Bölüm 6

312 90 36
                                    

(Medya mobilde açılmıyor bildiğim kadarıyla)

İyi okumalar.

Her yer karanlık, bulunduğum yeri sadece pencereden süzülen ışık aydınlatıyor. Birkaç adım atıp pencereye yaklaşmaya çalışıyorum. Ama ne olduğunu kestiremediğim bir şeylere çarpıp duraksıyorum. Tam umudumu yitirip yere çökecekken, birden her yeri aydınlık kaplıyor ve gözlerimi kırpıştırıyorum. Görüntü netleşince etrafımda yüzlerce ayna olduğunu fark ediyorum.

Yüzlerce.

Bunu görünce olaya çığğım eşlik ediyor. Aynadaki yansımam bir cadıyı andırıyor, meymenetsiz bir yüzüm var ve bu yüz birkaç saniye baktıktan sonra insanı kusturacak cinsten.

Aniden yataktan sıçrayarak uyandım, vücudumdan ter boşalıyordu. Nefes alış verişim düzene girdikten sonra komodindeki küçük su şişesine uzandı elim. İçmeden önce mırıldandım,

"Bu bir kabustu."

Üstümü giyinip aşağıya indim, halam yanıma geldi.

"Toprak, terasta kahvaltı hazırladım."

"Sen mi hazırladın? Beni korkutuyorsun..."

"Aşk olsun, sanki mutfağa hiç girmiyorum."

"Sanki mi?" dedim tebessümüm eşliğinde. Halamda bana gülümserken birlikte adımlarımızı terasa doğru yönelttik.

Büyük ve geniş terasın manzarası, kız kulesini gözümüzün önüne seriyordu.

Beyaz masaya oldukça süslü ve özenildiği her halinden belli olan bir kahvaltı hazırlanmıştı. Gülümsedim ve yemeye başladık. Halamın ismi Artemis'ti. Düz sarı saçları ve kahverengi gözleriyle alımlı bir kadındı. 43 yaşında olmasına rağmen, daha önce evlenmemişti. Dedem kalp krizinden, annem ve babam ayrı trafik kazalarında öldükten sonra, halam ile birlikte yalnız yaşamaya başladık. Diğer akrabalarımızdan ikimizde hazzetmezdik.

"Toprak sorumsuzlukta çığır açtın, biliyorsun değil mi?" dedi ve çay fincanından bir yudum aldı.

"Nereden çıktı o? Ben ve sorumsuzluk birbirine kutuplar ile Sahra Çölü kadar uzak kavramlar."

"Odan diyorum, inek ya da eşek besleyebiliriz orada. Çokta yabancılık çekeceklerini sanmıyorum. O kadar dağıtmışsınki, saman serpsek otlanacaklar."

"Ben dağınıklığı seviyorum ama, düzenli olunca başıma ağrı giriyor."

"Senin yüzünden artık hizmetçilere çift maaş vermezsem yakında işten çıkacaklarına eminim. Kızcağız odana girdiği gibi çığlık atıyor. Üzülüyorum hem, boş vakitlerinde bir sınava çalışıyordu ama sayende hiç boş vakti yok." diye yanıtladı beni.

"Tamam düzenlerim, sadece abartma." dedim bıkkınlıkla, filtre kahveyi kupa bardağına dökerken.

"Bankada hesabından para çekmişsin, haber geldi."

Ona kısa bir bakış attım göz ucuyla.

"Ne yani, artık banka sana haber mi veriyor?" diye sordum elimdeki bardağı bırakıp.

"Arkadaşım oranın müdürü Toprak. Ne yaptın parayı?"

"Arkadaşın olduğu için müşterilerinin mahremini sana bildirme yetkisini kendinde buluyor olması ayrıca şaşkın olduğum bir durum ancak yinede belirtmeliyim, ben senin arkadaşın değilim, yani sana hesap vermeyeceğim hala."

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin