Küplüce Mezarlığı, İstanbul.
Sonuna kadar açık olan demir kapıya dokunarak girdi içeriye. Yüreği hafif hafif alev almaya başlamıştı. Ölüm buram buram kokuyordu burada. Oğlanın burun direkleri sızlıyordu bu kokudan. Yıldızların ışığı mezarların üzerine yansıyordu. Kurumuş otlar, destansı bir hikayenin baş kahramanları gibi dimdik duruyorlardı. Ölüm hiç bu kadar taze kokmamıştı. Ölüm hiç bu kadar canlı olmamıştı... Sanki biraz sonra kendine bir beden bulacak, oğlanın karşısına dikilecek ve boğazını sıkacaktı. Bu düşünce oğlanı ürpertti.
Adımları ileriye doğru giderken, kafasındaki insanlar geri dönmesini söylüyordu.
''Lütfen.'' diyordu en genç olan. ''Bizi öldürme.''
Yapamazdı ki. Onları dinleyemezdi. Ölüme bu kadar yaklaşmışken bunu yapamazdı. Ki zaten o gelmese, iki üç güne kapısına dayanacaklardı. Bir alacaklı edasıyla çalacaklardı kapısını. Kaçamayacaktı Atakan. Sert, siyah demir kapının arkasından başka bir yere gidemeyecekti. Kapısını defalarca kilitlese bile ona teslim olmaktan başka çaresi kalmayacaktı.
Ah ölüm... Ne kadar da zarif bir acıydı. Ne kadar da güzel bir çiçekti.
Atakan'ın dudakları aralık bir şekilde direnirken taze havaya, o sadece yürüyordu. Tek tek toprakların üzerine dikili olan mermerlere bakıyor, gördüğü isimlerle bir diğerine geçiyordu. Aradığı vardı. Aradığı bir kişi vardı bu mezarlıkta. Rüzgar yavaş yavaş sallandırırken büyük ağaçların güçsüz yapraklarını, kuşlar bu geceliğine sessizdi. Her gece gelen kediler bir kenara çekilmişti. Ufak böcekler heyecanla bu adamı izliyordu. Elinde küçücük bir fenerle ölülerin isimlerine bakan bu adamı izliyordu hepsi. Belki dakikalar, belki saatler sonra bu adam aradığı mezarı bulacaktı.Onun önüne oturacak, bir şeyler anlatacaktı. ''Ah şairim.'' diyecekti mezara bakıp. ''Ne güzel adamsın sen.''
Biraz sonra tüm bu hayvanlar büyük bir ölüme şahit olacaktı! Bir şiirin ölümüne, bir kitabın son satırlarına. Yazar titreyen elleriyle son cümlelerini eklerken kitaba karakterler onu izleyecekti. Yazarın göz yaşları dizlerine dökülecek, titreyen ellerini gizleyecek yer bulamayacaktı.
Dakikalar sonra oğlan dayanamayarak etrafına bakınmaya başladı. Işığı etrafa tutuyor, aradığı yeri bulmak istiyordu. Derin nefesler alıyor, sakin kalmaya çalışıyordu. Saatten haberi yoktu. Zaman çoktan buhar olmuş, uzaklara gidiyordu. İnsanların hayatlarını ona göre çerçeveye soktuğu o değerli saatlerinden haberi yoktu.Gözlerini yukarıya çevirdi. ''Onu bulmalıyım. Lütfen bana bir işaret ver.'' dedi.
''Lütfen. Lütfen.''Ve sonra bir kuş öttü yakınlarda. Ona başka bir kuş eklendi. Hafif bir tempoyla ötüşmeye devam etti bu iki kuş. Atakan heyecanla ışığını, sesin geldiği yöne tuttu. Ve gözleri ilk defa onu bu kadar mutlu etti.
Gördü Atakan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kadeh Ömür
Teen FictionSadece iki ay ömrünüz kalsa ne yapardınız? Kendi kabuğunuza mı çekilirdiniz yoksa oturup ölümü mü beklerdiniz? O tüm ezberleri bozdu. İş ilanlarından en güzelini ve en özelini seçti. Hayatın kendine biçtiği bu kısa süreyi gözleri görmeyen bir kı...