Bölüm 3

594 186 133
                                    

İyi okumalar, asilzadeler.

Babamın arkadaşı Metin Sarıca, karşımda duruyordu.

Kendisi Türkiye'nin inşaat sektöründe çığır açmış Sarıca Holding'in kurucusu olan, sayılı zenginlerdendi.

Lakin kısa süre önce iflas etmiş ve bu şaşalı yaşam sona ermişti.

Bana sarkık bir gülümsemesini sundu, ardından karşıma oturdu.

"Merhaba Toprak, seni bu halde göreceğim aklımın ucundan geçmezdi." dedi. Onun sesi, gerçekten pürüzsüzdü.

"Birkaç yıl önce gördüğümde, sizde oldukça masum duruyordunuz." dedim. Hâlâ şaşkındım, ancak yine de belli etmiyordum.

"Zaman çok sinsi. Öyle ki senin masumiyetine bile gölge vurmayı başarmış." dedi.

"Neden bahsettiğinizi anlamıyorum, gönderdiğiniz zarftada asılsız şeylerden bahsetmişsiniz. Benim  Sinan Özgün ile hiçbir husumetim yok. Bu tamamen sizin kuruntunuz." dedim.

Zira, önce emin olmalıydım. O ne kadar zekiydi? Belki de hiçbir şey bilmiyor, sadece şüpheleniyor ve bir kanıt bulup beni ifşalamak istiyordu.

İfşa olmamak adına cinayet bile işlemiş olan bense, durumu riske atmamakta da oldukça kararlıydım. Hakan boşuna ölmüş olmamalıydı.

Oysa Metin Bey'de iddiasında kararlıydı. Söze girdi;

"Bende bir şey söyleyeyim mi? Yalan söylerken gözlerini kaçıranlar vardır. Birde inadına gözlerini kenetleyenler. Sen ikincisisin." dedi.

"Ya bunlardan birini yaptığı halde doğruyu söyleyenlerde varsa? Bu ihtimali yok sayamayız öyle değil mi?"

"Evet, onlar benim deyimimle üçüncü grup. Ama yine de bu senin ikinciden olduğunu değiştirmiyor."

İstemsizce başımı denize çevirdim ve tam ağzımı açıp savunmaya geçecekken beni on iki kelime, yetmiş sekiz harf ve mızrak gibi önce kalbimi, sonra aklımı delmeyi başaran bakışlarıyla teslim etmeyi başardı;

"Ve hiç kimse evlenmek üzere olduğu insanı kurşunlayarak öldüren adamın avukatlığını yap-maz."

"Amacınız ne? Neyin peşindesiniz?"

Bu adamda zeka vardı ve bu nadir bulunan bir varlıktı. İşime yarayabilen başka şeyleri de olduğuna inanmaya başlamıştım.

"Bir planım var. Senin bana yardımınla Sinan'ı mahvedecek bir plan. Öyle öldürmek değil, ölümden de beter."

Kendinden bu kadar emin konuşması, her ne kadar inkar edersem edeyim Sinan Özgün'e olan düşmanlığımı örtbas edemeyeceğimi anlamamı artık tamamen sağlamıştı. Üstelik Cenk'i de biliyordu.

Zaten en son başka çarem olmadığını anlayıp Sinan'ı öldürmeyi, daha doğrusu öldürtmeyi denemiştim. Ve sonuç matematik kavramının etkisiz elamanıydı sadece. Bu başarısızlığımda beni istemsizce ölümden daha beter derken neyi kast ettiğini merak etmeye itti.

Sevdiklerine mi zarar verecekti?

İflasa sürükleyerek onu beş parasız savunmasız halde bırakarak, daha fazlası için harekete geçmeye olanak mı sağlayacaktı?

En fazla ne yapabilirdiki?

"Nedir bu plan?" dedim tıslayarak. Aynı zamanda elimle şakağımı ovuşturmaya başlamıştım.

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin