Bölüm 17

74 22 40
                                    

Medyada Ateş var.

Oy / yorumda bulunursanız, mutlu edersiniz.

İyi okumalar dilerim.

"Sanırım bir şeyler için geç kaldım. Görecek olan çoktan görmüş gibi." dedi, Metin Bey.

Muhtemelen bahçeyi kazan ve toprağın altında ne olduğunu ilk gören Kenan'ı ya da gelen mesajı okuyan beni kast ediyordu.

Aklımdaki fikir hemen Kenan'ı arayıp neler olduğunu öğrenmekse de, mantıklı olanın evde kalıp, bilgiyi kaynağından, Metin'den öğrenmek olduğunu biliyordum. Zira bir şeyler bildiği açıktı, bunu hali ve seçtiği kelimeleriyle belli etmekten de kaçınmıyordu.

Tam konuşacakken, pencereden hafifçe içeriye sızan Ay ışığının birazdan kaybolup, yerini Güneş'in alacağı aklıma gelince, konuşmam gereken en son ortamın ev olduğunu idrak edebildim. Çünkü hemen yan odamda halam vardı ve uyanırsa karşılaşacağı manzaranın onda yaratacağı etki ortadaydı. Ayağa kalkıp elimi yukarı aşağı sallayarak Metin'e kalkmasını işaret ettim.

"Dışarı çık, birazdan geleceğim."

Ayağa kalkarken sessizce konuştu, halamın uyanmasını o da istemiyor gibiydi.

"Oysa öğreneceğini zaten öğrenmiş gibiydin telefonuna bakarken."

Kısa keserek, "Dışarı çık, geleceğim." dedim. Uzatmak vakit kaybı ve aynı zamanda sinir sistemimin devrelerinin oynamasında değerli bir etkendi.

Dudaklarını birbirine bastırıp, sağ kaşı hafif kalkık bir şekilde başını kısaca aşağı yukarı salladı, odadan çıkarken.

Peşinden bende çıkarak odama yöneldim ve dolabımdan direkt bir pantolon ile ince montu üstüme geçirerek dışarı çıktım.

Sokağın hemen sonundaki beyaz bir arabaya yaslanmış, yere bakan gözleri, ona doğru hızlı adımlarla gelen bana yönelmişti.

Sokak lambalarının geceye loş ışığı yansıttığı caddede karşısına geçip ona dik dik baktım, içim ifadesizken. Dıştan yüzüm gergin olsada, hiçbir şey bilmemek, hatta tahmin bile yürütememek ruhumu ifadesiz kılıyordu. Zira hislerim, öğreneceklerime göre şekillenmeliydi. Hiçbir şey bilmezken sinirlenmek, korkmak ya da endişelenmek manasızdı.

"Bana anlatmalısın, çünkü ben cümlesini tamamlamayanlardan hazzetmiyorum. Hazzetmediğim insanlar içinse içimde bir kin doğuyor ve asla rahat durmuyor, anlıyor musun?" dedim.

"Her şeyini kaybetmiş bir adam için, kin ve nefret değersiz elementler."

"Hâlâ kalbiniz atıyor."

"Fiziksel olarak." dedi ve ekledi,

"Yine de sana her şeyi anlatacağım. Zaten buraya seni haberdar etmek için geldim. Esasen gizli kalacaktı ama neden anlatmaya karar verdiğimi dinleyince anlayacaksın."

"Seni dinliyorum." dedim.

Yaslanmış olduğu arabadan sıyrılarak bir adım öne geldi. Yüzünde düşmanca bir tavır yoktu ama buna, onu dinledikten sonra karar verebilirdim.

"3 ağustos akşamı, Olcay karısı Funda Peyker'i iki el ateş ederek öldürdü. Ateş, o sırada yurt dışında tatildeydi. Funda'yı öldürmesinin sebebiyse; kendisini, abisi Sinanla aldattığını öğrenmesiydi. Ama Funda aldatmadı. Sinan onunla zorla birlikte oldu, hatta bu birliktelik beraberinde Ateş'i getirdi. Kimliğimi gizli tutarak; gerçeği, yani Funda'nın aldatmadığını Olcay'ın öğrenmesini sağladım. Ama Olcay abisi karşısında güçsüz olduğunu biliyordu. Onu öldürmeyi sadece o bayram günü denemedi, öncesi de vardı. Bir gün Sinan'ı arabasındayken kurşunlatmayı denedi ama Sinan yara bile almadı. Sinan tam bunu yapanı arayacakken, Olcay yem olarak tamamen masum bir insanı öne sürdü, Sanem Aycı'yı. Sanem'in oğlunu Sinan öldürtmüştü, bu yüzden birkaç sahte ispatla Sinan potansiyel düşmanı olarak Sanem'i görmesi ve Olcay'a inanması doğaldı.Tıpkı senin, Hakan'ı kurban etmen gibi. Oysa Sanem'de Hakan gibi suçsuzdu, bir kez bile intikam almayı denememişti. Olcaysa, Sanem'in kendini aklatmasına izin vermeden onu bizim daha önce Sinan'ın üstüne kullandığımız felç bırakıcı iğnelerle felç bıraktı. Hatta bende ilk Sinan'a karşı planımızda, Olcay'ın o iğnelerinden ilham aldım.

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin