Elif'ten.
Karanlık. Alabildiğine karanlık. Zaman zaman korkuyorum. Aydınlıktan korkan, ondan kaçarak benim çevreme sığınan karanlıktan korkuyorum. Her seferinde kaçsam da başka limanlara, o büyük gemi yakalıyor yine beni. Ama ben kaçmayı seviyorum. Boğulmayı değil...
Bazen, korku denilen duygu merakla harmanlanıyor. Yaşıyorum. Ama doğdum diye. Sadece görmeden, öylece tükeniyor günler odamda. Kaç duvarlı olduğunu bile bilmediğim , rengini görmediğim bir odada yavaş yavaş ölüyorum. Yaşamı merak ediyorum. Benim üzerime ufak bir şey olsa titreyen anne ve babamı merak ediyorum. Aydınlık tenha sokakları merak ediyorum. Koşmayı, gülmeyi, yürümeyi, görmeyi merak ediyorum. Kalbimin, onun yanında değil de koşarken hızlanmasını istiyorum. Ağaçlara baka baka koşmak... Sonra durmak koşarken. Etrafın çevremde dönmesine izin vermek...
Ama en çok da prensi merak ediyorum. O büyülü hazineyi bulan ve bana okuyan o prensi. Saçları mesela... Her gün özenle taradığı, yanıma yaklaştığında kokusu burnuma çarpan saçlarına hasret duyuyorum. Gülüşünü, sadece yanımda ki kıpırtılardan hissetmek istemiyorum. Görmek istiyorum. Hücrelerime kadar işlesin, onun o deniz kokan gülüşü. Eğer başkalarının da içi yanıyorsa o güldüğünde... Eğer başkalarının yanında da benimle konuştuğu kadar dumanlı konuşuyorsa... Allah'ım lütfen. Allah'ım lütfen başkasının yanında gülmesin. Konuşmasın başkası ile. Kapatsın ağzını, sussun. Dağıtmasın o koca dağdaki dumanları. Sadece benim yanımda dağılsın. Allah'ım lütfen... Lütfen değmesin onun o ölümle yaşam arasında kalan dudakları başka ellere. Benim görmeyen gözümle onda gördüklerimi, onlar gören gözleri ile görmesinler...
''Bugün nasılsın?'' dedi yine hafif dumanlı bir ses ile.
Kötüyüm. Gün güne yok oluyorum. İçim çirkinleşiyor. Ölmek istiyorum. Ölemiyorum. Bileklerimi bile kesemem. Göremiyorum. Sadece odamda senin gelişini bekliyorum, efendim...
''İyiyim.'' dedim.
Yalan söyledim, Atakan. Her zaman yalan söyledim sana. Ama sen beni iyi bil. Olur mu göremediğim karanlık adam? Sen beni hep iyi, mutlu, senin yanında söylediğin en ufak şeye gülen, gözleri görmeyen bir kız olarak bil.
Atakan... Yok olacaksın bir gün... İki ay demiştin benle ilk tanıştığın gün. Günler geçti. Azaldı ömrün. Sen gideceksin. Ben ise kalacağım bu çirkin Dünya'da. Bir kez bile göstermeden bana kendini. Gitme diyemeyeceğim sana. Dur bile diyemeyeceğim. Ama sen gitme. Sen dur Atakan... Sana yalvarırım, kötülerin olduğu bu Dünya'da bir başıma bırakma beni. Görebilsem keşke. Seninle göğüs gersek tüm acılara. Ellerimi tutsan, koşsak uzaklara. Yorulunca gülsen bana. 'Çabuk yoruluyorsun!' desen heyecanla. Kalbimin yorgunlukla çıkardığı gürültülü sese, kalbin eşlik etse. Gülüşüm, gülüşüne karışıp uzaklara gitse. Mutlu olsalar...
''İyi ol hep.'' dedi elimi tutarak.
Ah, keşke iyi olabilsem hep.
''Olur!'' dedim başımı sallayarak.
Olmaz be Atakan. İyi olamam ben...
Eğer aşksa tüm hissettiklerim. Değil. Kör bir kızın , kendine yaklaşan ölümle pençe pençeye olan bir oğlana olan özlem bu. Hasret bu. Ya da sevgiye doyamamak. Sevilmeyi hissetmemek. Sevmeyi öğrenmek istemek...
Güldüğünü hissettim bir an için. Bende güldüm nedensizce.
''Saçımı.'' dedim. ''Boyar mısın?''
Ses gelmedi bir süre. Sustu benim yaptığım gibi.
Kısa bir süre sonra "Olur." dedi sadece. İtiraz etmedi. Hayır demedi. Neden demedi. Sonra kapının kapanma sesi geldi.
*
"Saçların çok güzel oldular. " dediğinde güldüm.
Teşekkür ettiğim de ise o güldü. Öyle hissettim. Ah be Atakan. Görmediğim gülüşün, her şeyden daha güzel... Arada ellerime değen ellerin, tüm evrenden daha özel. Sen güzelsin be! Senin kalbin güzel. Senin kalbin güzel be, çocuk. Sen benim kafamda yarattığım kendi dünyamdan bile özelsin.
Ne olur, Atakan. Az da olsa sevsene beni. Ölüm gelince 'Hadi.' deyince azıcık da olsa getirsene aklına beni. O güzel aklında yer açsana bana. Sahiden ne güzelsin sen, çocuk. Ne özelsin!
+n����Ҡ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kadeh Ömür
JugendliteraturSadece iki ay ömrünüz kalsa ne yapardınız? Kendi kabuğunuza mı çekilirdiniz yoksa oturup ölümü mü beklerdiniz? O tüm ezberleri bozdu. İş ilanlarından en güzelini ve en özelini seçti. Hayatın kendine biçtiği bu kısa süreyi gözleri görmeyen bir kı...