FİNAL 1.2

86 5 2
                                    

Odasına girdi. Her ihtimale karşı kapıyı kilitledi. Bilgisayarını çıkardı. Bilet aldı. Çantasının altından ufak valizi çıkardı. Kilidi açarken birden durdu.

Gözlerini yumdu.

Bilgisayarın hoparlöründen çıkan, tüm odayı titreten o ses ''Bir insan ömrünü neye vermeli?'' dediğinde gülümsedi oğlan.

Gözlerini açtı.

''Yaşamaya.''

Gülmeye başladı. Sonrasında ise valizin kapağını açtı. Hızlı olmaya çalışıyordu. Bir buçuk saat sonra uçacak, istediği yere varacaktı. 

Yeni doğmakta olan güneş tüm ışınlarını oğlanın odasına gönderiyordu. Tek dileği, gitmeden biraz olsun oğlanın yüreğini ısıtmaktı. Ama bilmiyordu ki güneş, oğlan zaten cayır cayır yanıyordu. Acısından yanıyordu,aşkından yanıyordu... Bu koru söndürmek için her suya doğru koştuğunda ayağı takılıyor, düşüyordu. Koşamıyor, yürüyemiyordu. Tek yaptığı öylece durup, kendi ateşinde yanmaktı.

Bavulda duran parayı, yatağın altında ki çantaya döktü. İhtiyacı kadar almayı düşündü. Nasıl olsa, harcayamayacağı paralar öylece kalacaktı orada. Ölü bedeninin yanında...

Bavulu tekrar kapatırken, vazgeçti. Dolabından ufak bir kağıt çıkardı ve üzerine 'Umarım doğru zamanda bulmuşsundur parayı. Belki bir gün lazım olur diye,biriktirmiştim. Sevgilerle. A.' yazdı. Arkadaşının parayı iyi bir zamanda kullanmasını dileyerek yatağın altına itti. 

Yarışa giren bir tavşan kadar hızlı davranarak ayağa kalktı. etrafına bakındı. Bilgisayardan gelen sesin değiştiğini fark etti. Şarkının çoktan bitmiş olduğunu gördü. Yine de gidip geri almadı. Buna zamanı yoktu. Duşa girdi. Üzerini değiştirdi. Güzel parfümlerini bir poşete koyup, çantasına koydu. Kıyafetlerini çıkardı. Yıllardır kullanmadığı büyük valize koydu. Yardımı olanlara vermeliydi. Zaten şu kısacık hayatında yaptığı en iyi şeylerden biri buydu. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım yetiştirmek.

Bu sırada güneş artık daha da belirgin olmaya başlıyordu. İnsanların sesi doluyordu odaya. Arabalar hızla sokakta akıyor, insanların gürültüsünü bastırıyordu. Bir çocuk bağırıyordu, diğerine. Bir anne ağlayarak bebek arabasını itiyordu.  Uyuşturucu bağımlıları sokağın başında dikilmiş, gelen geçene bakıyordu. Ama oğlan bunları göremeyecek kadar yoğundu. Kendi işlerine dalmıştı. Odasına giren hiçbir sesi algılayamıyordu beyni. Sadece zihninde bir saat canlanıyordu. Geri sayım yapan, üzerinde kendi resmi olan bir saat... Güzel bir saatti bu. Rengi farklıydı mesela. Özel bir kuma gömülüydü. Ve gece olduğunda duracaktı bu saat. Son saniyelerinde acıyla ötecek,inleyecek, bağıracaktı. Ölüm pençesini geçirirken saate, o sadece derin nefesler alacaktı. Ufak kollarını toprağa batıracak, ölmemek için dua etmeye devam edecekti. Derin nefesleri kaybolurken, ölüm büyük bir zevkle ellerini çırpacaktı.

Atakan her gece neler yaptığını yazdığı defteri de attı çantasına. Sonrasında ise masasının başına oturdu. Elinde ki fotoğraf makinesine baktı. Eski türden bir makineydi bu. Çekilen fotoğrafı anında aşağı doğru gönderen tiplerden...  

Saçlarını gülerek düzeltti. Güzel görünmek istiyordu. Merceği kendine doğru döndürüp, gülerken bir fotoğraf çekti. Sonra ifadesiz dururken, somurturken, gözleri kapalı gülerken, dilini çıkarıp gözlerini kocaman açarken... Tüm fotoğrafları elinde sallıyor, masasına diziyordu. Yeteri kadar çektiğini düşündüğünde, masanın çekmecesinden bir fotoğraf albüm çıkardı. Yavaşça açtı. İlk sayfalarını önceden doldurduğunu fark etti. En son kısımlara doğru, çektiği fotoğrafları yerleştirdi. Not kağıtlarını aldı. 

Bir Kadeh ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin