Bolum 19

8.2K 689 4
                                    

19.bölüm

Damon sinirle görevlinin üzerine yürürken araya girdim.
"Tanrı aşkına kendine gel Damon!" Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu.
"Lanet olsun, karım kayboldu..." Benim yakama yapıştı.
"Kızıl kayboldu Antonio." Şaşkınlıkla ona baktım. Benim sert, otoriter ve soğukkanlı kardeşime ne olmuştu. Dokunsam ağlayacak kadar kırılgan, bir şey söylesem beni öldürecek kadar sinirli. Onu tanıyamaz olmuştum. Damon'u yavaşça kolundan tutup kenara çektim.
"Bu şekilde onu bulamayız Damon!Biraz önce yönetim kurulu başkanına kafa attığının farkında mısın? Adam şikâyetçi olmasın diye adeta yalvardım. Neyin var senin lanet olası." Dolu gözlerle yalvarırcasına bana baktı.
"Onu geri istiyorum. Bu gece karımı kollarımda sapsağlam istiyorum Antonio." Omuzlarından tutup onu zorla oturttum.
"Burada kal!" dedim. Sinirle. Annemle babamın ölümünde bile metanetini koruyan bizi bir arada bir aile olarak tutan abim, sanki herşeyini kaybetmişti. Görevli polise döndüm. "Ne yapabiliriz?"
"Bay Antonio,Locadaki tüm kayıtları aldık ve şimdide sokaktaki kamera kayıtları elimize ulaştı." Genç memur yavaşça başını uzatıp Damon'a baktı bir an.
"Uygunsa görüntüleri izleyebiliriz." Yavaşça başımı salladım. "Geliyoruz." Loca'nın güvenlik odasına girdiğimizde sinirden elim ayağım tutmuyordu. Görevli olan genç çocuk, görüntüleri açtığında heyecanla yerimi aldım. Görüntüler tüm locayı gösterirken, siyah elbisesinin içinde kızıl saçları ile onu gördüm ve kalbim atmayı kesti. "İşte..İşte orada!" Elimle görüntüyü gösterdim. Sakin olmamı sağlamak için Antonio omzumu sıktı. Derin bir nefes verdim. Kalabalık locada elinde şampanya kadehi ile etrafa bakarken ayağını sinirle yere vuruyordu. Sıkılmıştı. Onu bıraktığım dakikalarda sıkılmıştı ama yine de ona bakan herkese gülümsüyor ve gerginliğini belli etmemeye çalışıyordu. "Beni arıyor." dedim bilinçsizce başını çevirip etrafı izleyen görüntüsüne bakarken. Sonra heyecanla yüzü aydınlandı ve bir yere odaklandı. "Nereye bakıyor?" diye sordum. Görevli genç görüntüyü uzaklaştırdı ve görüntüde Antonio belirdi. Başımı yanımdaki kardeşime çevirdim. "Seni görmüş."dedim. Sanki olacakları hissetmiş gibi. Valeria kadehini bırakıp, hızlı adımlarla Antonio'ya yetişmeye çalışırken, Antonio özel odaya yanıma geliyordu. Orada Yönetim kurulu başkanı ile görüşmem yeni bitmiş tam çıkacakken Antonio içeri girmişti. Valeria'nın görüntüsünü soluğumu tutarak izledim. Kapıya yaklaştı. Tam kolu çevirecekken, donup kaldı. Yüz ifadesinden her şeyi duyduğunu anladım. O an gerçeği anladım. Beni terk etmişti. Karım beni sevdiğini söyledikten birkaç saat sonra benim aptal konuşmalarım yüzünden beni terk etmişti. Korkularım yüzünden beni terk etmişti. O sinirle döndüm ve kardeşimi yakasından yakaladığım gibi duvara yapıştırdım.
"Seni pislik. Karım senin yüzünden beni terk etti." Kardeşim soğukkanlılıkla yüzüme bakarken tek kelime etmedi. Onu tutup tekrar çarptım. "Senin yüzünden..." diye bağırdım ve sağ elimi yumruk yapıp yanındaki duvarda bulunan cama geçirdim. Camın kırılma sesi ile kalbimin parçalara ayrıldığını düşündüm. Antonio'yu bırakırken elimden akan kanı umursamıyordum. Kendimi ağlamamak için o kadar sıkıyordum ki. O kadına, kaderime, Elise'ye ve bana yaşattıklarına lanet ediyordum. Sonunda Antonio konuştu.
"Valeria, eğer seni terk ettiyse bu senin hatan Damon! Onu seviyorsun ama bunu gösteremeyecek kadar korkaksın." Sinirle ona döndüğümde Antonio bana bir yumruk attı. "Tanrı'nın cezası!Toparlan ve kendine gel! Onu böylemi elde edeceksin. Kahretsin Damon!... Elin kanıyor." Yumrukla kendime gelmem gerekirken, daha çok kendimi saldım. Elimi tutmaya çalışan kardeşime bağırdım. "Dokunma bana!" Âmâ o beni umursamadı. Arkasında şaşkınlıkla bakan adamlara döndü. "İlk yardım çantanız nerde?"Antonio elimi sararken tek istediğim içmekti. Çünkü biliyorum ki ne yaparsam yapayım Valeria, bana dönmeyecek. Beni asla affetmeyecek verdiğim tüm sözlere, takındığım tüm hareketlere rağmen korkularımı onunla paylaşmadım. Elise ile yaşadıklarımı ona anlatmadım. Bana asla bir daha güvenmeyecek. Genç memurun sesi ile düşüncelerimden ayrıldım.
"Bay Damon,eşinizin kaçırıldığını düşünüyoruz." Bu kaşlarımın daha çok çatılmasına neden oldu.
"Bu da ne demek."Antonio söze girdi. Memur ekrandaki görüntüleri başa sararken neden bahsettiklerini anlamaya çalışıyordum. Tekrar Valeria'yı gördüm. Binadan çıkmış karanlık sokakta yürüyordu. Ağladığını sarsılan omuzlarından anlayabiliyordum. Onu üzdüğü için her defasında Dimitri'nin gırtlağını sıkmayı istesem de. Tam bir pislik olan bendim. Bunu biliyorum. Valeria, yürüken bir an bir araba önünü kesti. Sokağı aydınlatan lambalar loş bir ışık verirken bakışlarım o ışığın altında dona kalmış olan Valeria'daydı. Arabadan inen adamı arkadan tanıyamasam da tıknaz boyu ve kilolu hali hafızamda yer etmişti. Valeria, bir anlık şaşkınlıktan sonra arka arkaya yürümeye ardından koşmaya çalıştı ama araçtan inen diğer iki kişi yolunu kesip onu yakaladı. Valeria hemen pes etmedi. Delicesine mücadele etti. Adamlardan birini yere serdi ve diğerini ısırdı. Âmâ o ilk inen kişinin başına vurduğu darbeyle narin vücudu yere yığılırken, aklımdan geçen tek şey... Ona vuran ardından kucaklayan, ona dokunan o elleri kökünden koparmaktı.
"O...çocuğu.." diye bağırdım. Antonio araya girdi.
" Aracın plakasını alabildiniz mi?" Genç memur sakinlikle baş salladı. "Şey siz Bay Damon'la ilgilenirken aracın kime ait olduğunu öğrendik." Bir adım attım ama Antonio beni durdurdu.
"Davson şirketlerinin aracı." Durdum,Davson...Hiçte tanıdık değildi.Antonio bakışlarımdan anlamış olacak ki, benim yerime cevapladı.
"Hayır, tanımıyoruz ama bize bir 5 dakika verebilirseniz.." Memur başıyla onaylayınca Antonio, cep telefonunu çıkarıp hızla numaraları tuşladı. "Natalia, iyi akşamlar. Üzgünüm rahatsız ettim ama benim için bir iyilik yapar mısın?"
"Aşağlık domuz! Onu elime geçirirsem lime lime edicem." Antonio ellerini göğüs altında birleştirmiş beni izliyordu.
"Yani bu David, Valeria'nın nikahtan kaçtığı nişanlısı öyle mi?" Bakışlarımı sinirle ona çevirdim.
"Bir saattir ne anlatıyorum ben!Antonio baştan söyleyeyim, eğer beni engellemeye kalkarsan seni mahvederim." Ellerini havaya kaldırdı.
"Sana yardım etmeye çalışıyorum. Şimdi, bana bir delilik yapmayacağına söz ver ve hemen gidip karını allalım. tabi hala seni istiyorsa."

"Seni seviyorum kızıl!" Gözlerimden yaşlar akarken kendimi daha fazla tutamadım. Çıplak bedenimi ona yasladım ve dudaklarına fısıldadım. "Seni çok seviyorum Damon!O kadar çok seviyoruz ki." Elini karnıma tutarken içim titredi. Bana bakan yeşilleri, ıslandı.
"O zaman beni neden terk ettin Valeria, beni neden karanlığa gömdün.". Yaşlı gözlerimin ardından onu görmekte zorlanırken fısıldadım. "Beni sevmedin Damon,bebeğimizi istemedin." Bana yaklaşıp eğildi ve kollarına sardı.
"Valeria,aşkım...Bana hiç sormadın ki? Bana hiç anlatmadın... Fırsat vermedin ki?" Hıçkırıklarım konuşmalarıma karışırken üşümeye başladım. Kollarımdan uzaklaşan görüntüsüne baktım. "Beni bırakma Damon, bizi bırakma!Damoooonnn!"

Yattığım yerde fırlarken gördüğüm rüyanın hala etkisindeydim. Bir an için nerede olduğumu anlayamadım. Şaşkınca etrafıma bakarken, gerçekler bir bir aklıma düşmeye başladı. Bir daha asla onun kollarında uyanamayacaktım. Onun gülüşünü, bana takılmasını ve beni kızdırmasını bile yaşamayacaktım. Asla onunla yaşlanamayacaktım. İçim yana yana onu terk etmiştim. Bir an nefes alamadım. Âmâ ağlamak yok, pişmanlık yok. Şimdi çok daha değerli bir şeye sahiptim ve onun için ayakta kalacaktım. Ellerimi karnımda birleştirdim.
"Baban olmasa da bende bir Konitopolus'um...David bunu yaptığına pişman olacaksın."


Bu girdiğimiz üçüncü yerdi ve Damon'un dövdüğü adamın haddi hesabı yoktu. Öfkesi inanılmaz tehlikeliydi. Canının ne kadar yandığını anlayamamıştım.
"Burada olduğuna eminim." dedim. Bana bakmadı bile. Karşımızdaki çiftlik evine odaklanmıştı ve ertesi güne çoktan girmiştik. İkimizde hiç uyumamıştık ama Damon kançanağı olmuş gözleri ile uykulu değil dahada korkutucu gözüküyordu. Arabadan inip eve yaklaştığımızda yerde yatan adamı fark ettim. Yanına eğilip baktığımda kafasının arkasından akan kanı gördüm. Damon zevkle gülümsedi. "Valeria, burada!" Hızla açık kapıdan içeri girerken, Kasetteki adamı gördüm. Dökük sarı saçlı tıknaz ve göbekli. Daha ben ne olduğunu anlayamadan Damon adamı tek hamlede yere serdi.Etrafta iki adam daha vardı. Ama biri zorlukla ayakta dururken, diğeri yerde baygındı. Silahımı belimden çıkarıp ayaktaki adama tuttum.
"İnan bana dostum, buna bulaşmak istemessin." Yerdeki herifi Damon bakışları ile öldürecekken adam dudağından akan kanı yalayarak gülümsüyordu.
"O sürtük tam bir çatlak!"dedi hırıltıyla.
"Çok mu istiyorsun Yunanlı, senin olsun." Damon tek hamlede adamı yerden kaldırırken bağırıyordu.
"Seni domuz,karım nerde?" Bir yumruk daha ve adamın kırılan burun kemiğinin sesini duydum. Damon tam beline elini atmıştı ki, onu durdurum.
"Damon,sakin ol!" Yerde bağırarak küfür eden adama yöneldim.
"Konuş kahrolası!" "Aşağlıklar,burnumu kırdınız." Damon tekrar bağırdı.
"Karım nerde?" Adam kırmızı gözlerle bize baktı.
"Lanet olası karın, 3 adamımı haşat etti ve beni soydu." Damon bir kahkaha attı. Artık iyiden iyiye sıyırdığını düşünmeye başlamıştım. "Senin canına okudu Amerikalı,çünkü o benim karım." Bakışlarını keyifle bana çevirdi.
"Eve gitmiş olmalı Antonio,bana gelmiş olmalı. gidecek başka yeri yok.Hemen eve gidelim." Onu takip ederken onun kadar ümitli değildim maalesef!

Konitopoluos serisi 1 Kacak GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin