Bölüm 16

55 27 23
                                    

Merhaba, bölümü geciktirdiğim için üzgünüm. Geciktiğini iki gün önce fark ettim ve hemen yeni bölümü yazdım. Bundan sonra haftada bir yüklemeye özen göstereceğim.

Yorumlarınızı bekliyorum, ek olarak oy verirseniz de sevinirim, teşekkürler ve iyi okumalar.

Zihnime hiç uğramamış bir şey gerçekleşmişti.

Beni bahçeme gömdüğü bir cesetle yalnız bırakıp, kahkaha esintileri ardında kulağımı doldurup zihnime akarken, Ateş gitmişti. Gözlerim yerde, ayak uçlarımın dibinde duran, üstüne biraz köksüz ot serpiştirilmiş toprak çıkıntısındaydı. Belki de söyledikleri yalandı, sadece bir kurmaca.

Fakat bir yandan yapmamış olmasına şüphe yoktu, zira zor bir şey değildi. Kapıdaki güvenlik görevlileri birer süsten ibaretti, içi taş dolu biblolar gibi. Halamın görmesinden de korkmazdı, cesedin katili bendim ve onun görmesi sadece benim zararımaydı.

Ancak gerçeği anlamanın tek yolu, kazmaktı.

Eğer ceset buradaysa; hukuki açıdan bir tehdit, kalbim açısından saplantılı bir teklif vaat ediyordu. Ki bu, derin bir ikilemdi.

Bir an kehribar rengi viskiyi aradı dudaklarım. En çokta damarlarım aradı yoğun alkolü, içinde gezintiye çıkmasını istedi. Birkaç saatlik beden ve zihin uyuşması.

Eğer gerçekten varsa, derhal çıkarılması gereken bir ölü yatıyordu üstüne basmamaya çalıştığım ayak uçlarımın dibinde.

Ancak Güneş kötülüğü tasvip etmez, ele verirdi.

Karanlıksa, yardım ederdi. Bu yüzden, gece halledilmeliydi. Buna cesaretimin yeterli gelip gelmeyeceğiyse bilinmezlik adı altında taht kurmuştu. Ancak yapamazsam Ateş'in elinde ömrü boyunca bir koz, benim kalbimdeyse daha büyük bir sızıntı barınacaktı. Bu ikilemden hangisinin varlığı beni daha rahatsız etti bilmem ama kararlılık karanlıkla iliklerime daha da işledi.

Geceyi beklemeye başladım içeri girip, odama çıkarken. Bilinmezlik bana ne getirir bilmiyordum ama belki yapabilirdim.

Zaten hayatım da belkiler ve galibalar uçurumunda bir sıyrıktı.

Sessize alınmış telefonum titredi cebimde, Metin Bey arıyordu. Reddettim.

Birazdan Kenan gelecekti. Bilmeli miydi?

Öğrenirse yardımcı olabilirdi. İfşa edemezdi, o gün yanımda o da vardı. Bunu ispatlayamasam bile, Sinan Özgün'ün suçlarına yataklık ettiğini ispatlamak basitti. Koza karşı koz, kurtarıcıydı.

Ancak zaten ifşa etmez gibi görünüyordu.

Çalan kapı zili, ardından adım sesleri ve kapımın tıklatılma sesi.

Gerçekten öğrenmeli miydi? Ona mı güveniyordum, yoksa beni ifşa edecek olursa, elimde ona karşı koza mı?

Zihnim benden bağımsız, özgürlüğünü ilan etmiş, birkaç bağımsız düşüncelerini iç sesime iletip büyük bir gürültü seansı gerçekleştirmişti.

Zihin gürültüsü ve beyin uyuşmasına en iyi ya bir kurşun ya da birkaç yüz damla alkol iyi gelirdi, ki bu durum olanakları arasında alkol daha iyi bir seçenekti.

Kapı iki kez daha tıklanıp, içeride olup olmadığımı kontrol eden bir ses yükseldi;

"Uyuyor musun?" dedi, Kenan.

Hayal İpliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin