Klaus'tan
Önümdeki kalın kitabı sıkıntıyla kapattım. Bir haftadır Silas'la ilgili araştırma yapıyorduk ve pek ilerleme katettiğimiz de söylenemezdi. Doğruyu söylemek gerekirse Care Silas fikriyle ilk geldiğinde bu kadar kararlı olduğunu hiç düşünmemiştim. Silas'tan Kol kadar korkmasamda anlatılan efsaneler beni ürkütüyordu. Onu çürüdüğü mezardan çıkartmak ne kadar mantıklıydı bilemiyorum. Ama Care'i durdurmak kesinlikle imkansızdı ve onu bu işte yalnız bırakamazdım.
Başlarda Riddle'da Care'i durdurmaya çalışsada bu konuda pek istekli olmadığı gözlerinden okunuyordu. Ölümsüzlük fikri onu cezbediyordu ve bundan vazgeçmeye niyeti yoktu. Bunun için her yolu deneyeceğini görebiliyordum. Ama Care Riddle'dan çok farklı biri. Tamamen iyi biri olmasa da Riddle ve benim gibi tamamen karanlığa saplanmış da değil. Bu durumsa beni Silas'tan daha çok korkutuyor
"Gelebilir miyim?" Care'in yumuşak sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Gelsene" dedim bakışlarımı ona çevirerek. Sarı saçlarını dağınık şekilde toplamıştı ve uykusuzluktan gözleri kızarmıştı. Bütün bunlara rağmen heykelleri kıskandıracak kadar güzeldi
"Gelişme var mı?" dedi önümde kapalı duran kitabı göstererek
"Kitaplarda bir şey bulacağımızı sanmıyorum" dedim kendime viski doldururken
"Neden bu lanet kitaplarda hiçbir şey bulamadığımızı anlamıyorum. Biri o yaratığın nerede saklandığını mutlaka biliyordur"
"Biri gerçekten saklanmak isterse o istemediği taktirde kimse onu bulamaz Care. Bunu kendimden biliyorum" dedim içkimden büyük bir yudum alarak. Keskin tat biraz olsun ayılmamı sağlamıştı
"Nereye saklanırsan saklan seni bulurum Klaus" Care elimde bardağı alıp kalan içkiyi bitirirken onu izledim. Onda tuhaf bir şey vardı ama ne olduğunu anlayamıyordum
"En son ne zaman uyudun Care? Pek iyi görünmüyorsun"
"Bir kızla nasıl konuşman gerektiğini gerçekten biliyorsun" dedi alaycı bir tonda. Masaya otururken onu izledim. "Umudumu kaybetmek istemiyorum Klaus" nefesini yüzüme doğru verirken ona yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattım.
Bunu yapmamam gerektiğini biliyordum. O Riddle'ı seviyordu. Ama yüzünü o kadar yakınımda hissedince kendimi durduramadım. Dudaklarımı yumuşakça onunkilere bastırırken bana karşılık verdiğini fark ettim. Bu kız her seferinde bunu nasıl başarıyordu bilmiyorum ama yine aklımı başımdan almıştı. Onu masadan kaldırıp kucağıma oturturken bu an hiç bitmesin istedim. Sonsuza kadar bu şekilde kalabilirdim. Ama ne yazık ki hayallerim nefes almak için geri çekilmesiyle son buldu
"Ben şeyyy özür dilerim. Bana ne oldu bilmiyorum" dedi kalkmaya çalışırken
"Lütfen kal" dedim kolundan tutup hareket etmesini engellerken. Ona asla tam anlamıyla sahip olamayacak olsam da bana yakın olmasını istiyordum
"Klaus gerçekten çok üzgünüm. Seni gerçekten çok önemsiyorum ve yanındayken bazen kendimi kontrol edemiyorum" Konuşurken gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmamıştı.
"Biliyorum, senin için bunu kolaylaştırmadığımı da biliyorum" dedim saçındaki tokayı çıkartıp saçlarıyla oynarken
"Bir insan gerçekten iki kişiyi sevebilir mi sence?" gözleri yaşlarla dolarken onu kendime çektim. Ağlamasını istemiyordum
"Sevgi çok ilginç bir kavram Care. Bunu tamamen anlayabileceğime emin değilim. Sense bunu anlamak için çok gençsin"
"İki bin yıl anlaman için yeterli değil miydi?" dedi eğlenceli bir ses tonuyla
"İki bin yıl boyunca yanımda kardeşlerim dışında kimse yoktu. Yani bu konuda benden önde sayılırsın" dedim bende gülerek. Ruh halimiz gerçekten çok çabuk değişiyordu
"Gerçekten çok bencil biriyim. Yani bunu hep biliyordum ama bu kadar olduğunu hiç düşünmemiştim. Gitmene izin vermek istiyorum ama seni başka bir kızla görmeyi kaldırabileceğimi hiç sanmıyorum" dedi beni şaşırtarak.
