Sen Lord Voldemortsun

612 42 5
                                    

Riddle'dan

Önümden yürüyen sarışına karşı içimde oluşan nefreti durduramıyordum. Nereden çıkmıştı bu? Care'i nereden tanıyordu? Söylediği cümle kafamda yankılandı
İlk öpücük. İlk öpücük
Care ilk öpücüğünü bu adamdan mı almıştı? Bunu ona hiç sormamıştım. O benim ilkimdi ve nedense durumun onun içinde öyle olduğunu düşünmüştüm. Ama bu adam bana aksini söylüyor. Benim Care'ime, bana ait olan birine dokunduğunu söylüyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Care bu adamın kendisine dokunmasına nasıl izin vermiş olabilir?
"Gerçekten hızlı olursam beni bulamazsın sanmıştım"
"Seni takip etmenin ne kadar kolay olduğunu bilsen şaşırırsın" dedim en soğuk ses tonumla. Onun kalbini eline vermek istiyordum ama bunu şuan için yapamazdım. Bu yüzden tırnaklarımı elime batırdım.
"Peki beni neden takip ediyorsun? Benden hoşlandığını sanmıyorum"
"Burada Care ile birlikte olduğuna göre senin yanına geri dönme ihtimali var. Onunla konuşmam lazım"
"Sen ona yapacağını yapmışsın zaten. Onun günlerdir ne halde olduğunu biliyor musun sen?" Bana bağırırken onu dikkatle inceledim
"Seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokma bence" tıslarcasına konuştuğum için duyup duymadığından emin olamadım. Sonunda bahçeli büyük bir evin önünde durmuştuk.
"Care ile ilgili olan her şey benide ilgilendirir" koyulaşan gözleri saldırmamak için kendini zor tuttuğunu gösteriyordu.
"Anlaşılan seninle ilgili şeyler onu pek ilgilendirmiyor senden hiç bahsetmediğine göre"
göz çevresindeki damarlar iyice belirginleşti ve üzerime atladı. Başımı sertçe yere çarptığımda canımın acıdığını hissettim ama öfkem acıyı bastırıyordu.
Crucio asama ulaşıp büyüyü fısıldadığımda dişlerini boynuma geçirmek üzereydi. Acıyla ayağa kalkıp bağırmaya başladı. Çığlıkları eve çarpıp yankılanırken yerden kalktım. Büyüyü üstünden kaldırdığımda zorlukla aldığı nefesini duyabiliyordum
"Beni karşına almayı inan istemezsin" ben ona bakarken ani bir hareketle üzerime koşmaya başladı. Asam elimden düştüğünde ona baktım.
"Bence sen beni karşına almak istemezsin"
Son hatırladığım şey boynuma saplanan dişleri ve kanımın vücudumdan çekilişi oldu

Care'den

Nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Riddle'ın beni bulmuş olması herşeyi değiştiriyordu. Tabiki ondan sonsuza dek kaçmayı düşünmüyordum ama ben burda Klaus'un yanında kalırken beni bulması tam bir felaketti. Korktuğum şeyin ne olduğunu bilmiyordum.
Riddle'la yüzleşmek mi? Onun Klaus'la karşılaşması mı? Olayların sonucunda her ikisinede yapmak zorunda olduğum açıklamama mı? Vücudumun gerginlikle titrediğini hissettim. Bedenim şuan bunlarla yüzleşmek için yeterince güçlü değildi. Son zamanlarda yaşadığım olaylar büyü gücümü bile azaltmıştı. Artık kendimi eskisi kadar güçlü hissetmiyordum. İçimde büyüyen tek şey karanlıktı ve ben biraz daha burda kalırsam o karanlığa teslim olacaktım.
Riddle'la konuşmak için cisimlendiğimde gözlerime inanamadım. Klaus evin önünde onun boynuna yapışmış kanını emiyordu. Riddle'ın ise kendinden geçmiş gibi bir hali vardı.
"Uzak dur ondan" sesim tahmin ettiğimden daha güçlü çıkmıştı. Klaus beni duymuş olacak ki biraz geri çekildi. Zaten beyaz tenli olan Riddle'ın iyice beyazlaştığını gördüğümde öfkemi zorlukla bastırdım. Güçlükle nefes aldığını görebiliyordum
"Hemen iyileştir onu" diye emir verdim
"Ama Care o..."
"Hemen dedim. Saçma sapan açıklamaların umrumda değil" gözlerinde çaresizliği gördüm. Kolunu ısırıp akan kanı Riddle'ın dudaklarına akıttı. Kan aktıkça boynundaki yara kapanıyordu. Ama gözleri açılmıyordu. Panikle yanına koştum
"Özür dilerim, çok özür dilerim. Hepsi benim yüzümden. Lütfen, lütfen bırakma beni" ağlayarak boynuna sarıldım. Nefes aldığını hissediyordum ama neden o güzel gözlerini açmıyordu.  Klaus'a bakmadan asamı salladım ve onu içeri taşımaya başladım. Arkamdan onunda geldiğini ayak seslerinden hissedebiliyordum. Kendi yattığım yatağa onu yatırdığımda hala hareket etmiyordu
"Care ben.."
"Neden uyanmıyor?" Diye kükredim pişman olduğu her halinden belli olan Klaus'un konuşmasına yine izin vermeyerek
"Fazla kan kaybetti. Yakında kendine gelecektir" dedi gözlerini benden kaçırarak
"Gelmeseydim onu öldürecek miydin Klaus?"
"Bennnnn"
"Sana o kadar anlattığım hayatımın en önemli parçasını benden ayıracak mıydın?" Ağlamama engel olamıyordum.
"Hayır sana asla böyle bir şey yapmam. Ben sadece kendime engel olamadım" sonunda cümlesini tamamlayıp bana sarılmıştı. Onu geri itmedim. İtmek isteyip istemediğimden de emin değildim zaten.
"Ahhh" gelen sesle onu itip Riddle'la döndüm. Elini boynuna koymuş yarasını arıyordu.
"Beni korkuttun" dedim ona yaklaşarak
"Bu asalak beni ısırdı" diye söylendi arkamdaki Klaus'u işaret ederek
"Ben size birbirinizden uzak durun demedim mi?" Dedim arkamda gerilen Klaus'u hissedince
"Ben kendimi tuttum bana saldıran oydu" dedi masum tutmaya çalıştığı ses tonuyla
"Neee?" Klaus benimle aynı anda konuşmuştu
"Seni tanımayan biri belki bu masum olaylarına inanır ama bunu bana yapma Riddle" diyip gülümsedim
"Klaus bizi yalnız bırakır mısın?"
"Gerek yok biz Londra'ya döneceğiz zaten" diye ayağa kalkan Riddle'la gözlerimi devirdim
"Burda kalıyoruz ama eğer sönmek istiyorsan seni tutmam. Şimdi Klaus rica etsem" Klaus çıkmak istemesede kapıya doğru yöneldi. Kapıyı kapattığında bir süre karşımdaki Riddle'ı süzdüm.
Muffliato büyüyü fısıldayıp karşısına bir sandalye çektim. Ayağa kalkıp bana yaklaşmaya çalıştı
"Lütfen şimdilik bh mesafe gayet iyi. Konuşmamız lazım"
"Ama Care. Beni hiç mi özlemedin?" Çapkınca gülümsedi
"Cevabını bildiğin soruları sorma"
"Yani beni özledin. Bu ayrılığın çok saçma olduğunu biliyorsun Care. Burda olman çok saçma"
"Saçma falan değil sen bana yalan söyledin. Belkide beni Harry'e karşı bir koz olarak kullandın"
"Saçmalama bunun doğru olmadığını biliyorsun. Ayrıca BEN SANA YALAN SÖYLEMEDİM." Gözleri koyulaşırken bağırdığında korksamda geri çekilmeyecektim.
"Bana yalan söyledin. Başından beri aradığın kişi bendim. Ama sen bunu bana söylemedin"
"Aradığımın sen olduğunu bilmiyordum"
"Onun için mi bana ailen nerde, onları neden aramıyorsun diye sorup durdun?"
"Şüphelendim bu doğru ama sen olduğundan hiç emin olmadım. Sonrada aramayı bıraktım zaten bunları biliyorsun. Sana hep anlattım"
"Bana yalan söylüyorsun. Bu görünüşün bile yalan. Hepsi kandırmaca" gözlerimden süzülen yaşlara aldırmayıp ona doğru ilerledim.
"Sen busun işte Lord Voldemort" elimi sallayıp üstündeki büyüyü kaldırdım. Voldemort görüntüsüne dönerken ona canını yakmak istercesine bakıyordum.
"Evet ben buyum. Ama sen benim bu olduğumu bile bile bana aşık oldun" o da ağlıyordu
"Ağlama" diye fısıldadım
"Seni seviyorum" kulağıma fısıldarken kollarını belime doladı. İkimizde ağlıyorduk ama şuan bu önemli değildi.
Önemli olan benim son direnç kırıntılarımında yok olmasıydı

Kısa oldu ama umarım beğenirsiniz

Aşk büyüsü klaroline- voldemortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin