ÇAMUR EVİ

295 40 5
                                    

Tuna bir gün melek oluyor; bana yeniden aşık olmuş gibi davranıyor, diğer gün nefret edercesine saldırıyordu. Onun iniş çıkışlı bu ruh hali, benim de sinirlerimi yıpratıyordu. Her ne olursa olsun fizik tedaviye devam ediyor, asla pes etmiyordum.Tuna, yavaş da olsa gelişme gösteriyordu.Bu gelişme, kendisi için çok küçük olsa da, benim gibi işi bilen biri için oldukça büyüktü. Eskiden bacağını en fazla bir santim kaldırabiliyorken, şimdi daha güçlü bastırmama rağmen; bacağını bir ayak boyu kaldırabiliyordu.Havalar giderek ısınıyordu ve bahçe güzelliğiyle insana yaşama sevinci veriyordu. Bu durumu hastamın lehine çevirmek için, bahçeye; havuzun hemen yanına güzel bir alan yaptırmıştım. Hava güzel olduğunda, egzersizlerimizi orada yapıyorduk.

Eve geldiğimden beri bir hafta geçmişti bile.Bu pazar benim ilk izin günümdü. Bir haftanın acısını çıkarmaya kararlıydım. Üzerime kot pantolon, mavi çiçek desenli tişört ve ince beyaz bir hırka giymiş çantamı da çapraz asıp dışarı çıkmıştım ki; kapının önünde Tuna'nın işe giderken bindiği arabayı fark ettim. Tuna, arabanın arkasına oturmuş gazete okuyordu. Şoför az ilerde telefonu yeni kapamış bir eliyle kafasını kaşırken; ileri geri volta atıyordu.

Yanına yaklaşıp sordum:

_Ne oldu İhsan abi?

Başını kaldırıp çaresiz bakışlarla bana baktı

_Hiç sorma Henna.Karım doğum yapmak üzere ve ben beyefendiyi iş yerine götürmeliyim.

_Olur mu öyle şey?Ara şirketi başka bir şoför göndersinler.

_Aradım ama bir saatten önce gelmez dediler.

İhsan abinin bu hali içimi acıtmıştı.

_Anahtar yanında mı?

_Ne?

_Arabanın anahtarı diyorum, yanında mı?

-Eeevet.

_At bana.

Kendisi de ne yaptığını anlamadan cebinden çıkardığı anahtarı bana fırlattı.

_Merak etme beyefendiyi ben bırakırım, sen eşinin yanına git.Kızın olursa benim adımı vereceksin tamam mı?Dedim.

_Sağ ol Henna, tabi ki veririm adını dedi.

Yarı şaşkın, yarı sevinçli, koşturarak bahçe kapısına yöneldi. Motoruna atlayıp uzaklaştı.

Okuldan mezun olur olmaz ilk işim ehliyet almak olmuştu. Zaten ortaokuldan itibaren babam bana araba kullanmayı öğretmişti. Her yaz mutlaka kasaba içinde birlikte araba kullanır, keyifli zaman geçirirdik.Eğer tayinim Trabzon'a çıkmasaydı, o kıvrımlı ve yokuş yollar, gözümü korkutmasaydı; çoktan bir araba almıştım.

Anahtarı aldığım gibi arabaya atladım. Koltuğu öne çekip motoru çalıştırdım. Dış kapıdan çıkıp ana yola girdiğim halde Tuna beni fark etmemişti.

_Nereye gidiyoruz Tuna Bey?Diye sordum dikiz aynasından bakarak.

Uykudan uyanır gibi kafasını gazeteden kaldırdı.Tek kaşını kaldırarak:

_Sen...Ne işin var arabada?

_Hiç............ İhsan abinin acil bir işi vardı.Bugün sizi ben bırakacağım.

Elindeki gazeteyi, öfkeyle dizlerine indirdi.Kafasını, namazda son selamı verir gibi sağ omuzuna çevirdi ve kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Cep telefonunu çıkarıp İhsan abiyi aradı. Biraz azarladıktan sonra telefonu kapattı.

_Madem ihsan abinin yerine sen geldin, bütün gün benimlesin.

_Ne?Ama bugün benim izin günümdü.

HENNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin