Araf

564 42 3
                                    

Care'den

Tam anlamıyla araftayım. Her tarafım bilinmezle çevrili ve ben kaybolmuş durumdayım. Bir yanda deliler gibi sevdiğim ve özlediğim Riddle diğer yanda bana değer verdiği yeşil gözlerinin her milimetresinden anlaşılan Klaus. 16 yıl boyunca zorlukla kurduğum düzenim tek bir gecede altüst olmuştu ve eskisinden daha kimsesiz kalmıştım. Şuansa resmen araftayım ve kendimi dışarı çekemeyecek kadar korkuyorum.
Klaus'un gitmesinin ardından hala resim odasında dikeliyorum. Burdaki resimler bana acı veriyor. Çünkü hiç biri ben değilim. Ben hiç bir zaman bu kadar kusursuz olmadım. Yada burdakiler kadar güleryüzlü. Ben kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kendini beğenmiş zavallının tekiyim.
"Lanet olsun, nefret ediyorum kendimden" ağlayarak bağırıyordum. Klaus'un gazabından kurtulmayı başarmış resimleri parçalamaya başladım. Bedenim ağlamaktan titriyordu. "Neden böyle biriyim ben? Neden?" Bedenimi saran güçlü kollar beni durduruna kadar içeri birinin girdiğini farketmedim. Beni durdurmaya çalışıyordu ama ben duramayacak kadar öfkeliydim.
"Bırak beni" bedenimden yayılan büyü onu duvara fırlattı. Kim olduğuna bakmadım, umrumdada değildi. Şuan tek istediğim bu odada bana dair herşeyi yok etmekti.
"Sahte, bunların hepsi sahte." Kahkaha atmaya başladığımda akıl sağlımı tamamen terkettiğimi hissettim. Resimler yok olduğunda öfkede beni yavaş yavaş terkediyordu.
"Sakinleştin mi?" Klaus'un korku dolu ve tedirgin sesini duydum. Sakinleşmiş miydim? Hayır. Öfkem azalıyordu ama dinmiyordu. Kalbim damarlarıma düzenli olarak pompalıyordu ve ben bunu hissediyordum. Klaus bana tekrar sarıldı. Bu sefer o itmedim. İtecek gücümde kalmamıştı zaten. Beni nazikçe kucağına aldı ve odadan çıkardı.
"Hava almak istiyorum" diye fısıldadım. Yüzümü boynuna gömdüğüm için sesim boğuk çıkıyordu. Beni sessizce onayladı ve adımlarını dışarıya yöneltti. Evde kimse olmadığı için şanslıydım. Birde onların meraklı sorularıyla uğraşamazdım. Görüşümün aniden bulanıklaşmasından ve midemin bulanmaya başlamasından Klaus'un koşmaya başladığını hissettim. Ellerimi boynuna daha sıkı doladım ve biran önce bitmesi için dua ettim. Sonunda bittiğinde sıkıca kapattığım gözlerimi açtım.
"Tamam bu gerçekten iğrençti. Cisimlenmek kesinlikle daha kolay" kendimi kucağından yere attım ve kusmamak için ağzımı kapattım.
"Senin için öyle olabilir ama bencede bu daha rahat" benimle atışıyordu. Moralimi yerine getirmeye çalıştığı o kadar belliydiki. Kaşları çatık yeşil gözleri soru işaretleriyle doluydu. Ama yinede birşey sormuyordu. Sanırım benim anlatmamı bekliyor.
"Burayı hatırladın mı?" Sözleri üzerine etrafı inceledim. Küçük bir göl kenarındaydık. Devasa ağaçların arasından güneş kendini gösteriyordu. Sıcak yaz havasına rağmen insana serinlik hissettiriyordu.
"Burası ilk karşılaştığımız yer mi?" Dedim tereddütle. Oraya benziyordu ama orası neredeydi ki?
"Evet yani ağaçlar iki bin yılda oldukça büyümüş ama burası aynı yer" yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı.
"Buna inanamıyorum yani bunca yıl aynı yerde mi yaşadın?" Sorum karşısında şaşırmıştı ama nedenini anlayamadım
"Tabiki hayır. Londrada dahil olmak üzere bütün dünyayı gezdim. İki bin yıl aynı kasabada yaşamak için fazla uzun bir süre. Buraya döneli daha bir kaç ay oldu"
"Ve ben seni yine burda buldum. Bu çok tuhaf. Mystic Falls gerçektende adı gibi mistik bir yer sanırım. Beni sürekli kendine çektiğine göre"
"Daha önce geldiğin yerin burası olduğunu bilmiyor muydun?" Şaşırdığı noktayı şimdi anlamıştım
"Hayır Klaus. Sana daha önce de söylemiştim. Ben buraya gelmiyi hiç istemedim ama birşey beni buraya çekiyor diye. Yani tanıştığımız yerin burası olduğunu anlayamazdım" kendimi su kenarına atarken konuşmasını bekledim.
"Buraya her gelişinde o adam sana bir şey yapıyor. Sen kendini suçluyorsun ama suçlanması gereken kişi o Care. O seni üzüyor" yanıma oturduğunda öfkemi dizginlemeye çalışarak ona baktım.
"Ortada bir suç var ama ikimizde suçlu değiliz Klaus. Biz ikimizde bu oyunda kurbanız. Her ne kadar kendimi ikna edemesemde Riddle masum" gözlerimi kapattım ve güneşin içimi ısıtmasına izin verdim. Riddle'ın yokluğunda buz bağlayan kalbim belkide yeniden atardı.
"Sen onu suçluyorsun Care. Bunu kendine bile itiraf edemiyorsun. Ama bu halde olmanın sebebi büyük aşkın Riddle." Son sözleri tüksinerek söylemişti.
"Klaus beni sinirlendiriyorsun ve bunu hiç tavsiye etmem" dişlerim arasından tısladım. Öfke tekrar beni ele geçiriyordu.
"Sinirlen napacaksın beni öldürecek misin? Sana hatırlatırım ben ölümsüz melezim" bana bağırması sakin kalmamda hiç yardımcı olmuyordu. Gözlerimi açtığımda onu ağaca fırlattım.
"Birine acı çektireceksem onu öldürmem zaten Klaus" dedim sesim beni bile korkutacak kadar ölümcül çıkıyordu.
"Bu sen değilsin" diye bağırdı bu sefer. Omuzlarımdan tutup benş kendine çevirerek
"İyi bak yüzüme Klaus. Çünkğ ben tam olarak buyum. Tablolarındaki kusursuz kız değilim" resmen kükrüyordum
"Hayır o değilsin ama bu hiç değilsin"
"Bana bunu neden yapıyorsun?" Sesim çok kırılgan çıkmıştı
"Çünkü gözlerindeki ifadeyi biliyorum. Ben yıllarca aynaya baktığımda bu ifadeyi gördüm. Kaçamazsın Care. Herkesten kaçabilirsin ama kendinden kaçamazsın"
"Yapamıyorum anlıyor musun? Onsuz nefes alamıyorum. Sanki nasıl yaşanacağını unutmuşum gibi hissediyorum. Ama onunla yüzleşemiyorumda. Çünkü bana vereceği cevaptan ölümüne korkuyorum" ben ağlarken oda bana sıkıca sarıldı. Sesli söylemek kendimi biraz daha canlı hissetmemi sağlamıştı.
"İzin ver sana onu unutturayım Care. Hayatına hiç girmemiş gibi olsun. Sen sadece izin ver ve senin için herşeyi yoluna koyayım"
Riddle'ı unutmak. Bu mümkün müydü? Bana bakışını, sarılışını, dokunuşunu, öpüşünü, saçlarımla oynayışını... Bunları unutabilir miydim? Klaus'un bahsettiği unutturmayı anlamıştım elbette. Peki ben böyle bir şeyi istiyor muydum?
"Asla. Onu unutamam bunu istemiyorum da" ben ona cevap verdiğimde ona anlayışla başını salladı
"Vay vay kimlerde varmış burda?" Arkadan gelen sese döndük. Sarı dalgalı saçlı renkli gözlü güzel bir kız bize doğru geliyordu.
"Becca" Klaus anlayamadığım bir tonda konuşmuştu
"Beni özledin mi Nic?"

Selam canlar. Kısa bir not rebecah bu kitapta klausun kardeşi değil. Bizimkilere neler yapacağını ise ilerki bölümlerde görücez artık. Yorum bırakmayı unutmayın

Aşk büyüsü klaroline- voldemortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin