Merhaba. Hikayeye yapmış olduğum düzenlemeyi görebilmek için, lütfen kütüphanenizden kaldırıp tekrar yükleyin.
İyi okumalar dilerim.
"Ateş ve ben Hakan'ın cenaze törenine gittiğimizde, Serkan'ı orada görmüştük. Ateş onu şoförü olarak işe aldı. Tabii ikizini senin öldürdüğünden haberi yok. Ateş ona Hakan'ın eski bir arkadaşı olduğunu söyledi hatta. Zaten çocuk abisini kayıp zannediyor hâlâ." dedi, Kenan kumral saçlarına düşen Güneş'in ışığının sarıya çaldığı saçlarıyla oynarken.
"Ah, anladım." dedim, ifadesizce. Ateş çoktan ilk adımı atmıştı bile.
"Üzgünüm, Toprak. Senin için kötü bir durum olacak. Sonuçta her gün göreceksin Serkan'ı. Ama dert etme, bir süre sonra alışacağını umuyorum." dedi omzuma şefkatle dokunup.
Başımla onu umursuzca onaylarken telefonu çalınca odadan çıktı.
Aradan geçen birkaç saatin ardından iş çıkışı Sinan Bey'in kaldığı hastaneye uğradım. Lüks ve özel bir hastaneydi. Buraya girmek için hastalanmak isteyebilirdiniz.
Girişte, masa başında bilgisayarla uğraşan sekretere yaklaştım.
"İyi günler, Sinan Özgün hangi odada kalıyor?"
Bir süre bilgisayara baktıktan sonra beni yanıtladı.
"İkinci katta, üç yüz elli üç numaralı oda."
"Teşekkürler."
"Rica ederim."
Kapının önüne gelip iki kez tıkladıktan sonra içerden, "Gel." diye yorgun bir ses yükseldi. Sesi çatallaşmıştı.
İçeri girdiğimde Sinan Bey yatakta iki büklüm yatıyordu.
Bir an 'Acaba gerçekten felç mi kaldı?' diye geçirdim içimden. Ama böyle lüks bir hastanenin doktorları bunu mutlaka engellemiş olmalıydı. Üstelik 48 saat dolmamıştı.
"Geçmiş olsun, Kenan olayı anlattı."
Gözleri tavanda gezinirken beni yanıtladı;
"Sadece bir dolu korkak sürüsü. Ve diyeceğimse sadece şu, bedelini ödeyecekler."
Vaziyetine baktığımda bu pekte mümkün gözükmüyordu.
"Siz iyileşmenize bakın, Kenan ve Ateş çözerler. Ve isterseniz dava işlemlerini başlatabiliriz."
"Her kimse bunu yapan, cezasını ben vereceğim." dedi, tok sesiyle bir anda gözlerini tavandan ayırıp bana en keskin bakışlarını yollarken.
"Şüphelendiğiniz biri var mı?"
Biraz düşündü, ardından sıkıntıyla nefes verdi.
"Olcay."
"Anlayamadım?" dedim, şaşkınlığımı gizleyemeyerek.
"Olcay Özgün, kardeşim. Ateş'in babası."
Bir an yutkunamadım, işler git gide karmaşık bir hal alıyordu.
"Neden böyle bir şey yapsınki? Aranızda bir husumet var mı bilmiyorum ama, olsa bile o sizin kardeşiniz Sinan Bey. Lütfen yanılgılarınıza göre hareket etmeyin." dedim. Hakan'dan sonra, daha fazla suçsuz insanın benim yüzümden zarar görmesinden olabildiğince kaçınmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal İpliği
Mister / ThrillerUğrunda hayallerimden dahi vazgeçtiğim o intikam hırsı. Diplerde barınan kinim ve gözlerime yansıyan kıvılcım. Benim adım Toprak. Topraktan yaratılmıştır insan. Ve ölüme kucak açtığında; yine özüne, toprağına döner. Ama senin bir mezarın bile olmaya...