"Eğer su kirli olsaydı belki belli olmaz ve ona karışırdı."
Aklımda bu cümle dolaşıyordu. Sanki, beynimin tüm odacıklarını ziyaret ediyordu. Kafamı biraz ona doğru çevirip anlamsızca baktım. Bugün biraz daha yorgun gözüküyordu. Tüm gece uymamış gibi bir hali vardı. Rengarenk saçlarını sol tarafında örmüştü. Biraz daha bitkindi. Kafasıyla ritim tutuyor, gözlerini kapatmış elini diğer elinin üzerine koymuştu. O gökyüzüne benzemiyordu. Büyülü prenseslere, kraliçeleri andırmıyordu. Hatta o, denizlerin yahut okyanusların bin kat altında yaşayan deniz kızlarına hiç benzemiyordu...
"Anlamadım." dedim aniden. Sorduğum soru ile irkildi ve kafasını sağa sola salladı.
"Neyi?" diye sordu.
"Biraz önce dediklerini."
"Anlamayacak ne var ki?" dediğinde hala ona bakıyordum. Ben susunca kendi konuştu tekrar.
" Kolayı suya döktün. Belli oluyormuş ve karışıyormuş. Belki su kirli olsaydı, yani su , onun renginde olsaydı belki kola belli olmazdı. Ve onunla birlikte ileriye doğru akardı." dedi kahkaha atarak. Durdu birden, kaşları çatıldı.
''Anlamayacak bir şey yok.'' dedi. Yüzü eskin, durgun ve yorgun haline döndü.
"Hastalığımla ne ilgisi var?"
"Zamanı gelince anlarsın. Belki de ben anlatırım. Ha? Ne dersin?" dedi tekrar kahkaha atarak.
"Dün gece uyumadın mı?" dedim konuyu değiştirmek istercesine.
Ruj sürmediği dudaklarını büzdü.
"Evet" dedi bir an bile düşünmeden.
Sorunları olan bir kız için bu normaldi. Ama yine de merak ediyordum. Onun neye üzüldüğünü ya da neyi kafasına taktığını.
"Neden?"
"Çünkü kırıldım saç uçlarıma kadar." dedi Cahit Zarifoğlu'ndan alıntı yaparak.
"Görmemek zor." diye bağırdı.
Şaşkınlık ve korkuyla ona bakıyordum. Korkumun nedeni sinirlenip kendine zarar verme düşüncesi idi. Onu durduramayacak kadar ileriye gitmesinden korkuyordum.
Sonra fısıltıyla konuştu.
''Ama yaşamak daha zor.''
"Birini görememek, gözlerini onun gözlerine odaklayamamak, anneni, babanı, aileni tanıyamamak... Bunlar cidden zor şeyler. Sevememek... Dünyanın en mükemmel fiilini gerçekleştirememek, cidden zor.'' dedi ve kafasını eğdi.
"Neden kimseyi sevmiyorsun?"
"Görmeden nasıl sevebilirim ki?"
''Kalbin ile onun kalbi arasında bir bağ oluşur. Ve bu bağ gün geçtikçe güçlenir. Kalbin onun kalbini görür, beğenir.'' dedim gülerek.
"Hiç sevdin mi?" dedi boğazını temizleyip.
"Çok kez. Yoksa sen beni kimseyi sevmeyen ama ilk gördüğü masum mavi göze aşık olan erkeklerden mi sandın?"
Yine sessizliğe büründü.
Yine kendi kabuğuna çekilmeye hazırlanır gibiydi.
"Belki de seni tanımalıyımdır?"
Dediği ile gülümsedim. Ve böylece, onu kurtarmak için zamanım başlamıştı. Sadece iki ay. Belki de daha kısa.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kadeh Ömür
Teen FictionSadece iki ay ömrünüz kalsa ne yapardınız? Kendi kabuğunuza mı çekilirdiniz yoksa oturup ölümü mü beklerdiniz? O tüm ezberleri bozdu. İş ilanlarından en güzelini ve en özelini seçti. Hayatın kendine biçtiği bu kısa süreyi gözleri görmeyen bir kı...