BÖLÜM-24-"Sen En Güzel Şiirimsin. "

101 8 4
                                    

Gece kuşlarının gösterisinin bittiği, ömrü dolan kelebeklerin ağaç diplerine düştüğü bir sabaha gözlerini açtı oğlan. Bu gece kabuslar yanına uğramamış, yatağında belki de son kez rahatça uyumuştu. Gözleri yavaş yavaş aydınlığa alışırken saçlarını düzeltti. Yattığı yerden kafasını kaldırıp pencereden dışarıya baktığında güneşin daha yeni doğmuş olduğunu fark etti. Farklı bir hüzün vardı gözlerinde. O da biliyordu bugün sondu. Bugün sevdiğine veda edecek, yarın ise en kadim dostuna Hoşçakal, diyecekti. İşleri yapma sırası veya süresi onun için önemsizdi. Nasıl olsa düşündüklerini eninde sonunda gerçekleştirecek ve gidecekti buradan. Üzerinde olan ince çarşafı yere atıp pencerenin önüne yürüdü. Aşağıda az bile olsa arabaların geçtiğini gördü.

"İnsanlar korkutucu. " diye fısıldadı. Ellerini pencerenin kulpuna koydu, bedenini duvara yasladı. Cam hala kırıktı. Bedeninin hüzünle titrediği gecede makasın camı delip geçtiği günü hatırlayınca ister istemez ellerini oraya götürdü. Vücudunda olan hastalığın tüm beynine yayıldığını hissediyordu. Hastalık bir virüs gibi her yerine dağılıyor, acı çektiriyordu oğlana. Hastalığa bulanmış bedeni günden güne adım atıyordu sonsuzluğa. Başı çatlama derecesine gelmişti. Ama artık onun için bir önemi yoktu. Bir süre daha izledi aydınlamaya yavaş yavaş devam eden kendi gibi çilekeş olan sokağını. Zaman geçtikçe insanlar yollara dökülmeye başlamıştı. Bir süreliğine Atakan insanların telaşına katılmaktan korktu. Dakikalar sonra ise üzerine kendini sıkan dar iş kıyafetleri giyip, işin yolunu tutmayacağı için hayata sonsuz kere teşekkür etti. Sürülerin içine gitmektense kellesini kesebilirdi.

Elini saçlarının arasına daldırıp, gözlerini kapadı. Bu işin sonunu düşündü.

''Sanırım vazgeçmeliyim.'' diye fısıldadı oğlan. Vazgeçme düşüncesi tüm ruhunda yankılandığında kendine kızdı. Gözleri aralandı. O artık söz vermişti. Kendi kafasında kurmuştu her şeyi detaylıca. Kendine verilen süreden daha erken teslim edecekti ruhunu ölüme, bedenini ise herkesin çekinerek baktığı kara toprağa...

Bu planları ve düşüncelerini kısa süreliğine unutup banyoya yöneldi. Duş aldı. Üzerini giydi, mutfağa doğru yürümeye başladı. Arkadaşını masada otururken görünce gülümseyip sandalye çekti. Ateş kendinden önce davranıp kahvaltıyı hazırlamıştı. Elleriyle başını sarmış, öylece masaya bakıyordu. Gözlerinde uzaktan fark edilmeyen bir hüzün vardı. Atakan ellerini masaya koydu ve "İyi misin? " dedi.

Arkadaşının kafası ellerinden kurtulup ona döndü. Kaşları çatıldı. İfadesizce baktı bir süre. Gözlerini masaya çevirip hafifçe güldü Ateş.

Gece eve geç gelen arkadaşının bu hüznünü, parasını alamamasına ya da kumarda kaybetmesine borçlandı.

"Değilim. " dedi Ateş. Ve ekledi. "Ölüm en yakınımın peşindeyken iyi değilim. "

Söylediği cümleler oğlanın kalbine bir mızrak gibi saplandı. Sanki o anda kalbini birisi hızla kırbaçlıyordu. Yutkundu, Atakan. Kendine kızdı biraz önce yürüttüğü saçma tahminleri için. Elini masadan çekip saçlarına götürdü. Ne diyeceğini bilemeyerek arkadaşına baktı. Saçlarında olan eli yanaklarından usulca aşağı süzüldü.

Gerçeklik yüzüne sert bir rüzgar edasıyla çarptığında "O hepimizin peşinde. " diyebildi sadece.

Ateş'in kızarmış gözlerine, dağılmış saçlarına ve gözlerinin yanında onu tanıdığından beri orada olan üç noktaya baktı. Onun değiştiğini düşündü. Eski kötü alışkanlıklarını değiştirdiğini, daha iyi birisi olduğunu düşündü. Ona binlerce şey söylemek geliyordu içinden. Ama sustu. İçinde yanan cümleleri köstekli saatin kumunda eritti. Ardından hızla kalkarak koşar adım dışarı çıktı. Onu bu halde görmek işlerini zorlaştırıyordu. Kalbine büyük bir yumru olmuştu. Asla gitmeyecek gibi hissediyordu oğlan bu ağırlığın...

Bir Kadeh ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin