"Bugün çok güzel olmuşsunuz hanım efendi. Yıldız gibi parlıyorsunuz. Ayınız ise karşınızda! Sizi deli gibi seven birisi var. O size tüm yıldızları toplayıp güzel bir gösteri yapabilecek kadar aşık! "
Elif'in görmeyen karanlıklara kaplı gözleri doldu. Elleriyle tuttuğu balonun ipini biraz daha sıktı.
"Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Şuan sizi göremiyorum. Lakin siz bahsettiğiniz gökyüzünü kıskandıracak güzelliğe sahipsiniz. Gözlerim görmüyor fakat o! O her şeyi görüyor. "
Genç kız gülümsedi. Tam ağzını açmış bir şey diyecekken arka masalardan biri seslendi. "Bakar mısınız? "
Kız ona doğru dönüp geleceğini bildiren bir hareket yaptı. Sonra ise önüne dönüp "Kusura bakmayınız. Gitmeliyim. Sizi seviyorum hanım efendi! " deyip gitti.
Elif güldü.
"Bu da neyin nesiydi? "
Oğlan omzunu silkti. Sonra ise aklına gelen şeyle kendine kızdı. O bunları göremezdi. O mimiklerini göremezdi. Yaptığı tepkileri göremezdi.
Ellerini tuttu Elif'in.
"Seni seven birileri var. Sende sev. " dediğinde Elif'in yüzü düştü.
"Bir zamanlar kendimi sevmezdim. Yaşamak için bir nedenimin olmadığını düşünür, hep O'nu sorgulardım. Ben diğerlerinden farklı düşünürdüm. Etrafımdakiler bana öyle öğrettiği için inanmazdım O'na. Ya da insanların O'na kulluk ettiği için kulluk etmezdim O'na. Olduğum bu karanlıkta düşünmek için çok zamanım oldu. Sorgulamak içinde. Annem ve babam bana neye inanacağımı anlatmadı. Annem zaten bana hayatım boyunca hiçbir zaman bir şey anlatmadı. Senden öncesine kadar daha neye kulluk ettiğim belli değildi. Kendimi sevmeyen, hayatı sevmeyen biriydim. "
Biraz durdu.
Derin bir nefes alıp devam etti.
"Sonra geldin. Öyle bir girdinki hayatıma. Görmediğim kendimi bile sever oldum. Her sabah uyandığım dört duvara bile 'Merhaba'der oldum. Ve sonra şöyle dedim kendime: "Bana karanlıklar içinde aydınlığı yaşatana inanmalıyım! " "
Genç gülümsedi.
Ama Elif'in yüzü hala düşüktü.
"Gideceksin. " diyebildi sadece.
"Bir haftan kaldı, Atakan. Yarın altı günün kalacak. Ondan sonra ki gün beş... Ne diyeceğimi ya da sana nasıl elveda edeceğimi bilmiyorum. Son gün geldiğinde ellerimi ellerinin arasına aldığında sana neler diyeceğimi bilemiyorum. Kendi karanlığımda kurduğum cümleleri nasıl dışarıya aktaracığımı bilemiyorum. Günlerin azalırken sana nasıl davranacağımı kafamda kestiremiyorum. Sana elveda etmek istemiyorum. Seninle son konuşmamızı yapmak istemiyorum. Son bir günün kaldığında kapıyı çalınca hızla yukarıya çıktığında telaşlı cümlelerinle seni dinlerken nasıl hissedeceğim? Korkacağım mı? Yoksa bir kez daha bu lanet yere nefret mi kusacağım? Sen söyle Atakan. "
Oğlan şaşkındı. Konuşmanın aniden bu noktaya gelmesi onun duraklamasına neden olmuştu. Yutkundu. Gerçekler yüzüne birer birer çarparken adem elması oynadı o güzel boğazında.
Balonun ipini biraz daha sıktı kız."Kızgınım. Herkese kızgınım. Senin o güzel yüzüne hasretken diğerleri öylesine geçip gidiyor yanından. Önceki sevdiklerin. Ne kadar da şanslı olmalılar. Sevdiği adamı görebildiler. Ellerini istemsizce tutabildiler. Karışık ya da tarağın yaladığı saçlarına dokunabildiler. Seninle yüksek bir tepeye çıkıp ufak bir ağacın altına oturup seninle konuşabildiler. Atakan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kadeh Ömür
Teen FictionSadece iki ay ömrünüz kalsa ne yapardınız? Kendi kabuğunuza mı çekilirdiniz yoksa oturup ölümü mü beklerdiniz? O tüm ezberleri bozdu. İş ilanlarından en güzelini ve en özelini seçti. Hayatın kendine biçtiği bu kısa süreyi gözleri görmeyen bir kı...