"Care neden şu an bunları konuşuyoruz?"
"Çünkü daha sonra vaktimiz olmayabilir ve ben bunları duymanı istiyorum. Seni seviyorum Klaus. Gerçekten çok seviyorum" dedi ellerini boynuma dolayarak. Yüzümde devasa bir gülümseme oluşurken kalp atışımı düzenlemeye çalıştım.
"Seni sevdiğimi zaten biliyorsun" dedim gülümsemeye devam ederek
"Riddle'ı da çok seviyorum. Bunu da biliyorsun. O benim hayatımın anlamı ve onsuz bir hayat düşünemem. "
"Ne yazık ki bunu da biliyorum" dedim gülümsemem silinirken. Sanırım asla mutlu olamayacağım
"Hortkullukları neden istemediğimi Riddle sana anlattı mı?" dedi kısa süren sessizliğin ardından
"Sadece istemediğini söyledi"
"Hortkulluklar onun ruhunu parçalıyor Klaus. Ölümsüzlüğünün bedeli bu."
"Tam olarak anladığımı söyleyemem" dedim dürüstçe
"Ruhuna onarılmaz hasarlar verdi. Ölümsüz olmak için defalarca kendini öldürdü. Ben bunu kabul etmek istemiyorum" söylediği şeyler karşısında gerildiğimi hissettim. Her büyünün bir bedel gerektirdiğini biliyordum ama kendini öldürmek kesinlikle çok farklı bir şeydi
"Silas'ın büyüsünün bedelini merak ediyorsun" dedim konuşmanın nereye gittiğini anlayarak
"Onun nerede olduğunu biliyorum Klaus ama lanet büyünün bedelinin ne olduğunu bilmiyorum. Emin olmadan sizi tehlikeye atmak istemiyorum ve bu delirmeme neden oluyor" ellerini daha da sıkı sararken çaresizliğini hissettim.
"Tehlike her şartta var Care. Onu uyandırdığımız anda tekrar uyutacağımızın bir garantisi yok"
"Onu yenebiliriz bunu biliyorum. Ama bunun bazı şeylere sebep olacağını da biliyorum. Büyü her zaman bedel gerektirir. Riddle'ın geri dönebilmesi için onun kopyasını öldürmüştüm" dedi beni daha da şaşırtarak
"Riddle'ın kopyasını öldürmek mi?"
"Seninle ilk karşılaşmamızdan hemen önceydi. O zamanlar ona aşık değildim ama düşününce yine de onu öldürürken zorlanmıştım. Üstelik gerçek bile değildi. Bu yüzden Silas'ın büyüsünden korkuyorum"
"Nasıl vampir olduğumuzu biliyor musun?" dedim dikkatinin dağıldığını hissettiğimde
"Sanırım öğrenmek üzereyim" hafifçe güldüğünde ona eşlik ettim
"Küçük kardeşim kurt adamlar tarafından öldürüldüğünde annem çok korkmuştu. Bizi korumak için her şeyi yapacağını söyledi ve yaptı da. Eski bir meşe ağacının altında bizi vampire çevirdiğinde tek bir dürtü hissettik. O gün hepimiz en değer verdiğimiz insanı öldürdük Care. Ölümsüzlüğümüzün bedeli buydu."
"Annen sizi böyle bir şeye sürüklediği için üzgünüm" dedi üzgün olduğu her halinden belli bir sesle
"Ben değilim Care. Olduğum şey olmayı seviyorum. Güçlü olamayı ölümsüz olmayı seviyorum. Bunun için aynı şeyi yine yapardım. Ve sormak istediğin sorunun cevabına gelirsek ne olursa olsun Riddle da ben de senin yanındayız Care. Büyünün bedeli ne olursa olsun bu değişmeyecek"
"Ama ya çok kötü bir şey olursa?"
"O zaman Silas'ı geldiği cehenneme geri göndeririz" dedim onu rahatlatmaya çalışarak
"Buna gerçekten inanıyor musun?" sesi şüpheli çıkıyordu
"Ben bize inanıyorum Care. Seninde dediğin gibi biz dünyanın en güçlü canlılarıyız. O ise tek başına. Onu yenebileceğimizden kuşkum yok" dedim kendimden emin bir sesle
"Teşekkür ederim" yanağımdan öpüp başını tekrar boynuma yasladı.
Silas'la ne yapacağımızı bilmiyordum. Bunu zaman gösterecekti. Bildiğim tek şeyse bu kızı üzgün görmeye dayanamadığımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk büyüsü klaroline- voldemort
FanfictionBir tarafta dünyanın en tehlikeli büyücüsü Lord Voldemort diğer tarafta dünyanın en korkulan melezi Klaus ve ikisinin ortasında kalan esas kızımız Caroline Ve kesinlikle alışılmadık bir aşk üçgeni