10.Bölüm

4.2K 535 144
                                    



"Ben hepinizi keseyim ister misiniz? Hazır ormandayken..."

"Ne ormanı?"

"Ne ormanı dedim?"Kelimeleri tek tek vurgularken o kelimelerle kafalarına vurmak ister gibi.

"Dalga geçiyor Defne"diyen, Yıldıray'ın alaylı sesine karşı Aliş'in aldığı derin nefes içimi kavurdu.

Tedirginliği miydi bu? Belki de bana karşı bir acımadır?

Nerede olduğumu bile bilmiyordum.

Aklımda cevap bekleyen sorular üst üste binmiş, altında tüm çaresizliğim ile git gide eziliyordum.

Dizlerim ve avuçlarım yüzüldüğü an tozla kurumuşlardı. Zihnim desen, dönen kasırgalarda ters yöne gitmek için cebelleşirken yorgun düşmüş bir haldeydi. Fiziksel durumumu zor da olsa bir an için göz ardı etmem gerekiyordu.

Soğuk havanın çaldığı ıslığı bana olan bir uyarı olarak algıladım.

"Yıldıray!"diye seslenen Keskin'in sesiyle ilk hamlemi yaptım.

"Ahh!"

"Defne noldu?"Olduğum yerde iki büklüm katlanınca Aliş'in de eğildiğini hissettim.

"Terapinin renkli dünyasına adım atmaya mı karar verdin?" Yıldıray'ın sinir bozucu cümlesini hazmetmek için olduğum pozisyonu muhafaza ederek dişlerimin arasından sıkıntılı bir nefes aldım.

Elimi karnıma biraz daha bastırdım."Ahh!"diye ayağımı bulunduğum zemine sürttüm.

O kadar uyuşmuş ki bedenim, anlamakta ve konsantre olmakta bir hayli zorlandım. Ayağımı bu sefer acıyla iki kere yere vurdum. Onlar, acı sanıyordu.

Taş zemindi.

Düşüncelerimin sardığı yüzümü, ağrının hakim olmasını onlara hissettirmek amacıyla kaşlarımı iyice çatıp sızlandım.

Aliş'in endişe dolu ses tonu kulaklarıma çarptı.

"Defne iyi misin?"

"Buradan bakınca pek içinde havai fişekler patlıyor gibi durmuyor Ali."diyen Yıldıray'ın dikkat dağıtmasına ve Aliş'in merhametini üzerimden çekmesine izin vermeyecektim.

"Ah çok kötüyüm... midem!"

"Dalga geçmesene bir şey oldu kıza!"diye Yıldıray'ı paylayan ciddi Aliş'e, şaşkınlığım küçük bir kartopu gibi yuvarlanarak iyice büyüsede tek kişilik trajedi mi bozmadım.

"Defne iyi misi-"

Bu anın bir adı vardı, iyi kullanmayı becerirsem.

Kolumu tahmini bir sınır içinde son bir kez tüm gücümü toplayıp savurdum. Fırsat! Aliş'in acı dolu iniltisi ile gözüm kapalı soğuk havanın dehliz gibi içine çektiği geceye sarsak adımlarla fırladım.

"Ah..."

Beşinci ya da altıncı adımımda can yakıcı bir deneyim olsa da aradığımı buldum. Hem de somut bir kalıpta. Hayır, Allah belamı vermemişti. Koca bir ağaca kafayı gömmüştüm. Bu demek oluyordu ki ormandaydık.

Yıldıray Keskin'in sözüne karşı yalan söyleyip, beni ikilemde bırakmayı amaçlamışdı anlaşılan.

Burnumun sızısı beraberinde ilerleyen sıcaklık yüzümü iyice buruşturmama sebep oldu. Akan sıvıya ellerimi yavaşça götürürken adımlarımı ilerletmeye çaba sarf ettim. Birbirine dolanan düşüncelerime bacaklarım eşlik etmiş artık kaçıncı kere olduğunu bilmeden yere çakılmıştım.

KESKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin