıyorum,herhangi bir şey göremediğiniz zaman diğer duyu organlarınız daha fazla işlem gösteriyor.Gelmişti..Bana doğru eğildiğin de o egzotik kokusunu duydum.İçime çekmek istedim o kokuyu ama amacım çok daha önemliydi.Öce nabzımı kontrol etti,ardından hafifçe beni sarstı.sonra o etkileyici sesini duydum. "Hey, kendine gel, beni duyabiliyor musun?"Ardından bana biraz daha yaklaştı ve bende elimdeki taşı hızla kafasına vurdum. Bir an dondu, sonra aniden üzerime yığıldı. Bayılmıştı. "Evet,seni gayet iyi duyuyorum kaba adam!"dedim hırsla ve zorlada olsa onu üzerimden ittim.Şimdi..bir şeyler düşünmeliydim.Kafam hızlı çalışıyor olabilirdi ama planım buraya kadardı.Önce şu ağırlık olan gelinlikten kurtulmalıydım.Seri hareketlerle gelinliği üzerimden çıkardım.Sonrada onu soymaya başladım.Altından kot pantolonunu oldukça zorlanarak çıkarmıştım.Onu hemen giydim.Daha sonrada üzerindeki tişörtü alıp üzerime geçirdim.bir an için ay ışığında parlayan bedenine baktım.Evet,fena değil ama yinede domuzun teki.Sonra eğilip nabzını kontrol ettim.Düzenliydi.Baharda olmamıza rağmen hava oldukça serindi.Gelinliğimi üzerine örttüm.tanrım neden bu kadar merhametliyim ki.Sonra düşmemesi için bedenime büyük gelen pantolonu belimden çekerek ormana doğru ilerledim...
*******
Dehşet bir baş ağrısı ile gözlerimi açtım.Tanrım.. Sanki sabaha kadar içmiş gibi başım ağrıyordu.Gözlerimi açmakta zorlanıyordum.Kirpiklerimi bir iki kez kırpıştırdım ve elimi başımın arkasına götürdüm.Kabuk mu vardı?Elimle yokladım,kurumuş kan.sonra her anı beynime üşüştü.Lanet olası sürtük ona bunu ödetecektim.Hızla doğruldum ve bir an sendeledim.Ardından ürperdim.güneş henüz yeni doğuyordu.Kaç saattir baygındım.vücudumu yalayıp geçen rüzgar yüzünden kollarımla vücudumu sarmak istedim,işte o anda gerçeği kavradım.Üşüyordum,çünkü çıplaktım.altımda bokserımla kalakalmıştım.Başımı yere çevirdim ve gelinliği gördüm.Lanet olası.Ayağımı hırsla arabaya vurdum.Neyse ki çoraplarım ve ayakkabılarım ayağımdaydı.Gidip aracın bagajını açtım.Oradan bavulumu çıkardım ve bir çırpıda giyindim.
*******
"Ah size nasıl teşekkür edebilirim bilemiyorum. Kaybolduğum için çok korktum."Mutfakta bana kahve getiren kadına baktım. Orta yaşların sonlarında, toplu sevimli bir kadındı."Rica ederim hayatım. Al sıcak süt iyi gelir."Sütün sıcaklığı gerçekten iyi gelmişti. İçeri giren adamın başındaki sargılara baktım. "Çok üzgünüm, nasıl hissediyorsunuz?"Yaşlı adam acıyla gülümsedi. "rica ederim, önemli değil. Sizde haklısın, ormanda karanlıkta korkmuş olmalısınız."Lanet olası ben... Karanlıkta yolu bulmaya çabalarken, bu adamcağız aniden önüme çıkmıştı. Bende korkudan elime ilk geçirdiğim şey olan ağaç dalını adamın kafasına patlattım. O kadar çok vicdan azabı çekiyordum ki. "Ben kafanızı yardım, sizse bana yatacak bir yer ve kahvaltı veriyorsunuz. O kadar utanıyorum ki."Sevimli kadın gelip sevgiyle elimi tuttu. "Seni anlıyoruz kızım. Gece kaybolduğun için korkmuştun ve kendini korumaya çalışıyordun."Ardından gülümsedi. "Yalnızca şanssız olan George, yalnız zamanda yanlış yerdeydi."Bu sözler vicdan azabımı daha da arttırmıştı. "Çok üzgünüm, sizin için yapabileceğim bir şey olmalı."Bu kez George cevap verdi. "Kahvaltını bitirebilirsin. Oldukça zayıf gözüküyorsun." Üstüme baktım, zayıflığım o kaba herifin kıyafetlerinin içinde kaybolmamdandı. George sevimli gözükmek için gülümsedim ve tezgâha döndüm. Yavaş lokmalarla keyfini çıkara çıkara kahvaltımı yapmaya başladım. Buradan gidince ne yapacaktım. O aptal adamın oraya dönemezdim. Muhtemelen uyanmış bana küfür ediyordur. Ama paraya ve bir araca ihtiyacım olduğu aşikârdı. Birden iştahım kapandı. Bana seslenen kadının sesi ile kendime geldim. Şaşkın gözlerle ona bakmamdan anlamış olacak ki sorusunu tekrar etti."Eşin diyorum, arayıp haber versen."Eşim mi?"bunu da nerden çıkarmıştı.sonra fark ettim.Alyansım...bizdeki adetlere göre Kiliseden önce gelinin parmağına ince bir alyans geçirilir.Nikahtan sonra bu yerini daha kalın ve gösterişli bir alyansa bırakır.Böylece o kızın sahipli olduğu bilinir.Parmağımdaki de David'e ait olan alyanstı ve için de David'in adı ve soyadı vardı.Sanki onun malıymışım gibi,sanki ona ait olabilirmişim gibi.Deri bir nefes aldım.O kadar içtendiler ki onlara daha fazla yalan söylemek istemiyordum.Tam ağzımı açmıştım ki.Kapı büyük bir gürültüyle çalındı.George ve eşi Emma önce birbirlerine ardından da soran gözlerle bana baktılar.Bende o an bu eve çok fazla misafir gelmediğini anladım.George kendinden emin adımlarla kapıya yaklaştı.Sonra onay almak istercesine karısına baktı.Ardından hızla kapıyı açtı.Ben ve Emma olduğumuz yere uzanıp gelenin kim olduğuna bakmaya çalıştık ve ben ardından onun tok sesini duydum kahretsin.."İyi günler!" Hızla aklımı çalıştırdım ve koşarcasına oturduğum sandalyeden kalkıp George'un yanına gittim. Şimdi gün ışığında onun erkeksi ve çekici yüzünü daha net görebiliyordum.
Başta çatık kaşlarla birkaç dakika beni süzdü. Göz göze gelince hayretle kaşlarını kaldırdı. İşte o anda bana bağıracağını fark ettim ve kendimi onun kollarına atıp dudaklarına ani bir öpücük kondurdum. Afalladı ama başka bir şey yapmadı. Öpücüğümü çabuk kesip ona sarıldım."Sevgilim, beni bulacağını biliyordum."
Şaşkınlıkla bana baktı ve ben ona göz kırpıp koluna girdim. Sonra bize aynı şaşkınlıkla bakan Emma ve George dönüp başımı omzuna yasladım."Kocam beni buldu, gördün mü Emma"

O anda tek istediğim o yaramaz sürtüğü bulup gırtlağını koparmaktı. Tanrım başım çok ağrıyor. Beynim hala zonkluyor. Lanet olası kadın. Bunu ona ödetecektim. Ormanın içinde ilerlerken bir çakıl taşlı yol gördüm. Yolu izledim ve küçük bir orman kulübesine denk geldim. Yardım almak ve arabamı tamiri için kapıyı çaldım. Kapı birkaç dakika içinde açıldı. Karşımda 50 yaşlarında başı sargılı, toplu bir adam açtı."İyi günler."dedim.Tam durumu izah edecektim ki.Bir kızıl parlaklık gözlerimi aldı.Adamın yanında aniden biri belirdi.Arkamdan içeri giren gün ışıklarının vurguladığı ilk şeyi fark ettim.Kızıl şelaleyi andıran saçlar,parlıyordu.Bir an gözlerimi saçlardan alamadım.Ardından yuvarlak ama kar beyaz yüzü keşfettim.Kızıl kaşlarla süslenmiş iri mavi gözler...Çok anlamlı bakıyordu..İri mavi gözler..Lanet olsun..Bu kıyafetler,bu oydu.Önce şaşırdım ama ardından tam söylenecektim ki,önce arabada duyduğum,beyaz sabun kokusu sardı etrafımı ve ardından dudaklarıma değen yumuşak dudakları algıladım.Kaldım,uğradığım şok öyle büyüktü ki adeta olduğum yerde kalakaldım.Kızın yumuşaklığını,kokusunu hissettim.Bana sarılışını.Sonra aynı hızla benden uzaklaştı.O iri mavi gözlerinden birini bana kırpıp gülümsedi.Sonra bize aynı şaşkınlıkla bakan insanlara dönerken,koluma girdi ve başını omzuma dayadı.O ana kadar bunun bir rüya olabileceğini düşündüm.Ta ki.."Kocam beni buldu, gördün mü Emma."diyene kadar. Tam konuşacaktım ki, bunu anladı ve beni kolumdan tutup hızla sofraya çekti."Tatlım, açlıktan ölmüş olmalısın."Ben daha karşı koyamadan koca ekmeği ağzıma tıktı. Sinirlendim ve bana uzanan eli bileğinden kavradım. Ağzımdaki lokmayı yuttum. Ayağa kalktım ve onu da kaldırdım. Sinirden kasılmış çenemle elimden geldiğince sakin konuşmaya çalıştım."Sevgilim, bir dakika konuşabilir miyiz?"Korku, hayır! Çok Sinirliydim, hem de çok ama nedense bu kızın gözlerinde korkudan eser yoktu. Önce odadakilere baktı tatlı tatlı ve ardından bana gülümsedi. Tanrı biliyor ya, ağlamalı gözler, tatlı bakışlar ve o muhteşem gülümseme. Bu kız silahlarını iyi kullanıyordu."Elbette, sevgilim."dedi. Elim gevşedi ve o bileğini kurtarıp elimi tuttu. Ona baktım ama onun gözleri hala yaşlı çiftteydi. Onların yanında geçerken, yaşlı tombik kadına sırıttı. "Sanırım, beni özlemiş. Henüz balayındayız da."Kadın anlayışla baktı ve güldü. Ardından kocasına sarıldı. "George, ne kadarda tatlılar değil mi?"Bu kez onu daha hızla çektim evin dış kapısından çıkarıp ağaçların içine götürdüm. Evden yeteri kadar uzaklaştığımızı düşünüyordum ki, o tatlı ve melek görünümlü kadın gitti. Hızla elini çekti avucumdan. "Aynı bir dağ ayısı gibisin. Çekiştirmenden kolum acıdı."Derin bir nefes alıp ona döndüm."Ah, demek nezaketi bırakıyoruz, harika! Lanet olası kadın, kafamı yardın."Bu kez iri gözlerini daha çok açtı ve masum bir bakışla bana baktı. "Kendimi koruyordum."dedi omuz silkerek. Şaşırdım.
"Benden mi?"
"Evet, üzerime abanmıştın."dedi
Tüm masum tavırlarıyla. Sinirden olduğum yerde volta atmaya başladım. Tanrım yardım et.
"Beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun be kadın!"Küçük ellerini beline koydu ve başını gururla kaldırdı.
"Bana kadın deyip durma, benim bir adım var be adam!" Bana yaptığı göndermeyi görmezden geldim. "Pekâlâ, söyle de öğrenelim."
Daha gurulu bir halde tane tane belirtti adını." Valeria Elena Krukovich"Soyadını duyduğumda afalladım. "Sen Dimitri Krukovich'in nesi oluyorsun."Birden gözleri büyüdü."Kızıyım!"dedi fısıltıyla. Bu kez başımdan aşağı bir ton kaya yuvarlanmış gibi hissettim. "Lanet olası! Beni nasıl bir belaya bulaştırdın."Ona baktım. Gözleri dolmaya başladı ama ağlamamak için kendini sıkıyordu. "Merak etme, bana yardım etmene lüzum yok. Babamdan ilk korkan erkek sen değilsin. Bir kız olarak sizden daha yürekliyim."Tam arkasını dönüyordu ki onu kolundan tuttum. "Ben kimseden korkmam!" Lafımda şüphesi varmış gibi ince kızıl kaşını kaldırdı.
"Ben kimim biliyor musun?"dedim sinirle. "Eğer sana yardım edersem, baban seni benden orduyla gelse alamaz."Onu süzdüm bir an. Benim elbiselerimle bile oldukça çekici duruyordu. "Ama benim sorumluluğumda değilsin!"
Kolunu hızla çekti. "O zaman babam gırtlağına bıçağı dayadığında bunu ona açıklarsın! Çünkü düğün günümde, nikâhtan önce kaçtım ve kaçışımdan yarım saat sonra senin arabandaydım. Buda babama göre benim seninle yatmamla aynı anlamı taşıyor." Sinirle ona yaklaştım. "Bu doğru değil! Biliyorsun"dedim. Küçük omzunu silkti ve bu benim tişörtümün altında belli belirsiz gözüktü."İspatla!"dedi.
Kendinden emin bir şekilde ve ben o zaman başımın nasıl bir belaya girdiğini anladım. Kızıl saçlı şeytan...

Konitopoluos serisi 1 Kacak GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin