Komiser, Sinan Beyi birkaç saniye süzdükten sonra sert ve tok sesiyle sordu.
"Ne yani, annesini ve babasını öldüren bir adamı mı suçlu gösteriyorsunuz? Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?"
"Bana olan düşmanlığına dayanarak söylüyorum."
"Bu ne saçma bir ithamdır? Size düşman, annesiyle babasını öldürüp suçu size atmak için sizin arazinize mi gömdü cesetleri? Mantık bunun neresinde!"
"Hayır, bana düşman diye gidip öldürmedi. Tek sebep bu değil. Ben o öldürdü demiyorum, sadece onun gömdüğünü ya da gömenlere yardım ettiğini düşünüyorum."
"Cesetler bir şekilde Ateş Özgün'ün eline geçti yani? Türk polisi bulamadı, Ateş buldu?"
"Araştırırsanız haklılık payımın olduğunu göreceksiniz. En azından suçlu Ateş değilse bile, benden uzaklaşıp biraz başka şüphelilerede yoğunlaşırsanız, suçluyu bulacaksınız."
Komiser bıkkın nefesini üfledi. "Bize ne yapacağımızı öğretmeyi kes Sinan Bey! Ve bu savcı karşısına çıkmanızı engellemeyecek, bugün nezarethanede konuğumuz olarak ağırlanacaksınız!"
"Pekala, ben yinede suçluyu bulacağınıza inanıyorum."
Komiser ayağa kalkıp kelepçeleri Sinan Beyin eline geçirdikten sonra, imalı ve bizim duyabileceğimiz şekilde mırıldandı.
"Hoş, çokta uzağımda olduğunu sanmıyorum."
+++
Odamın koyu gri duvarlarını aydınlatan loş ışık eşliğinde sıcak kahvemi yudumlarken telefonum çaldı. Arayan kısmına baktığımda, rehberimde kayıtlı olmayan Metin Beyin numarasını gördüm. Ne olur ne olmaz diye numarasını rehberimden silmiştim.
"Efendim?" dedim.
"Ne oldu?"
"Beklediğim gibi, yarın sabah savcı ile görüşecek."
"Paçasını kurtarmak zorunda değiliz, sadece ona sadıkmış gibi davranıp mahkemede suçlu gösterirsen müebbet cezasına çarptırılır."
"Düşüncelerim sizin için neden bu kadar büyük önem arz ediyor Metin Bey?"
"Çünkü bu kez ipin ucu senin elinde. İster atarsın, ister bağlarsın."
"Sadece bir hayal ipliği."
"Evet, şimdilik."
"Benim kararım belli; onu dört duvar arasında değil, cennetin içinde hapsetmek istiyorum."
"Hapse girmezse sadece ününü kaybetmesiyle kalacak, bu geri kazanılabilir. Ama özgürlük Toprak, bunun telafisi yoktur, çünkü yılları geri alamazsın."
"Ya hapse girmezse? Deliller yetersiz Metin Bey. Mahkeme cesetleri başkasının oraya koyduğuna imkansız gözüyle bakmayacak. İşte o zaman biz kaybederiz ve o hem ününü, hemde özgürlüğünü geri alır. Ve oklarını bize çevirir."
"Delillerin yetersiz olduğuna bu kadar emin olma."
"Sadece iki ceset Sinan Özgün'ün arazisinde bulundu, elde başka bir şey yok." dedim.
"Ah, evet." dedi, ve ekledi;
"Birde Olcay Özgün'ün vurulduğu anın kamera kaydı dışında tabii."
Bir an afalladım, bunu tahmin etmemiştim. Aklımdan geçirmemiştim. Oysa konuşmasına devam etti.
"İpin ucu sende, ister at, ister bağla. Eğer hapse girmesini istiyorsan ağırlaştırılmış müebbetle girecek ve içerdede ona pek iyi davranılmaması için elimizden geleni ardına koymayacağız. Ama yok, içeri girmesin diyorsanda girmez. Ama bu kez seninle ittifakımız bozulur, çünkü burada fikir ayrılığına düşüyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal İpliği
Mystery / ThrillerUğrunda hayallerimden dahi vazgeçtiğim o intikam hırsı. Diplerde barınan kinim ve gözlerime yansıyan kıvılcım. Benim adım Toprak. Topraktan yaratılmıştır insan. Ve ölüme kucak açtığında; yine özüne, toprağına döner. Ama senin bir mezarın bile olmaya...