Savaş çanları

447 35 4
                                    

Care'den

Verdiğimiz kararlar ve bunları uygulayış şekillerimiz geleceğimizi şekillendirir. Büyük kararlar verdiğimizdeyse sonuçlar geri döndürülemez olur. Ben şu an böyle bir kararın ortasındaydım. Riddle'la Klaus'la birlikte bir yaz geçirmemiz gerektiğini söylediğimde kabul edeceğinden pekte emin değildim. Ama o beni kaybedeceğini düşündüğü için kabul etti ve işte hayatımın en zor günleriyle karşı karşıyayım.
Uykunun bana gelmemesi şu an o kadar normalki. Basit bir yatak odası paylaşımı bile büyük bir kavgaya sebep olmuştu. Dünyanın en tehlikeli iki varlığını aynı evde yaşamaya mecbur etmiştim ve bunun nasıl sonuçlanacağıyla ilgili en ufak fikrim yoktu. Şu an sağ tarafımdaki odada Riddle sol tarafımdaki odada Klaus yatıyordu. İkisininde uyumadığını nedense hissediyordum. Birkaç kere daha yatakta döndükten sonra uyuyamayacağımı farkedip odadan çıktım. Sol tarafımdaki kapıya çekingen gözlerle baksamda tereddüt etmeden sağdakini açtım.
"Ne zaman geleceğini merak ediyordum" Riddle yüzünde bilmiş gülümsemesiyle yatağın ortasında oturuyordu.
"Uyku tutmadı" yanına doğru yürürken açıklama yapmıştım. Şu an bu odada olmamın doğru olup olmadığını bilmiyordum çünkü Klaus'a ayrı yatacağımıza söz vermiştik. Riddle yatağa uzandığımda kollarını sıkıca bana doladı. Bu hareketi bana güven veriyordu.
"İşte şimdi uyuyabilirim" diye kulağıma  fısıldayıp gözlerini kapattı.

Klaus'tan

Care'in odasından çıktığını duyduğumda belki benim yanıma gelir diye düşündüm. Ama o yine o adamın yanına gitmeyi tercih etti. Bu saçma teklifi kabul ederken ne düşünüyordum bilmiyorum ama şu an bundan o kadar pişmanım ki. Sadece uyuduklarını duyduğumda içim rahatlasada bu iş bu şekilde devam edemezdi. Gözümün içine bakabaka sevdiğim kadının benim evimde başka bir adamla olmasına katlanamazdım. Ama bu saatten sonra geri adımda atamazdım. Bir plana ihtiyacım vardı. Plan dediğimdeyse aklıma sadece bir kişi geliyordu.

***

"Tam olarak bizi burada bırakıp nereye gitmen gerektiğini tekrarlar mısın?" Gözlerimi ovuşturarak karşımda duran Care'e bakmaya başladım. Riddle ve beni evde yalnız bırakıp bir yerlere gitmekten bahsediyordu.
"Klaus halletmem gereken bir iş var. Ama çok kısa sürecek emin olabilirsin" sözleri hiç güven verici durmuyordu.
"Sen gidiyorsan Riddle'ın neden burada kaldığını anlayamıyorum"
"Çünkü nereye gittiğimi bilmesini istemiyorum" gözlerinden geçen ifadeye şaşkınlıkla baktım. Ondan bir şeyler saklaması nedense hoşuma gitmişti.
"Geri döndüğünde bana neler döndüğünü anlatacaksın" dedim en sonunda pes edercesine ve yataktan doğruldum.
"Beni kırmayacağını biliyordum" diyerek yanıma yaklaştı. Dudakları yanağıma dokunduğunda kalbimin yeniden atmaya başladığını hissettim. Yavaşça geri çekildiğinde ben hala aynı şekilde duruyordum. Bir öpücüğüyle bile beni bu kadar etkilemesine nasıl izin vermiştim ben. Odadan çıkmadan son kez bana gülümsedi ve cisimlendi. Kaybolduğu yere uzun süre baktım. Bu olaya alışabileceğimi sanmıyordum.
Yan odadan gelen sesleri duyduğumda Riddle'ın uyandığını anladım. Anlaşılan zorlu bir gün bizi bekliyordu. Kısa bir duş alıp üzerimi değiştirdim. Karşılaşmamızı mümkün olduğunca geciktirmeye çalışıyordum. En sonunda odadan çıktığımda sinirli bir şekilde beni bekleyen Riddle'la karşılaştım.
"Care nerede?"
"Normal insanlar genelde güne günaydın diyerek başlarlar" onun sinirli sesine karşılık ben son derece sakindim.
"Beni biraz daha zorlarsan başka yeni gün göremezsin" gözleri kırmızılaşırken bende sinirlenmeye başlamıştım.
"En son beni tehtit ettiğinde başına gelenleri unuttun sanırım" sözlerimi bitirdiğimde korkunç bir kahkaha attı.
"Yapma ama Klaus. Bin küsür yaşında biri için fazla aptalsın. Gerçekten beni yenebileceğini mi düşündün?" Hala kahkaha atarken ben iyice sinirlenmiştim.
"Eğer Care beni durdurmasaydı şu an ölmüş olurdun" dişlerimin arasından tısladım.
"Eğer Care'in geldiğini hissetmeseydim zaten üstündeki büyüyü kaldırmazdım. Bana saldırmanı ben istedim. Ve sen ben izin verdiğim için o iğrenç dişlerini bana geçirebildin" sözlerini bitirdiğinde gözümün önüne o günün görüntüleri geldi. Bana uyguladığı o korkunç acılar veren lanet. Lanetin aniden ortadan kalkması ve benim ona saldırmam. Hemen sonrasındaysa Care'in ortaya çıkıp bizi o şekilde görmesi. İstemesemde karşımdaki adamın zekasına hayran kalmamak elde değildi. Ondan kaçan Care'i tekrar yanına çekmek için her şeyi göze almıştı.
"Sen Care'e tuzak kurdun"
"Hayır sarışın. Sadece asıl değer verdiğinin kim olduğunu yeniden anlamasını sağladım"
Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Ama ona cevap vermekte istemiyordum. Şiddetlenen nabzım ve gözlerimin çevresinde belirginleştiğini bildiğim damarlar bana karşımdaki bedeni parçalamam için yalvarıyordu. Aynı hatayı yeniden yapamayacağım için koşarak evden çıkıp Damon'un yanına gittim.
"Bu şerefi neye borçluyum acaba Klaus?" Damon akşamdan kalma olduğu her halinden belli olan sesiyle sordu.
"Ne kadar içtin sen?" Kendi sorunlarıma geçmeden önce onunkilerle ilgileniyormuş gibi yapmalıydım.
"Elena ve Stefan gözümün önünde mutluluk pozları verirken birkaç kadeh içmiş olabilirim" gözlerini zorlukla bana odakladı.
"Biliyor musun Damon aynı olduğumuzu hep biliyordum. Hayattaki şansımız, sevdiğimiz insanların bize acı vermesi... Seni o kadar iyi anlıyorum ki"
"Sizin birlikte yaşama tecrübenizde pek iyi gitmiyor anlaşılan"
"Bu teklifi kabul ederken ne düşünüyordum bilmiyorum ama buna daha fazla dayanabileceğimi zannetmiyorum."
"Bana geliş sebebinin de nedense çözüm aramakla ilgili olduğunu düşünüyorum"
"Bir plana ihtiyacım var Damon. Hem de çok iyi olan bir plana"
"Neden kendi başına ya da Kol'la birlikte yapmadın da bana geldin?"
"Çünkü seninde dediğin üzere ikimizde sevdiğimiz kadınların başkalarıyla olmasından muzdaribiz. Kol bu konuda beni anlayamaz. Çünkü o asla birini sevmedi" Damon'ın yorgun gözlerine aynı yorgunlukla baktım. Hayat ikimizide çok yoruyordu.

Riddle'dan

Uyandığımda Care'i yanımda bulamayınca çok sinirlendim. Ne olmuştu da beni bu evde o melezle yalnız bırakmıştı? Care ve o melez yokken evde dolaşmaya başladım. Ayrılıp ayrılmamam konusunda emin değildim. Care döndüğünde onu burada bekliyor olmalı mıydım?  Kapı açıldı ve içeriye Kol girdi
"Bakıyorum ilk günden evde yalnız kalmışsın" şakacı bir üslupla yanıma geldi. Bu çocuk gerçekten ilginç bir tipti.
"Evin keyfini sürüyorum" dedim iğneleyici bir tonda
"Abimle hala kavga etmemiş olmanız bir mucize" kendine bir kadeh viski koyup koltuğa oturdu
"Kimin kazanacağını bilmediğimiz bir kavgaya ikimizde şimdilik girmek istemiyoruz sanırım"
Bu gerçekten de doğruydu. Klaus'a sabah söylediklerim tabiki doğruydu. Eğer Care'in geldiğini duymasaydım büyüyü kaldırmazdım ve bana asla saldıramazdı. Ama gerçek bir kavgada işin nereye gideceğini kestiremiyordum. Care dışında kendi gücüme denk biriyle hiç karşılaşmamıştım. Ve Care'de asla beni incitecek bir şey yapmazdı. Ama Klaus gerçekten çok güçlüydü ve ciddi bir tehtitti. Ve fırsatını bulduğunda bütün kanımı çekeceğinden de hiç şüphem yoktu. Klaus insanın karşısında değil yanında görmek isteyeceği varlıklardandı. Ama biz asla aynı tarafta olamazdık ve hortkulluklarımın bu savaşta bana ne kadar yardımcı olacağını merak ediyordum.
"Bak ben Klaus'u iki bin yıldır tanıyorum. Her zaman sahiplenici biri olmuştur ve Care onun için çok önemlidir. Seninde Care'e çok önem verdiğini görüyorum ve Care'de ikinizede değer veriyor. Sorun hepinizin çok sahiplenici olması. Asla vazgeçmiyorsunuz. Buda bizi bir felakete sürüklemek üzere"
"Sana bunları düşündüren nedir?"
"Bunun yaklaştığını biliyorsun Riddle. Care hergün bu kadar dikkatli olmayacak. Ya da sadece birinizin yanında durmayacak. Şu an senin yanında olduğu için daha sakin bakabiliyorsun. Peki ya Klaus'un yanında da durmaya başlarsa?"
"Care beni bırakmaz" dedim. Söyledikleri kanımın çekilmesine sebep olmuştu.
"Care tabiki seni bırakmaz Riddle. Ama görünen o ki Klaus'tan da uzak kalamıyor. Buraya geliş amacınız da bu değil mi zaten?"
"Bunları neden söylüyorsun?"
"Klaus'u severim benim için değerlidir. Yani yaptığı bütün saçmalıklara rağmen mutlu olmasını isterim. Ama Care'e de değer veriyorum. Kavga ederseniz işler onun içinde sizin içinde iyi olmayacak. Bu yüzden uyarmak istedim"
"Biliyor musun Kol ben hayatım boyunca çok fazla savaş verdim. İnandığım şeyler Care'e bile çok saçma gelsede ben bunlar için savaştım ve hala savaşıyorum. Ama hiç sevgi için savaşmadım. Çünkü sevgi diye bir şeyi bilmiyordum bile. Bunun için o bahsettiğin zamanlar gelse bile savaşmak bana mutluluktan başka bir şey vermez"
Kol'a bunları söylerken hissettiğim özgüveni keşke sonrada hissedebilseydim. Ama yaklaşan günler gerçekten korkmama sebep oluyordu. Care'imi o melezin yanında düşünmek bile istemiyordum. Bunu önlemek içinde her şeyi yapardım. Savaş çanlarının çalmaya başladığını biliyordum. Bu savaş şimdiye kadar girdiğim en anlamlı ve en tehlikeli savaş olacaktı

Çanlar çalmaya başladı.çok uzun bi ara oldu biliyorum ama umarım beğenirsiniz

Aşk büyüsü klaroline- voldemortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin