Bölüm 20

33 7 5
                                    

Merhaba, gecikmeli bir bölüm olduğunu farkındayım, bunun için kusura bakmayın.

Hikaye adım adım finale doğru ilerliyor ve bundan sonra daha kısa sürelerle bölüm yayınlamaya çalışacağım.

Oy ve yorumlarınız, gerçekten mutlu eder. Ve sorularınız varsa, bu satırda sorabilirsiniz. Herkese iyi okumalar dilerim.

Halamın söylediğine göre, insanı insan yapan şey iskeleti, eti ve kalbi değil, aklıymış. Çünkü akıl olmadan bunlar hiçbir şey ifade etmezmiş.

Annem kalbine çok sadık bir kadındı. Onu insan yapan şeyin kalbi olduğuna inanırdı. Annem, insanı yaşatan şeyin fiziken ve ruhen kalbi olduğunu, halamsa hep düşüncelerin olduğunu söylerdi. "Düşünceden sıyrılmış kişi, bir hayvandan farksız. Mantığına uy. Kalbini sadece aklına söz geçirmek için kullan." derdi halam.

Halamı dinledim. Çünkü aklım bana delirmediğim sürece ihanet etmezdi ama kalbim hayatım boyunca bana zarar vermekten yana, başka bir şey yapmadı.

Kalbimin en büyük düşmanım olduğunu cenazelerde anladım. Bazen de insanların dudaklarının arasından çıkan cümlelerden.

Kenan'a karşı, Ateş'in tehdidiyle aldığım tavrı sorgulamam üç günümü aldı. Ona mantığımı mı, yoksa kalbimi dinleyerek mi öyle davrandığımı düşündüm.

Bir sonuca varamadım.

Çünkü doğru ve gerçek farklı kavramlardır. Doğrular insandan insana düşüncelerin farklılığıyla değişebilir. Size doğru gelen, başkasına yanlış gelebilir.

Ama gerçek tektir ve nettir. Onu ötekileştiremezsiniz. Ona yanlış diyemezsiniz ve değiştiremezsiniz.

Kenan'a ulaşmam için, önce Ateş'in engelini aşmam gerekiyordu.

Yollardaki kamera kayıtlarını silemezdim. Bahçedeki topraktan da orada cesetlerin olduğunun anlaşılması alınan bir örnekle sabitleşirdi ve ikimizden biri ya da ikimiz de mahkum edilebilirdik, ki bunu istemezdim.

Ancak Ateş şimdilik sadece Kenanla tehdit etmiş olsada, devamı gelirdi.

Birine yalnızca bir kez boyun eğmeniz ömrünüzü esarete sürükleyebilirdi, ki ben eğmiştim. Sadece bunun için bile, Ateş'i durdurmam gerekirdi.

Aklımda en fazla neler yapabileceğimi sorguladım. Ama Ateş hakkında kayda değer bir şey bilmemem beni kısıtlıyordu. En iyi ihtimalle onu izleyip bir şeyler öğrenebilirdim ama bunun da işime pek yarayacağını düşünmüyordum. Yine de, başka bir alternatifim yoktu.
Oturduğum yataktan kalkarak, dolaptan altın sarısı tabancamı çantama koydum.

İlk kez birini takip edecek olmam, başlayacağım noktayı, Ateş'in şu an bulunduğu yere gitmek olarak belirliyordu. Ki şu an, ya şirkette, ya da evinde olabilirdi. Masadan arabanın anahtarını alıp garajdaki arabaya yürüdüm. Anahtarı çevirirken saate baktım, 9.50'ydi.

Bu şirkette olması gereken bir saatti ama gitmemiş, ya da en azından henüz gitmemiş olabilirdi.
Önce daha yakın olan yere, yani evine gitmeye karar verdim, zamanı verimli kullanıp en kısa sürede tüm adımlarını izlemek daha mantıklıydı.

Arabayı sürerken, evine biraz yakın ama görünmeyecek bir yere park ettim. Şimdi evinde  olmadığını anlamak için bahçesini görmem gerekiyordu, arabası oradaysa bu evde demekti. Ateşle karşılaşmamak için olabildiğince onun kullanmayacağı, şirkete kestirme olmayan sokaklardan geçerek yolu uzattım. Villaya bir sokak ötede durdum, beni görebilirdi ve bu bir açıklama gerektirirdi. Eğer açıklamazsam, takip edildiğini anlayıp temkinli davranırdı ve zamanımın yok olmasından başka bir sonuç elde edemezdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 23, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin