Bölüm 10

192 61 17
                                    

Oy / yorum yaparsanız, mutlu edersiniz.

İyi okumalar dilerim.

Geriye attığım bir adımla ondan uzaklaşarak sordum;

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Benden mi korkuyorsun, Toprak?"

"Senden korkmuyorum, kimseden korkum yok."

"O halde uzaklaşmayı kes."

"Bana ne demeye çalıştığını açıkla, ne ima ediyorsun?"

Ayağa kalkıp bana yaklaştı, korktuğumu belli etmemek için bir geri adım daha atmadım.

Elindeki defteri havada salladı sesini yükseltirken. Bağırırken alnına birkaç tel saçı düştü. "Bunu neden yazdın Toprak, bu cümleler neyi anlatıyor?"

Onu ilk kez böyle görüyordum.

"O defter benim değil." dedim, aklıma gelen ilk yalanla. Bir an için afallayıp duraksarken yüzü gevşedi.

"Kimin o zaman?" Elindeki defter yavaşça kayarak yere düştü.

"O yazının bana ait olmadığını sende çok iyi biliyorsun. Defteri Ateş'in arabasında buldum. Sanırım ya Ateş ya da Serkan intikam almaya çalışıyor."

"Bu çok anlamsız. 'Benim adım Toprak' yazıyor defterde!" diye bağırdı tekrar, aklına cümleler düşünce.

"Bilmiyorum! Mecazi anlamda kullanmıştır cümleyi! Başka neden öyle yazabilirki? Ölüme yakınım ya da ölüme götürecek olan benim falan demek istiyor herhalde."

"Ne zaman buldun?" diye sordu.

"Yen sayılır. Ama bahsedemedim, araya baban ve amcanın olayları girdi."

"Sana inanmalı mıyım Toprak?"

"Kim intikam almak istediği biri için o vurulacakken önüne geçer? Onu korur? Kendisinin vurulması pahasına." dedim, ona boynumdan vurulduğum zamanı hatırlatarak.

"Sana inanacağım Toprak. En başta inanmak istediğim için, sonra söylediklerin mantıklı geldiği için."

"Çünkü söylediklerim gerçek."

Bana kısaca baktı.

Ve Kenan elinde defterimle, ardında zeminde yankılanan tok adım seslerini beraberinde götürerek beni yalnız bıraktı. Ben de kendimi Ay ışığının aydınlattığı gecenin kucağında, anlamsız sayıklamalar ve kabusumun habercisi uykunun yoluna adadım.

+++

"Seni gördüm, kaçma." dedim mezarlığa benzettiğim karanlık ve sisli gecenin koynunda, ağaçların ardında elinde kırmızı bir şişeyle geçen adama bakarak.

"Burada olduğunu biliyorum. Bana kırmızı şişeyi ver, o benim zehrim. İçinde kan damlalarım ve geçmişimden arta kalan göz yaşlarım saklı. O şişeyi bana ver, o bana ait!" dedim, içimde hapsettiğim göz yaşlarımın intikamı olan öfkemle. O şişeyi istemsiz bir şekilde yana yakıla istiyordum, nedenini bilmiyordum.

Ateş'in bağırmasıyla bakışlarımı ona doğrulttum ve haykırarak kıvrandığını gördüm.

"Lanet olsun, geri ver. Geri ver onu bana, onlar benim kalıntılarım, içinde boğulduğum bataklığın çamuru. O şişe benim, bana ver!" dedi Ateş, kininin savurduğu, kıvılcımın kor aldığı adının anlamıyla.

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin