Bölüm 19

29 11 16
                                    

Medyada Kenan var ama hayalinize uymuyorsa, kendi zihninizde canlandırdığınız şekilde düşünmeye devam edin.

Oy / yorum yaparsanız mutlu olurum. Sorularınız varsa bu satırda sorabilirsiniz. Herkese iyi okumalar dilerim.

Aynı bölgeden iki kez fiziksel darbe almanın sonucu,  hasarlı bir bedene merhaba demektir.

İlki sadece boynumu sıyırırken, diğeri şah damarımı ıskalamıştı. İkincisi elbette daha fazla acıtmış, ancak kısa sürmüştü, zira bayılmıştım.

Vücudumda, Serkan'ın tabancasından çıkan bir kurşun yarasını barındırmak, bedenime basılmış bir mühür gibiydi. Ölümün kıyısından dönmek değersiz bir olgu, Serkan tarafından yaralanmaksa etkin bir hırs sebebini nefretten peydahlamış gibiydi.

Neye hırslandığımı bilmiyorum. Ama içimde zerre intikam senfonisine tutulmuşluk yokken, sadece bir tutam nefret ve hırsın varlığı anlamsız kalıyordu. Hatta araya giren birkaç gün ona doğrulttuğum bu hırs ve nefreti azaltmak yerine, kendime de sıçratıyor, çığ gibi büyüyordu.

Kenansa öfke krizleri geçiriyordu. Kaşları uyurken bile çatıklığını sürdürüyordu. O gece bayıldığım için tam olarak nasıl tepki sergilediğinden habersizken, tek bildiğim boğuştukları ve sonra bir anda Kenan'ın durunca Serkan'ın da durması, Kenan'ın kenara çekilerek ambulansı aramasıydı.

Ambulansı arayınca polis ifade almış ve Serkan göz altına alınmış, ancak hiçbir şey ispatlanamamıştı.

Çünkü Serkan zaten emniyetten biriymiş ve işten sıyrılmasının neden zor olmadığının en büyük göstergesi de bu. O an Hakan'ın bana kardeşinin ikinci bölümünün matematik olduğunu söylemesi geldi. İlk bölümü polislikse, bundan neden vazgeçti diye düşündüm. Belki de herhangi bir sebep yoktu ve sadece ikinci bir bölüm daha okumak istedi. Gerçi zaten bunlar gereksiz bilgilerdi ve beni ilgilendiren kısım bunlar değildi.

Hastaneden çıktığım gibi eve gelirken düşündüğüm şeyler sadece bunlardan ibaretti. Birkaç yıl önce bambaşka, şimdi bambaşka şeyler aklımı kıstırıyordu. Ancak bir an düşüncelerim gibi, direksiyonu da başka bir rotaya çevirdim eve doğru sürdüğüm yoldan. Ve sağa doğru park ederken, telefonumu çıkarttım.

Gönderilen: Ateş

"Serkan'ın numarasını istiyorum, şimdi."

Anında cevap gelmişti.

Gönderen: Ateş

"Yalvarırsan, belki."

Gelen mesaj sinirlerimi bozup, parmaklarımın hızına yansımıştı.

Gönderilen: Ateş

"Eğer şimdi numarayı vermezsen evine gelir, bende senin bahçene bir ceset gömerim, ki o seninki olacak."

Sinirlerimi bozmakla kalmayıp, üstüne beni bekletiyordu. Dört dakika sonra yazdı.

Gönderen: Ateş

"Gel."

Gelen mesajla öfkeyle arabayı çalıştırırken, hızımı git gide arttırıyordum.

Bahçesinden içeri girerken, kapının açılmasını beklemeyip arabayı kapıya sürdüm. Kapı yerinden sökülüp birkaç büyük kırık parçasıyla kaportada sürüklenmeye devam ederken durdurdum ve anahtarı çıkartıp indim.

Tam karşımda ayakta durmuş, hayretle bana bakıyordu.

"Normalde insanlar kapalı kapılara hücum etmeyi tercih etmiyor." dedi, gözlerini üstümde gezdirirken.

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin