Sordular bana nereden gelirsin diye. Şiirlerin gerisinden gelirim, şiirlere gidilecek yolum var dedim. Anlamadılar...
*
Ve her gece okuduğum şiirleri sakladım yastığımın altına ... Çünkü...
Çünkü onlar senin gözlerine aitti...
*
Onunla bir gün yolda karşılaştık. Aynı yöne gittiğimizi öğrendiğimde beraber gitmemizi önerdim. Kabul etti.Onun evi bu yoldan epeyce uzaktaydı. Sohbet ederken, birden durdu ve boş boş bakmaya başladı. Ona, ne olduğunu sorduğumda ise ''Bir şeyimi unuttum. Geri dönmem gerek.'' dedi. Ve ters yöne doğru yürüdü. Bu dondurucu soğukta sislere karıştı ve gitti. Ertesi gün ise ona niçin geri döndüğünü sorduğumda bana yüreğini evde unuttuğunu söyledi. ''Nasıl?'' dediğimde ise , ''Kitabım.'' demişti. ''Şiir kitabımı unutmuştum...''
*
Onun gözleri, kalbime mühür izlerini bırakırken sadece onu inceliyordum. Dışarıdan çok güçlü gözüküyordu. Rengarenk saçları. Gözleri. Dudakları...Ama içinde fırtınalar kopuyordu. Görmek istiyor, şiirler adamak istiyordu sevdiği adama. Belki de her gece kendi kafasından hayali karakterler kuruyor ve onlarla eğleniyordu.
''Kaç gündür yoksun.'' dedi. Ardından hafifçe gülümsedi. Yemin ederim o an, zamanın durmasını istedim. Beynimin uyuşmasını ve gülüşünden akan soğuk acıları içmek istedim.
''Geceleri beni uyandırıp, sadece soru sorup kapattın.''
''Sen hiç aramadın.''
Birbirimizin kusurlarını, söylüyor kendi ayıplarımızı örtmeye çalışıyorduk. Sokakta dolaşan, beton yığınına tapan insanlar gibi.
''Aramalıydım. Aramalıyım. '' dedim ona bakar vaziyette iken.
''Kendimi çok kötü hissediyorum yalnız kalınca.'' dedi fısıldar bir biçimde. ''Sanki tüm kötülükler misafir oluyor odama. Göremiyorum ki...''
''Ah, bir görsem de savaşsam onlarla...'' dedi hızla.
Oturduğum sandalyeden kalkıp, onun önünde diz çöktüm. Ellerini tuttuğumda, yumuşak olduğunu fark ettim. Küçük bir kuş gibi yumuşak... Hızla öpüverdim ellerini.
''Hiç yalnız olur musun? Ben varım ya yanında.''
Hafifçe güldüğünü hissettim. Gözlerini kapattığında uzun kirpikleri kendini belli etti. Onun yanına gitmemem benim hatam idi. Onun yanında bulunma amacım, onu kurtarmaktı. Ben ise bunu tamamen unutmuş ve bencilce davranmıştım. Ama eğer iki gün içerisinde onun yanına gitseydim, o küçük şirinleri tanıyamazdım.
''Özür dilerim.'' Bir öpücük armağan ettim onun ellerine. ''Özür dilerim.'' Bir öpücük daha... ''Cidden özür dilerim.''
''Özür dilenecek ne var ki ortada?''
''Öyle hissetmene neden oldum.''
Sustu... Sustum... Hiçbir şey demedi. Demek istemedi. Hala ellerini tutuyordum. Dizinde olan ellerine kafamı koyup gözlerimi kapattım. Ta ki o ''Görmediğin birine aşık olabilir misin?'' diyene kadar. Başımı hafifçe kaldırdım ve "Tabii!" dedim. "Tabii ki aşık olurum.''
"Ama görmemişsen? Sadece sesini duymuşsan? Görmek istiyorsan? "
''Tabii ki. Aşk için göz mü gerekir. Kalbin yok mu şu göğüs kafesinin altına? O yeter.''
''Yetmez.'' dedi ellerini kıpırdatarak .
''Niçin?'' diye soruverdim şaşkınlıkla. Yetmez miydi cidden aşk için şu koca kalp? Sadece göz mü lazımdı aşka? Sevemez miydi tek başına kalp? Yine sustu. Susmaya aşıktı sanırım kör kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kadeh Ömür
Teen FictionSadece iki ay ömrünüz kalsa ne yapardınız? Kendi kabuğunuza mı çekilirdiniz yoksa oturup ölümü mü beklerdiniz? O tüm ezberleri bozdu. İş ilanlarından en güzelini ve en özelini seçti. Hayatın kendine biçtiği bu kısa süreyi gözleri görmeyen bir kı...