Hortkulluk

375 33 4
                                    

Riddle'dan

Yumuşak çimlerin üzerinde uzanan Care'e baktım. Ay ışığı zaten kusursuz olan tenini iyice kusursuzlaştırıyordu. Ona sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu biliyordum. Her ne kadar onu kendi büyümle oluşturmuş olsamda işler bir yerde ters gitmişti. Onu tekrar bulduğumda bana güveneceğini hiç sanmıyordum. Ama o bana güvenmişti. O ihtiyarın onu benim karşıtım olarak yetiştirmesine rağmen o benim yanımda yer almayı seçmişti. Şimdi bu güveni haketmem gerektiğini biliyordum

"Hortkulluklar hakkında ne biliyorsun Care?" tedirgin gözlerle onu süzdüm. Olayın bu olduğunu biliyordum. Bir şekilde öğrenmiş olmalıydı

"Aslında bunu senin açıklamanı tercih ederim" her ne kadar gizlemeye çalışsada güzel yüzüne tiksinti hakimdi. Hortkullukların ona doğru gelmediğini biliyordum

"Onlar beni şu an hayatta tutan şeyler" dedim. Nasıl açıklamam gerektiğini bilmiyordum. Bunları ona anlatmayı hiç düşünmemiştim

"Bunun doğru olduğunu sanmıyorum. Büyüyü inceledim Tom. Ruhunu bölmen gerekiyor" sesi titriyordu

"Ölümsüzlük yolunda küçük bir bedel sadece" beni anlamasını çaresizce istiyordum

"Küçük mü? Kendi ruhunu böldün Tom. Sen kendini öldürdün. Hemde defalarca" gözlerinden yaşlar süzülmeye başladığında ona sarılmak için yaklaştım "Dokunma bana" tepkisiyle olduğum yerde donup kalmıştım

"Care sadece sakin olmanı ve anlamaya çalışmanı istiyorum" dedim büyümü olabildiğince bastırmaya çalışarak

"Bunu anlamamı bekleyemezsin. İnsanları öldürmeni anlayabilirim ve hatta affedebilirim ama kendini öldürmeni anlamamı bekleyemezsin" güzel yüzü göz yaşlarıyla ıslanırken onunda büyüsünü bastırmaya çalıştığını farkettim. O da bana saldırmak istemiyordu. En azından şu an için diye ekledim içimden

"Ben de senin gibi yetimhanede büyüdüm Care bunu biliyorsun. Büyüm ortaya çıkmaya başladığında ne olduğunu anlamıyordum. Bunu bana açıklayacak kimsede yoktu. Etrafımda bir sürü tuhaf şey oluyordu ve kimse bunların neden olduğunu bilmiyordu. En sonunda yetimhanenin sahibi benim deli olduğuma karar verdi ve beni bir akıl hastanesine yolladı" o günlerin anıları zihnime dolarken kendimi yeniden savunmasız hissediyordum

"Ben bunları bilmiyordum" dedi Care hüzünlü bir sesle. Benim için üzüldüğünü biliyordum

"Evet Dumbledore hayatımın bu bölümünden konuşmayı pek sevmez. Neyse tımarhanede kendimi yetimhaneden daha tehlikede hissediyordum. Korktukça büyüm daha çok ortaya çıkıyordu. Bu da ordaki görevlileri daha sert önlemler almaya itti. O iki muggle odaya girdiğinde ben daha dokuz yaşındaydım. Beni öyle şiddetli dövmüşlerdi ki öleceğimi sandım. Bütün kemiklerim kırılmıştı ve kaburgalarımdan birinin akciğerimi deldiğini hissediyordum. Adamlar beni o odada ölüme terk ederken ben yerde hareketsiz yatıyordum. Öleceğime  kadar emindim ki. " sözlerime kollarını bana dolayan Care'i hissedince ara verdim.

"Bütün bunları yaşadığına inanamıyorum hem de o yaşta"

"Ağlamana gerek yok. Hepsi çok geride kaldı" dudaklarına minik bir öpücük kondurduğumda bana ürkekçe gülümsedi. Anlattıklarımın onu dehşete düşürdüğünü biliyordum "O odada ne kadar süre o halde yattım hiç bilmiyorum. Ama eğer büyüm olmasaydı kesinlikle ölecektim. Adamlar ölmediğimi gördüklerinde benden korktular ve beni yetimhaneye geri yolladılar. Dumbledore beni Hogwartsa davet etmek için gelene kadar kimse beni rahatsız etmemişti. Ben kimseye bulaşmıyordum onlarda bana bulaşmıyordu. Sonra bir büyücü olduğumu öğrendim. Beni o odada koruyan şeyinde büyüm olduğunu öğrendiğimde ölümsüzlüğü araştırmaya başladım. Bir daha hiç bir şeyin bana zarar vermesine izin vermeyecektim"

"Ama Tom sen hortkullukları yaparak kendine zarar verdin zaten" Care hala inanmakta güçlük çekiyordu.

"Ruhumu parçalamış olabilirim ama eğer bunu yapmasaydım Potter'ların evinde geri tepen lanetle ölmüş olurdum Care. Asla tanışmamış olabilirdik" 

"Tamam bunun için minnettarım ama artık onlara ihtiyacın yok"

"Bu da ne demek?" konuşmanın başından beri ilk defa şaşıran taraf ben olmuştum

"Başka bir yolunu buluruz Tom. Birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz. Bunu biliyorsun. Bizim önümüzde hiçbir şey duramaz. Ölümün kendisi bile" kahverengi gözleri o kadar yoğun bakıyordu ki kendimi onlarda kaybettim. Ne söylemeye çalıştığını anlıyordum

"Başka bir yol yok Care. Ben bunu yıllarca araştırdım" dedim umudunun kırıldığını görsemde

"Bu hortkulluklara  o kadar güvenmene rağmen günceyi yok etmiştim. Kendini bile savunamayan şeyler nasıl ölümsüz kalmanı sağlayabilir ki?"

"Hortkullukları yok etmek çok zordur Care ve sen elinden her şeyi yok edebilecek bir basilisk dişi tutuyordun. Ayrıca güncedeki halimde sana yardım etmişti" dedim sıradan bir sesle 

"Evet belkide gerçekten çok zordur ama imkansız değil Tom. Daha da önemlisi Dumbledore biliyor. Bana söyleyen de oydu" söyledikleriyle kanımın çekildiğini hissettim. İhtiyar nasıl işlerime burnunu sokmayı her seferinde başarıyordu

"Neylerin hortkulluk olduğunu biliyor mu?" dedim vereceği  cevaptan korkarak

"Yüzüğü yok etmiş Tom. Onu masasında kılıçla parçaladığını gördüm"

"Bunu senin önünde mi yaptı?" dedim bir hortkulluğumun daha yok ediğildiğinde inanamıyordum

"Hayır hortkulluklardan bahsettikten sonra onun zihnine girdim. Günceyi ve yüzüğü orda gördüm. Onlardan kaç tane var Tom?" gergin bir ifadeyle bana bakıyordu

"İkisi gittiğine göre dört tane kaldı" dedim öfkemi bastırmaya çalışarak

"Onları geri almalıyız. Ruhunu tekrar birleştirebiliriz Tom" bana umutla bakıyordu. Onu kırmaktan nefret ediyordum ama şu durumda yapabileceğim başka bir şey var mıydı?

"Üzgünüm Care bunu yapamam. Onlar olmazsa öldürülebilirim" gözlerindeki umudun öfkeye dönüşünü izledim

"Şimdi beni iyi dinle Riddle. Ya o şeyleri yok edip ruhunu tekrar birleştirirsin ya da "

"Ya da?" dedim beni tehtit etmesi hoşuma gitmemişti

"Ya da sonsuz hayatın boyunca bir daha bana dokunamazsın. Seninle asla konuşmam"

"Care lütfen" sözleri karşısında ne yapacağımı bilemiyordum. Onu asla kaybedemezdim. Bu göze alabileceğim bir şey değildi.

"Karar senin Riddle. Ya o saçma şeyleri seçip acınası hayatını tek başına sürdürürsün ya da birlikte her şeyin üstünden geliriz" 

Bana konuşma şansı tanımadan asasını yerdeki kıyafetlerine salladı ve tamamen giyinik bir şekilde cisimlendi. Arkasından kaybolduğu yere dakikalarca baktım. İşler nasıl bu hale gelmişti? Daha bu sabah en büyük sorunum Klaus'tu. Şimdiyse hayatımın en zor seçimiyle karşı karşıyaydım. Gerçekten ne yapacaktım? Care'i kaybedemezdim. Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordum. Ama ölümsüzlüğümü kaybedebilir miydim? Öyle bir şey yaparsam şu an elli yaşındaydım. Hiç kimsenin öldüren lanetine maruz kalmasamda zamanın bana acımayacağını biliyordum. Ölünce Care'i yine kaybederdim. Ölümsüz ama aynı zamanda Care'in içinde olmadığı bir hayatı istiyor muydum gerçekten? Ya da bunu Care'le birlikte geçireceğim maksimum otuz yılla değiştirebilir miydim? Böyle önemli bir karar nasıl verilirdi ki? Care'in Klaus'un yanında olmadığını hissediyordum. Bunu fırsat bilip hemen cisimlendim

Klaus'un odasında belirdiğimde onun şaşkın gözleriyle karşılaştım

"Bu iyi bir şeye işaret olamaz değil mi?" içkisini içerken bir yandanda konuşuyordu

"Bir konuda yardıma ihtiyacım var" dedim kararsız bir sesle

"Hımmm ilginç olacağa benziyor. Bize içki getireyim" dedi ve arkasındaki içkilere doğru yürüdü. Bir şişeyi alıp tekrar geri döndü ve bana dolu bir bardak uzattı "Anlat bakalım"

Aşk büyüsü klaroline- voldemortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin